بَاب
فِي
التِّرْيَاقِ
10. Panzehir Kullanmak
حَدَّثَنَا
عُبَيْدُ
اللَّهِ بْنُ
عُمَرَ بْنِ
مَيْسَرَةَ
حَدَّثَنَا
عَبْدُ اللَّهِ
بْنُ يِزِيدَ
حَدَّثَنَا
سَعِيدُ بْنُ
أَبِي
أَيُّوبَ
حَدَّثَنَا
شُرَحْبِيلُ
بْنُ يَزِيدَ
الْمُعَافِرِيُّ
عَنْ عَبْدِ
الرَّحْمَنِ بْنِ
رَافِعٍ
التَّنُوخِيِّ
قَالَ سَمِعْتُ
عَبْدَ
اللَّهِ بْنَ
عَمْرٍو
يَقُولُ سَمِعْتُ
رَسُولَ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
يَقُولُ مَا
أُبَالِي مَا
أَتَيْتُ
إِنْ أَنَا
شَرِبْتُ
تِرْيَاقًا
أَوْ
تَعَلَّقْتُ
تَمِيمَةً
أَوْ قُلْتُ
الشِّعْرَ
مِنْ قِبَلِ
نَفْسِي
قَالَ أَبُو
دَاوُد هَذَا
كَانَ
لِلنَّبِيِّ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ وَسَلَّمَ
خَاصَّةً
وَقَدْ
رَخَّصَ
فِيهِ قَوْمٌ
يَعْنِي
التِّرْيَاقَ
Abdullah b. Amr,
Rasûlullah (s.a.v.)'i şöyle derken işittiğini söylemiştir: "Eğer ben
panzehir içersem veya muska takınırsam ya da kendi kafamdan şiir söylersem
(artık islâmî ölçülerin dışına çıkmış olacağımdan bir daha) yaptıklarımın
islâmî ölçülere uyup uymadığın)a aldırış etmem."
Ebû Dâvûd dedi ki: Bu
yasak sadece Nebi (s.a.v.)'e aittir. (İslâm âlimlerinden) bir topluluk buna,
yani panzehir kullanmaya cevaz vermiştir.
İzah:
Bu hadis-i şerifle
Rasûl-i Zîşan Efendimiz ümmetini; panzehir içmek, muska takmak ve hikmetle
ilgisi olmayan şiirle meşgul olmaktan nehyetmek istemektedir.
Ancak bunu ümmetinden
hiç bahsetmeden, sözü kendi üzerinden açarak yapmaktadır.
Bilindiği gibi insanın
muhatabı ile ilgili bir meseleyi bu şekilde anlatmasına "üslubu
hakimane" denir.
Hadis-i şerifte üslubu
hakîmane'nin en güzel örneklerinden birini görmekteyiz. Bu sanatı merhum
Tâhîru'l-Mevîevî şöyle tarif ediyor: "Üslubu hakimane tariz
nevilerindendîr. Birini takdir makamında; niçin böyle yapıyorsun? diyecek
yerde; niçin böyle yapıyoruz, yapmasak daha iyi olmaz mı? tarzında nefsini teşrik
ederek söylemektir."[Edebiyat Lügati, 178.]
Tiryak: Zehirlenmeye
karşı kullanılan zehirli ilaçtır.
İbnü'l-Esîr'in
en-Nihâye isimli eserindeki açıklamasına göre, hadis-i şerifte kastedilen ve
yasaklanan zehirli ilaçtan maksat yılan etinden ve şaraptan yapılan bir
ilaçtır. İçinde böyle pis ve haram karışımlar olduğu için haram kılınmıştır.
Fakat içerisinde pis ve haram bileşimler bulunmayan zehirli ilaçların
kullanılmasında sakınca yoktur.
Bezlü'l-Mechûd
yazarının açıklamasına göre, cumhur ulema zehirli ilaç kullanmanın caiz
olmadığını söylemişlerdir. Mâlikîlere göre bunda bir sakınca yoktur. Musannif
Ebû Davud'un metnin sonuna ilâve ettiği, "bir topluluk buna cevaz
vermiştir" sözü ile herhalde Mâlikîleri kasdetmiştir. Çünkü onlar yılan
etinin helâl olduğu görüşündedirler.
İbn Reslân'a göre,
kafadan şiir söyleme ve muska takma yasağı sadece Hz. Nebi'e aittir. Ümmetine
helâl kılınmıştır. Zehirli ilaç kullanmak ise içinde haram bileşikler
bulunmadığı takdirde yine ümmetine helâl kılınmıştır.
Aslında söz konusu üç
fiilin haram olanı da vardır, helâl olanı da. Meselâ zehirli ilaç haram
maddelerden yapılmış ise kullanılması haramdır. Helâl maddelerden yapılmışsa
kullanılması helâldir. İçerisinde söylenmesi haram sözler bulunan şiir yazmak
ve okumak haram oldğu gibi, içerisinde söylenmesi haram sözler bulunmayan
şiirleri yazmak ve okumak helâldir.
Muska takmak da
böyledir, İçerisinde söylenmesi küfrü gerektiren sözler bulunan bir muskayı
yazmak veya takmak haram olduğu gibi, tesirini Allah'dan değil de bizzat
muskadan bekleyerek bunu takmak da haramdır. Fakat içerisinde böylesi sözler
bulunmayan bir muskayı tesirini sadece Allah'dan bekleyerek takmakta hiçbir
sakınca yoktur. Bezi yazarının tercih ettiği görüş de budur.
Abdullah b. Amr'm rivayetine
göre, Hz. Nebi uykuda korkanlar için şu duayı okumalarım tavsiye
buyurmuşlardır:
Ravi Abdullah b. Amr bu
duayı aklı eren çocuklarına öğretir, aklı ermeyenler için de yazıp boyunlarına
asardı.
Din bilginlerinden bir
kısmı bu meyanda Hz. Âişe, Mâlik, Ahmed b. Hanbel ve Şâfiîlerin bir çoğu
yukardaki rivayeti göz önüne alarak bunun caiz olduğunu söylemişlerdir. İbn
Abbas, İbn Mes'ud, Hanefîler ve Şâfiîler de nazarlık vb.'nin taşınmaması
hakkındaki rivayetlere bakarak âyet ve duaların da yazılıp taşınmasının caiz
olmadığı görüşünü benimsemişlerdir.
Muskacılığın bir meslek
haline gelmemesi, dinin ve din? duyguların hasis menfaatlere âlet edilmemesi
bakımından ikinci görüş dikkat çekicidir. Çocuklara ve okuma bilmeyenlere
bilenler bir menfaat beklemeden okumalıdırlar. Okuyacak bulunmazsa yazma yoluna
başvurulur.[Karaman Hayreddin, İslâmın Işığında Günün Meşkleri, 2. b. 67-68.]