بَاب
الْقَاضِي
يَقْضِي
وَهُوَ
غَضْبَانُ
9. Hakimin Öfkeli İken
Hüküm Vermesi
حَدَّثَنَا
مُحَمَّدُ
بْنُ كَثِيرٍ
أَخْبَرَنَا
سُفْيَانُ
عَنْ عَبْدِ
الْمَلِكِ بْنِ
عُمَيْرٍ
قَالَ
حَدَّثَنَا
عَبْدُ الرَّحْمَنِ
بْنُ أَبِي
بَكْرَةَ
عَنْ أَبِيهِ
أَنَّهُ
كَتَبَ إِلَى
ابْنِهِ
قَالَ قَالَ
رَسُولُ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
لَا يَقْضِي
الْحَكَمُ
بَيْنَ
اثْنَيْنِ
وَهُوَ
غَضْبَانُ
Abdurrahman b. Ebî
Bekre'nin, babası (Ebû Bekre)'den naklettiğine göre; Ebû Bekre, (Sicistan'da
hâkimlik görevinde bulunan Ubeydullah isimli) oğluna bir mektup yazarak,
Rasûlullah (s.a.v.)'in şöyle buyurduğunu bildirmiştir: "Hâkim öfkeli iken
iki kişi arasında hüküm veremez."
İzah:
Buhari, ahkâm; Müslim,
akdiye; Tirmizî, ahkâm; Nesâî, kudât; ibn Mâce, ahkâm; Ahmed h. Hanbel, V, 36,
38, 46, 52.
Bilindiği gibi öfke
aklı giderir, insanın tabii halini i'tidal çizgisinden çıkarır, dolayısıyla
olculu ve dengeli hareket etmesine engel olur. Hattâbî'nin açıklamasına göre;
şiddetli açlık, korku, hastalık ve acı da öfke gibi olduğundan bu halet-i
nahiyeden biri veya birkaçı içersinde bulunan hâkimlerin bu halde iken hüküm
vermeleri yasaklanmıştır. Selâmet Yollan isimli eserde şöyle denilmektedir:
"Bu hadisteki
nehyi cumhur-u ulema kerahete hamletmişlerdir. Hatta Nevevî, Müslim Şerhi'nde,
"Hâkimin öfkeli iken hüküm vermesinin keraheti" ismiyle bir bab
tahsis etmiştir. Buharî ise aynı baba; "Öfkeli iken kadı hüküm yahud
müftü fetva verebilir mi?" adını vermiştir. Ulemanın buradaki nehyi
kerahete hamletmelerinin sebebi nehyin illetidir. İllet öfkedir. Fakat öfkenin,
hükmü menetmekle bir münasebeti yoktur. Ancak hükmün husulüne bir zan teşkil
eder. Zira fikri alt üst eder, düşünülmesi icab eden şeylerden kalbi alıkoyan
Böyle bir hal ise hata ile neticelenebilir. Şu kadar var ki her öfke ve her
insan bir değildir. Eğer öfke hakla bâtılın arasını ayırama-yacak dereceye
varırsa o halde hüküm vermek şüphesiz haramdır. O dereceye varmamışsa
mekruhtur. Hadisin zahirine bakılırsa, öfke dereceleri ile sebepleri arasında bir
fark yoktur. Lâkin İmamü'l-Harameyn ile Bagavî, bu öfkeyi Allah için olmayan
öfkeye tahsis etmişler ve: "Çünkü Allah için olan gadap zulme manidir;
fakat nefis için olan mani değildir." demişlerdir..Ha-nefîlerin mezhebi de
budur. Fakat bu tevcihi birçok hadis uleması kabul etmemişler; onu hadisin
zahirine muhalif görmüşlerdir. Bunlar; "Vakıa Peygamber (s.a.v.) Zübeyr
kıssasında öfkeli iken hüküm vermişse de, onun ismeti gazabının kendisini
hakdan alıkoymasına manidir" diyorlar.
Fazla açlık ve susuzluk
da gazab hükmündedir. Bu babda Dârekutnî ile Beyhakî, Ebû Saîd el-Hudrî'den şu
hadisi tahric etmişlerdir:
"Nebi (s.a.v.):
Hâkim ancak tok ve suya kanmış iken hüküm verebilir, buyurdu." Yalnız
hadisin isnadında zayıf bir ravi vardır.
Kalbin huzurunu kaçıran
uyku, keder ve hastalık gibi şeyler de gazap hükmündedirler."[Davudoğlu
Ahmed, Selâmet Yollan, IV, 257-258.]
Fazla sevinç,
uykusuzluk, şiddetli sıcak ve soğuk, mide dolgunluğu, ziyade yorgunluk da
sıhhatli düşünmeye engel olacağından öfke hükmündedirler.[Hukuk-i İslâmiyye
Kamusu, VIII, 224.]