SÜNEN EBU DAVUD

Bablar    Konular    Numaralar  

TIB BAHSİ

<< 3909 >>

DEVAM: 23. (Yere) Çizgi (Çizmek) Ve Kuş Uçurmak (Suretiyle İstikbale Dair Hükümler Çıkarma) Konusunda Gelen Hadisler

 

حَدَّثَنَا مُسَدَّدٌ حَدَّثَنَا يَحْيَى عَنْ الْحَجَّاجِ الصَّوَّافِ حَدَّثَنِي يَحْيَى بْنُ أَبِي كَثِيرٍ عَنْ هِلَالِ بْنِ أَبِي مَيْمُونَةَ عَنْ عَطَاءِ بْنِ يَسَارٍ عَنْ مُعَاوِيَةَ بْنِ الْحَكَمِ السُّلَمِيِّ قَالَ قُلْتُ يَا رَسُولَ اللَّهِ وَمِنَّا رِجَالٌ يَخُطُّونَ قَالَ كَانَ نَبِيٌّ مِنْ الْأَنْبِيَاءِ يَخُطُّ فَمَنْ وَافَقَ خَطَّهُ فَذَاكَ

 

Muaviye b. el-Hakem es-Sülemî'den rivayet olunmuştur; dedi ki: Ben (Nebi s.a.v.'e hitaben); Ey Allah'ın Rasûlü, bizden bir takım adamlar da (istikbale dair bilgiler keşfetmek için) çizgi çiziyorlar, dedim. (Nebi (s.a.v.) de:) "Nebilerden biri (böyle) çizgi çizerdi. Her kim (çizgisini onun) çizgisine uygun düşürürse, o kimse (gerçeğe isabet etmiş olur)" buyurdu.

 

 

İzah:

Müslim, mesûcid, selâm; Ebû Dâvûd, salât; Nesaî, sehv; Ahmed b. Han­bel, II, 394, V, 447.

 

Iyafe: Kuş kovalamak, kuş uçurmak anlamlarına gelir. Cahiliye döneminde araplar, kuşları ürküterek uçururlar ve uçan kuşun ismine, sesine ve uçtuğu tarafa göre bir mana çıkararak yapacakları işlere karar verirlerdi. Meselâ, ürküp uçan kuş tavşancıl ise bunu sıkıntıya, karga ise gurbete, ibibik ise hidayete; eğer kuş sağ tarafa uçarsa uğura, sol tarafa uçarsa uğursuzluğa yorarlardı. İslâmiyet bunların hepsinin bâtıl ol­duğunu ilan ederek bu inançların hepsini iptal etmiştir.

 

Tıyâre ise, uğursuz saymak demektir. Bu kelime ile ıyâfe arasındaki fark şudur: Iyâfe, kuş aracılığı ile olduğu halde bunda kuşun aracılığı şart değil­dir. Kuşun dışında bir hayvan aracılığı ile de olabilir.

 

Tark: Çakıl taşlan ile fal açmak anlamına geldiği, gibi,[Mütercim Asım Efendi, Kamus Tercemesi, 111, 10; İbnü'1-Esîr, en-Nihâye, III, 121.] kum üzerine çizgi çizmek anlamına da gelir.[en-Nihâye, III, 121.] Zemahşerî, el-Fâik isimli eserinde birinci manayı tercih ettiğinden tercümemizde biz de birinci manayı esas aldık.

 

Cibt;kelimesi ise "put" demektir. Kâhin anlamına da gelir. Allah'dan başka ittihaz edilen mabud karşılığıdır.[Yazır Hamdi, Hak Dini Kur'an Dili, II, 1368.]

 

Ömer b. Hattâb (r.a), "Cibt sihirdir, tağut ise şeytandır" demiştir. Bu açıklama İbn Abbas, Ebû Aliye, Mücâhid, Atâ, İkrime, Saîd b. Cübeyr, Şa'bî, Hasan, Dahhâk ve Süddî'den de rivayet edilmiştir.[İbn Kesir, Hadislerle Kur'ân-ı Kerim Tefsiri, IV, 1732.]

 

Hat: Çizgi demektir. İbn Abbas'dan rivayet olunduğuna göre, cahiliye devrinde bu çizgiyi çizen belli remilciler varmış, ihtiyaç sahipleri bunlara mü­racaat edince bunların yanında bulunan erkek bir çocuk sayıları bilinmeme­si için çok acele olarak yere bir takım çizgiler çizer sonra da ikişer ikişer ve yavaş yavaş bu çizgileri silermiş. Eğer en sona kalan iki çizgi olursa bu kur­tuluş alameti, tek çizgi kalırsa zarar alameti kabul edilirmiş.[Îbnti'l-Esîr, en-Nihâye, II, 47.]

 

İslâmiyet bütün bu fal cinslerinin asılsız olduğunu bildirerek bunları ha­ram kılmış ve büyük günahlardan saymıştır.[Çev; Serdaroğlu A, İslâmda Helâller ve Haramlar, II, 319.]

 

Her ne kadar Nebilerden birisi Allah'ın kendisine verdiği ledünnî bir ilimle veya Allah'dan aldığı bir emirle kumlar üzerine çizdiği bir takım çizgilerden istikbale dair bazı hadiselerin vukuunu keşfedermiş ise de, daha sonraki insanların çizecekleri çizgilerin onun çizgilerine uygun düşeceği ke­sin olarak bilinmediğinden bu iş diğer insanlara yasaklanmıştır.

 

Bu bakımdan metinde geçen, "her kim çizgisini onun çizgisine uygun düşürürse" cümlesini, "bazı kimselerin çizgisi o Nebiin çizgisine uy­gun düşebilir" şeklinde anlamak gerekir. "Onun çizgisine isabet eden kim­seye bu hareketi yapmak caiz olur" şeklinde anlamak doğru değildir.[Davudoğlu A, Sahih-i Müslim Tercüme ve Şerhi, IX, 679.]

 

Sahih olan kavle göre bu ibarenin manası şöyledir: Kimin çizgisi o pey­gamberin çizgisine muvafık düşerse o çizgiyi çizmek mubahtır. Lakin muva­fık düşüp düşmeyeceğini yüzdeyüz bilmeye bizim için imkân yoktur. Binae­naleyh remilcilik bize mubah değil haramdır.

 

Rasûlullah (s.a.v.)'ın doğrudan doğruya "Remilcilik haramdır" demeyip, "Her kim (çizgisini onun) çizgisine muvafık düşürürse o kimse gerçeğe isa­bet etmiş olur" buyurması, remille meşgul olan Nebiin bu hükme da­hil olduğu anlaşılmasın diyedir.

 

Remil ile meşgul olan bu Nebiin İdris (a.s) veya Daniyel (a.s) ol­duğu rivayet edilmiştir.[Davudoğlu, A, a.g.e, III, 392.]