DEVAM: 11.
Kullanılması Hoş Olmayan Kötü İlaçları Kullanmak
حَدَّثَنَا
مُحَمَّدُ
بْنُ
عُبَادَةَ
الْوَاسِطِيُّ
حَدَّثَنَا
يَزِيدُ بْنُ
هَارُونَ
أَخْبَرَنَا
إِسْمَعِيلُ
بْنُ عَيَّاشٍ
عَنْ
ثَعْلَبَةَ
بْنِ
مُسْلِمٍ
عَنْ أَبِي
عِمْرَانَ
الْأَنْصَارِيِّ
عَنْ أُمِّ
الدَّرْدَاءِ
عَنْ أَبِي
الدَّرْدَاءِ
قَالَ قَالَ
رَسُولُ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ وَسَلَّمَ
إِنَّ
اللَّهَ
أَنْزَلَ
الدَّاءَ وَالدَّوَاءَ
وَجَعَلَ
لِكُلِّ
دَاءٍ دَوَاءً
فَتَدَاوَوْا
وَلَا
تَدَاوَوْا
بِحَرَامٍ
Ebu'd-Derdâ'dan rivayet
olunduğuna göre, Rasûlullah (s.a.v.): "Kuşkusuz Allah hastalığı da şifayı
da yarattı ve her dert için bir derman yarattı. Binaenaleyh (Allah'ın yarattığı
bu şifalı ilaçlarla) tedavi olmaya çalışınız, (fakat) haramla tedavi olmaya
kalkışmayınız" buyurmuştur.
İzah:
Buhari, tıb; Müslim,
selâm, fedâilü's-sahâbe; ibn Mâce, tıb; Ebû Dâvûd, tıb ;Tirmizî, tıb; Ahmed b.
Hanbel, 1,377,413,443,446, 111,335, IV, 278, 315, V, 371.
Bu bab tedavi olmak
için yenilip içilmesi İslama göre kötü sayılan maddelerden yapılmış ilaçlan
kullanmanın caiz olmadığını belirten hadisleri ihtiva etmektedir.
Hattâbî'nin dediği gibi
yenilip içilmeleri dinen kötü sayılan şeyler iki kısımdır:
1) Pis olan şeylerdir.
Bilindiği gibi pis olan şeyler tümüyle kötüdür. İçilmesi haram kılınan şarap
gibi maddeler bunların en açık örneğini teşkil ederler.
2) Tadları insan
tabiatına uygun düşmeyen ve yenilip içilmeleri çok zor olan maddeler. İnsan
tabiatı bunlardan hoşlanmadığı için kötü sayılmış ve yenilip içilmeleri
yasaklanmıştır.
Binaenaleyh bu babda
yer alan hadis-i şerifler, yiyilip içilmeleri dinimizce kötü sayılan
maddelerden yapılan ilaçlarla tedavi olmanın caiz olmadığını ifade etmektedir.
Çünkü dinen kötü kabul edilen şeyler haram kılınmıştır.[Buharı, eşribe]
Nitekim İmam Ahmed bu
gibi hadis-i şeriflere dayanarak haramla veya içinde haram bulunan bir ilaçla
tedavi olmanın haram olduğunu söylemiştir.
Zahirîlere göre, haram
kılınmış şeylerle tedavi caizdir. Bu mevzuda İbn Hazm şöyle der:
"Şarap darda kalan
ve zaruret haline düşen için mubahtır. Susuzluğu gidermek tedavi olmak veya
boğulmayı önlemek için şarap içen kimseye ceza düşmez."
Delili: Tedavi zaruret
hallerinden birisidir. Zaruretler ise haram olan şeyleri mubah kılar. Yine İbn
Hazm bu hususu şöyle ifade eder: "Tedavi zaruret derecesindedir. Allah
Teâlâ: 'Darda kalmanız müstesna olmak üzere size haram kıldıklarını size bir
bir açıkladı' buyurmuştur. Şu halde kişinin zaruret duyduğu yiyecek ve
içecekler haram değildir." İbn Hazm mezhebini takviye için şu delili de
ileri sürmüştür: "Sidiği içmek haramdır; ancak tedavi ve benzeri zaruret
hallerinde haram değildir. Nitekim Rasûlullah (s.a.v.), Urey-nelilere
hastalıklarının tedavisi için deve sidiğini mubah kılmıştır." İbn Hazm,
caiz değildir diyenlerin dayandığı hadisleri teker teker ele almış, bir
kısmı-minin zayıf olduğunu ileri sürmüş bir kısmını da şöyle te'vil etmiştir:
"Zaruret halinde tedavi maksadıyla haram kılınmış şeyleri içmek mubahtır.
Bunlar mubah olunca, tedavide kullanılması yasaklanmış "pis ilaçlar"
içinde mü-taala edilemezler, bunlara pis denemez."
Hanefîlere göre; şifa
vereceği kesin olarak biliniyorsa haram ile tedavi caizdir, bilinmiyorsa mubah
değildir. İmam Kâsânî, el-Bedâyi' isimli eserinde şöyle diyor:
"Açlık halinde
murdar hayvan yemek, susuzluk halinde şarap içmek ve boğazda kalan lokmayı
indirmek, boğulmayı önlemek için şarap içmek nasıl caiz ise, şifa vereceği
kesin olarak bilindiği takdirde, haram yiyecek ve içeceklerle tedavi de öylece
caizdir. Ancak onlarla şifanın hasıl olacağı bilinmiyorsa tedavi caiz olmaz.
Şu da var ki İmam Ebû Yusuf, aslında haram olduğu halde deve sidiğinin tedavi
maksadıyla içilmesini -bu mevzuda gelmiş olan bir hadisten[Buharı, tefsir sûre
(Maide), cihad, diyât; Müslim, kasâme] dolayı mubah kılınmıştır, demiştir. Ebû
Hanîfe'ye göre ise bu caiz değildir. Çünkü şifa olacağı kesin olarak bilinmeyen
haram ile tedavi caiz değildir. Ona göre Ureyneliler hadisini şöyle anlamak
gerekir: Rasûlullah (s.a.v.) o sidiğin yalnız onların hastalığına şifa vereceğini
bilmiştir.
Şâfiîler, şarap ile
diğer haram nesneleri birbirinden ayırıyorlar. Onlara göre; pis ve haram olan
şeylerle tedavi caizdir, ancak şarapla tedavi caiz değildir. Mezhebin en
kuvvetli ve çoğunlukla benimsenmiş görüşü budur. Delilleri, yukarda geçen ve
Enes'den rivayet edilen hadistir. Ureynelilerden bir gurup Rasûlulîah'a gelerek
İslâm'ı kabul ve biat ettiler. Medine'nin havası kendilerine ağır geldiği için
bir müddet sonra hastalandılar ve durumlarını Rasûlulîah'a arzedince şöyle
buyurdu: "Deve çobanımızla beraber Medine dışına çıkıp develerin süt ve
sidiğinden faydalansanız." Kabul edip çıktılar, süt ve sidiğinden içtiler
ve şifa buldular. Bu isbatlamadan anlaşılıyor ki Şâfiîler, diğer pis ve haram
şeyleri pis olan deve sidiğine kıyas ediyor ve onlarla da tedavinin caiz
olduğu neticesine varıyor, ancak şarabı bundan istisna ediyorlar. Bu kıyasın
gereği, zaruret halinde şarapla da tedavinin mubah olması iken Şâfiîlerin
ekseriyeti bunu kabul etmemişlerdir. Bunun sebebine gelince; Şâfiîler de
boğazda kalan lokmayı indirmek için, başka helâl bir sıvı bulunmadığı takdirde
şarabın içilebileceğİni kabul ederek şöyle diyorlar:
Boğazına lokma dursa ve
indirecek başka bir şey de bulamasa, şarapla indirmesinin caiz olduğunda
ittifak vardır. Şafiî bunu açıkça söylemiş, bu görüş üzerinde fıkıhçılar da
ittifak etmiş, hatta şöyle demişlerdir: "Bu durumda şarabı içerek
kurtulması farzdır. Çünkü burada şarabı içince kurtulacağı katidir. Halbuki
susuzluk ve hastalık için içilmesi böyle değildir." Şarapla ve diğer
sarhoşluk veren şeyler ile tedavi mevzuuna gelince; ihtilâf etmişlerdir.
Ekseriyete göre caiz değildir. Bu hüküm, mezhebin de sahih görüşü haline
gelmiştir.[Karaman Hayreddin, İslâmın Işığında Günün Meseleleri, I, 202-205.]
Şâfiîlerin bu mevzudaki
delilleri ise mevzumuzu teşkil eden babda yer alan hadis-i şeriflerdir.
Bu mevzuda üstad
Abdülkerim Zeydan şöyle diyor:
"İşte bunlardan
dolayı biz tedavi için haram şeylerin ilaç olarak alınabileceği görüşünü
tercih ediyoruz. Ancak bunun şartları vardır:
a) Hastalık tehlikeli
olacak,
b) Haram kılınmış
ilacın yerini tutacak mubah bir ilaç bulunmayacak,
c) Doktorlar o ilacın
hastalığı iyi edeceğini kuvvetii zanla dayanarak açıklamış olacak,
d) Tedavi müddeti uzasa
bile ilaçtan alınan miktar hastalık zaruretini giderecek kadar olacak.
Burada şunu da
hatırlatmakta fayda vardır. Birçok doktora, "şaraptan başka ilacı olmayan
bir hastalık var mıdır?" diye sordum. "Bugüne kadar böyle bir
hastalığın mevcut olduğunu bilmiyoruz" cevabını verdiler."[Karaman
Hayreddin, a.g.e, 212.]