بَاب
فِي
التَّشْدِيدِ
فِي
الدَّيْنِ
9. Borç Konusunda
Şiddet Göstermek
حَدَّثَنَا
سَعِيدُ بْنُ
مَنْصُورٍ
حَدَّثَنَا
أَبُو
الْأَحْوَصِ
عَنْ سَعِيدِ
بْنِ
مَسْرُوقٍ
عَنْ
الشَّعْبِيِّ
عَنْ سَمْعَانَ
عَنْ
سَمُرَةَ
قَالَ
خَطَبَنَا
رَسُولُ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
فَقَالَ
هَاهُنَا
أَحَدٌ مِنْ
بَنِي فُلَانٍ
فَلَمْ
يُجِبْهُ
أَحَدٌ ثُمَّ
قَالَ
هَاهُنَا
أَحَدٌ مِنْ
بَنِي
فُلَانٍ فَلَمْ
يُجِبْهُ
أَحَدٌ ثُمَّ
قَالَ
هَاهُنَا أَحَدٌ
مِنْ بَنِي
فُلَانٍ
فَقَامَ
رَجُلٌ فَقَالَ
أَنَا يَا
رَسُولَ
اللَّهِ
فَقَالَ
صَلَّى اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
مَا مَنَعَكَ
أَنْ تُجِيبَنِي
فِي
الْمَرَّتَيْنِ
الْأُولَيَيْنِ
أَمَا إِنِّي
لَمْ
أُنَوِّهْ
بِكُمْ
إِلَّا
خَيْرًا
إِنَّ
صَاحِبَكُمْ
مَأْسُورٌ
بِدَيْنِهِ
فَلَقَدْ
رَأَيْتُهُ
أَدَّى
عَنْهُ
حَتَّى مَا
بَقِيَ
أَحَدٌ
يَطْلُبُهُ
بِشَيْءٍ
قَالَ
أَبُو دَاوُد
سَمْعَانُ
بْنُ مُشَنِّجٍ
Semüre (b. Cündüb)
r.a'den şöyle rivayet edilmiştir. Derki:Rasûlullah (s.a.v.) bize hitab edip:
"Filan oğullarından burada kimse var mı?" diye sordu. Kimse cevap
vermedi. Sonra tekrar; "Filan oğulllarından burada kimse var mı?"
dedi. Yine kimse cevap vermedi. Rasûlullah (s.a.v.) üçüncü defa tekrar;
"Filan oğullarından burada kimse var mı?" buyurdu. Bu sefer bir adam
kalkıp: Ben varım ya Rasûlallah! dedi. Hz. Nebi: "Önceki iki seferde niçin
cevap vermedin? Şüphesiz ben sizin için sadece hayır anarım. Arkadaşınız,
borcuna mukabil hapsedildi (cennete sokulmadı)" buyurdu.
(Semüre
der ki:) O adamı, arkadaşının bütün borçlarını öderken gördüm. Öyle ki, artık
ondan bir şey isteyen hiç kimse kalmadı.
Ebû Dâvûd şöyle dedi:
(Hadisi Semüre'den nakleden Sem'ân), "Müşennec'in oğlu Sem'an'dır.
İzah:
Nesâî, buyu'; Ahmed b.
Hanbel, V, 20.
Nesâî'nin rivayetinden
anlaşıldığına göre, metinde konu edilen konuşma bir cenazede geçmiştir. Hz.
Nebi (s.a.v.) ve sa-hâbîler, bir cenazeyi defnetmek için gitmişlerdi.
Rasûlullah (s.a.v.) cemaate bir konuşma yapıp, falan sülâleden kimsenin olup
olmadığını sordu. Kimsenin cevap vermemesi üzerine sorusunu üç defa tekrarladı.
Nihayet bir adam kalkıp kendisinin o sülâleden olduğunu söyledi. RasûlullahJia,
ölen zâtın borçlan yüzünden hapsedildiğini, cennete bırakılmadığını söyleyip
onun borçlarının ödenmesini istedi. Adam da, cemaata sorarak, ölünün kime borcu
varsa hiç bırakmadan hepsini ödedi.
Hadis-i şerif;
insanlara olan borcun ne derece önemli olduğunu, ödenmeyen kul haklarının
kişinin cennete girmesine mani olacağını göstermektedir. Bu babda gelecek olan
hadisler, konunun önemine daha çok açıklık getireceklerdir.
Allah (c.c), şirkten
başka bütün günahları tevbe ile affettiği halde; kul borcunun affını,
alacaklının affetmesine bağlamıştır. İleride gelecek olan 3345 numaralı hadiste
belirtildiği üzere, zenginin borcunu vermeyip savsaklaması zulümdür.
Borcunu ödemeyi
istediği halde, imkânsızlığından dolayı ödeyemeyene, mühlet'vermek alacaklılar
için farzdır. Bakara sûresinin 280. âyetinde şöyle buyurulmaktadır:
"Borçlu darda ise eli genişleyinceye kadar, ona mühlet verin. Bilmiş
olasınız ki, borcu bağışlamanız sizin için daha hayırlıdır."
Âlimler bu âyetle
istidlal ederek, darda olan borçlu için mühlet vermenin farz, borcu tamamen
bağışlamasının da müstehap olduğuna hükmetmişlerdir.
Dürrü'l-Muhtâr'da;
haddizatında farzın nafileden daha üstün olduğu, ancak üç şeyin bundan müstesna
tutulduğu kaydedilir ve; darda kalanın bor-eunu bağışlamak mendûb olduğu halde,
bunun da vacib olan mühlet vermekten daha üstün olduğu ifade edilir.
Ebû Ca'fer
et-Tahavî'nin rivayet ettiği bir hadiste de Hz. Nebi (s.a.v.); "Darda
kalan borçluya mühlet verene, her gün için sadaka sevabı vardır."
buyurmaktadır.
Hadis-i şerif, borçlu
olan müslümanların borcunu ödeyivermenin önemine de işaret etmektedir.
Müslim'in, Ebû Mes'ud'dan rivayet ettiği şu hadis, bu durumda olanların nail
olacağı ecre en güzel bir şekilde delâlet etmektedir:
Hz. Nebi (s.a.v.) şöyle
buyurmuştur:
"Sizden önceki
milletlerden bir adamın hesabı görüldü. Onun hiçbir hayrı yoktu. Ancak o
zengindi, insanların arasına karışır, kölelerine; darda kalanlara göz
yummalarını emrederdi. Allah (c.c): Ondan vazgeçin, biz buna ondan daha
lâyığız, buyurdu."[Müslim, müsâkât]
Yine Müslim'in Ebû
Katâde'den rivayet ettiği bir hadiste Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle
buyurmuştur:
"Her kimi,
Allah'ın kendisini kıyamet gününün kederlerinden kurtarması sevindirirse,
darda olana mühlet versin ya da tamamen terketsin."[Müslim, müsâkât]
Yukarıda işaret
edildiği gibi bu hadisi Nesâî rivayet etmiştir. Ayrıca Buharî'nin Tarilı-i
Kebîr'inde de vardır.
Buhari;
"Sem'an'ırt Semüre'den, Şa'bî'nin de Sem'an'dan hadis duyduğu
bilinmemektedir." der. Tehzîbu't-Tehzîb'de ise, "Sem'an'dan Âmir b.
eş-Şa'bî rivayette bulunmuştur, başkası değil." denilir. İbn Hibbân ve Ebû
Nasr da Sem'an'ın güvenilir bir ravi oluduğvnu söylerler.