20. Osman B. Ebi
Şeybe'nin Rivayeti
حَدَّثَنَا
عُثْمَانُ
بْنُ أَبِي
شَيْبَةَ
وَهَارُونُ
بْنُ عَبْدِ
اللَّهِ
قَالَا حَدَّثَنَا
أَبُو
أُسَامَةَ
حَدَّثَنِي
الْحَسَنُ
بْنُ
الْحَكَمِ
النَّخَعِيُّ
حَدَّثَنَا
أَبُو
سَبْرَةَ
النَّخَعِيُّ
عَنْ
فَرْوَةَ بْنِ
مُسَيْكٍ
الْغُطَيْفِيِّ
قَالَ أَتَيْتُ
النَّبِيَّ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ وَسَلَّمَ
فَذَكَرَ
الْحَدِيثَ
فَقَالَ رَجُلٌ
مِنْ
الْقَوْمِ
يَا رَسُولَ
اللَّهِ أَخْبِرْنَا
عَنْ سَبَأٍ
مَا هُوَ
أَرْضٌ أَمْ
امْرَأَةٌ فَقَالَ
لَيْسَ
بِأَرْضٍ
وَلَا
امْرَأَةٍ وَلَكِنَّهُ
رَجُلٌ
وَلَدَ
عَشْرَةً
مِنْ الْعَرَبِ
فَتَيَامَنَ
سِتَّةٌ
وَتَشَاءَمَ
أَرْبَعَةٌ
قَالَ
عُثْمَانُ
الْغَطَفَانِيُّ
مَكَانَ
الْغُطَيْفِيِّ
وَقَالَ حَدَّثَنَا
الْحَسَنُ
بْنُ
الْحَكَمِ
النَّخَعِيُّ
Ferve b. Müseyk'el
Gutayf'den rivayet olunmuştur; dedi ki: Nebi (s.a.v.)'e vardım (Ferve sözlerine
devamla önceki) hadisi rivayet etti. Hadis şöyle devam ediyor):
Cemaatten birisi: Ey
Allah'ın Resulü, bize Sebe'i anlat, o nedir? Bir yer midir yoksa bir kadın
mıdır? dedi.
(Hz. Nebi de) şöyle
buyurdu: "O kadın değildir, bir yer de değildir. Fakat o araplardan on
(kavim) meydana getiren bir adamdır. (Bunlardan) altı (Kavim) Yemen
dolaylarına, dört kavim de Şam havalisine yerleşti."
(Bu hadisin
ravilerinden) Osman, "el-Gutayfî" ... kelimesinin yerine
"el-Gatâfâni" kelimesini rivayet etti ve, "Bize el-Hasan b.
El-Hakem en-Nehâî, haber verdi" (şeklinde) konuştu.
İzah:
Tirmizî tefsir (sebe
Bu hadisin tamamı
Tirmizî'nin Sünen'indedir. Mealen şöyledir:
"Nebi (s.a.v)'e geldim
ve: Ey Allah'ın Resulü, kabilemin (müs-luı Hanlıktan) yüz çevirenlerine karşı
(müslümanlığa) yöııelenleriyle beraber savaşayım mı? dedim. Hz. Nebi, onlara
karşı savaşmak Hususunda bana izin verdi ve beni kumandan tayin etti. Yanından
çıktığım zaman "Gutayfi ne yaptı1?" diyerek beni sormuş ve kendisine
benim hareket ettiğim bildirilmiş. Hemen peşimden adm gördeıip beni geri
çevirdi. Yanına geldim. Kendisi sahabeden birkaç kişi ile beraberdi.
"Kavmi İslam'a davet et ve onlardan müslüman olanın mülümanlığını kabul
eyle. Kim müslüman olmazsa sana yeni bir emir verinceye kadar ecele etme"
buyurdu.
Sonra, Sebe hakkında
indirilen ayetler nazil oldu.
Hadisin bundan sonraki
kısmı tercemede sunduğumuz gibidir.
Bu hadisin mevzumuzu
teşkil eden kıraat bölümüyle ilgili yönü. Nemi suresinin 22. ayetiyle, Sebe
suresinin 15. ayetinde geçen kelimesidir. Bu kelimeyi el-Bezzi ile Ebû Amr, her
iki ayet-i kerimede de hemzeyi üstünlü ve tenvinsiz olarak okumuştur. Çünkü
onlara göre bu kelime bir kabile ismi olması cihetiyle alem (özel isim) ve
ucme (yabancı) olma şartlarını haiz olduğundan gayri mun s ariftir. Kumbııl
ise, vakf niyetiyle her iki ayette de hemzeyi sakin okumuş, geri kalan kıraat
imamları da esreli ve tenvinli okumuşlardır.
Şurası bir gerçek ki,
Hz. Nebi'in bu kelimeyi nasıl okuduğu hâdis-i şerifte açıklanmadığından bu
kıraatlardan hangisinin Hz. Peygamber'in kıraatına uygun düştüğü burada
açıklığa kavuşmuyor.
Tirmizi'nin rivayetinde
açıklandığı üzere Sebe'nin neslinden gelerek Şam'a yerleşen kavimler Lahm,
Güzam, Gassân, ve Amile kavimleridir. Yemen dolaylarında yerleşenler ise Ezd,
Eş'ariler, Hımyer, Kinde, Mez-hic ve Enmâr kabileleridir.