بَاب
فِي بَيْعِ
الطَّعَامِ
قَبْلَ أَنْ
يَسْتَوْفِيَ
65. Satın Alınan
Yiyecek Maddesini Teslim Almadan Satmak
حَدَّثَنَا
عَبْدُ
اللَّهِ بْنُ
مَسْلَمَةَ
عَنْ مَالِكٍ
عَنْ نَافِعٍ
عَنْ ابْنِ عُمَرَ
أَنَّ
رَسُولَ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
قَالَ مَنْ
ابْتَاعَ
طَعَامًا
فَلَا يَبِعْهُ
حَتَّى
يَسْتَوْفِيَهُ
İbn Ömer (r.a.)'den
rivayet edildiğine göre, H. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Bir
yiyecek maddesi satın alan kişi, o'nu tam olarak teslim alıncaya kadar
(başkasına) satmasın."
İzah:
Buhari, buyu'; Müslim,
buyu'; Nesâî, buyu'; İbn Mâce, ticârât; Dâri-mî, buyu' ; Mâlik, buyu'
"Taam":
Misbâhu'l Münîr'de ifade edildiğine göre; yenilen her şeydir. Hicazlılar ise
onu, mutlak olarak buğday manasına kullanırlar.
Kelimenin kullamlışındaki
bu farklılıklardan dolayı, hadisteki taam kelimesi değişik biçimlerde
anlaşılmaktadır. Kimi âlimler bu kelimeyi sadece buğday olarak anlarken,
kimileri tüm gıda maddelerine teşmil etmişlerdir. Az sonra temas edileceği
üzere; satın alınıp da teslim alınmadan satışı caiz olmayan malların neler
olduğu âlimler arasında ihtilaflıdır. Mâlikîler, bu ve buna benzer hadislerde
teslim almamadan satışı caiz görülmeyen malların sadece "taam"
oluşuna bakarak, yiyecek maddeleri dışındaki malların teslim alınmadan
satılmasını caiz görmüşlerdir. Yani hadislerdeki "taam" kelimesini
sadece buğdaya tahsis etmemişler, başka gıda maddelerini de aynı hükmün içine
koymuşlardır-
Bidâyetü'l-Müctehid'de;
"Maliki mezhebinde, ribevî olan taamın teslim alınmadan satılamayacağı
konusunda ihtilâfın olmadığı söylenilmekte-dir. Ribevî olmayan taamın
dışındakilerin teslim alınmadan satımı konusunda ise iki görüş vardır; meşhur
olana göre caiz değildir." denilir.[Bidâyetü'l-Miictehid ve
Nihâyefü'l-Muktesid, II, 144.]
Bidâyetü'l-Müctehid'in
İfadesinden anlaşılıyor ki, "taam" sözü sadece buğday karşılığında
anlaşılmamıştır. Çünkü ribevî olan taam sadece buğday değildir. Mâlikîlere göre
yiyecek maddelerindeki ribâ illeti; ribe'l-fazlda, o yiyecek maddesinin tek
başına insanı yaşatabilme özelliği ve bekletilebilme-sidir. Ribâ-i nesîede ise,
sadece gıdalanmak maksadıyla yenilir olmasıdır. Bu illetler sadece buğdayda
değildir. İnsan buğdayla yaşayabileceği kadar arpa, çavdar, hurma vs. ile de
yaşayabilir.
TehanevFnin
İ'Iâu's-Siinen'de naklettiğine göre,[İ'lâü’s-Sünen, XIII, 227.] İmam Nevevî de
Şerhu'l-Muhezzeb'inde İmam Mâlik'in görüşünü verirken şöyle demektedir:
"Mâlik ve Ebû Sevr'e göre yenilen ve içilen şeylerin dışındaki tüm
malların teslim alınmadan önce satılmaları caizdir. İbnü'l-Münzir; teslim
alınmadan önce, taamın satışını nehyeden hadisten dolayı en sahih mezhep budur,
demiştir."
Görüldüğü gibi Nevevî
bu cümlede taamı yiyecek ve içecek maddelerinin tümüne teşmil etmiştir.
Türkçeye terceme edilen
hadis kitaplarından Tecrid-i Sarîh'de "taam" kelimesi aynı konudaki
bir hadisin tercemesinde "erzak" bir başka hadisin tercemesinde de
"yiyecek maddesi" olarak aktarılmıştır. Sofuoğlu da Sahih-i Müslim
Tercemesi'nde "taam" karşılığı olarak; "yiyecek maddesi, gıda
maddesi" tabirlerini kullanmıştır.[M.Sofuoğlu, Sahih-i Müslim ve
Tercemesi, V, 21 (Had.no:1525).] İbn Mâce Tercemesi'nde ise "zahire"
denilmiştir.[H.Hatipoğlu, Sünen-i İbn Mâce Tercemesi ve Şerhi, VI, 216.]
Kelime üzerinde bu kadar
duruşumuzun sebebi bu konudaki hükmün şumülü üzerindeki tereddütlerdir. Yani
Mâlikîlere göre; kabzedilmeden önce satışı caiz olmayan maddenin sadece buğday
mı olduğu; diğer gıda maddelerinin bu hükmün kapsamına girip girmediği
konusundaki farklı anlayışlardır. Kanaatimizce yukarıya aktardığımız nakiller
meseleye az çok ışık tutmuştur.
Üzerinde durduğumuz
hadis-i şerif, yiyecek maddesi satın alan bir kimsenin o malı kabzetmeden bir
başkasına satamayacağına delildir.
Bu hüküm sadece yiyecek
maddelerine mi mahsustur, yoksa başka maddelere de şamil midir? Bu konuda dört
görüş vardır:
1- Cinsi ne olursa
olsun her çeşit malın teilm alınmadan bir başkasına satılması caiz değildir. Bu
görüş Şâfiîler ile Hanelilerden İmam Muhammed'e aittir. Delilleri; Hakîm b.
Hizâm'ın rivayet ettiği, "Teslim alıp eline geçirmediğin şeyi satma"
hadisi ile Zeyd b. Sâbit'in rivayet ettiği, "RasûJullah (s.a.v.) tacirler
dükkanlarına koyuncaya kadar, malları satıldıkları yerde satın alınmasını
yasakladı" manasındaki hadistir. İmam Şafiî teslim alınmamış malın, satın
alanın damânına girmediği için satışını caiz görmemiştir. Çünkü daman
(sorumluluk) altına girmeyen maldan kâr sağlamasını Hz. Peygamber caiz
görmemiştir. İbn Abbas'm: "Zannederim herşey taam gibidir" ifadesi bu
görüşü destekler.
Bu ikinci hadis,
isnadında Muhammed b. İshak bulunduğu için zayıf görülmüştür. Çünkü Muhammed b.
İshak, müdellistir.
2- Ölçü ve tartı ile
alınıp satılan malların teslim alınmadan satılmaları caiz değil, diğerlerinin
satılmaları caizdir. Bu görüşün sahipleri Osman b. Affân, Saîd b. Müseyyeb,
Hasanü'-Basrî, Hakem, Hammâd, Evzaî, Ahmed b. Hanbel ve İshak'tır.
3- Akar (taşınmaz
mallar)m, teslim alınmadan başka birine satışı caiz, diğer malların satışı caiz
değildir. Bu görüş de Ebû Hanîfe ve Ebû Yusuf'a aittir. Delilleri; Hz. Osman'la
Hz. Talha arasında Kûfe'deki bir arazinin satışı konusundaki konuşmadır. Hz.
Osman kendisi Medine'de iken Kûfe'deki bir arazisini Hz. Talha'ya satmış ve;
"Benim için görme muhayyerliği var. Çünkü ben görmediğim bir araziyi
sattım" demişti. Talha buna itiraz etti ve görme muhayyerliğinin alıcıya
ait olduğunu söyledi. Bunun üzerine Cü-beyr b. Mut'im'i hakem tayin ederek
aralarında hükmetmesini istediler. Cübeyr de Talha'yı haklı buldu.
Hâdisenin konumuzla
ilgili yönü, Hz. Osman'ın satmak istediği araziyi görmemiş olmasıdır. Hanefîler
o araziyi görmemeyi kabzetmeme (teslim almamak) olarak değerlendirirler. Çünkü
bir malın görülmeden teslim alınması mümkün değildir. Hz. Osman'ın araziyi bir
vekil kanalıyla teslim almış olabileceği tarzındaki bir ihtimal de
geçersizdir. Çünkü vekilin görmesi, müvekkilin görmesi sayılır. Hz. Osman'ın
görmediği için kendisine görme muhayyerliği talep etmesi, vekili kanalıyla
teslim almadığına da delildir.
Ayrıca Hanefîlere göre;
satın alınan bir malın teslim alınmadan satılmasının caiz olmayışındaki
hikmetlerden birisi; başkasının elinde olan malın telef olup, müşteriye teslim
edilememe endişesidir. Taşınmaz mallarda ise bu düşünülemez. Binanın yıkılması
söz konusu olabilir. Ama bina satıldığı zaman arsası ile birlikte satılır.
Arsa ise telef olmaz.
4- Yenilen ve içilen
maddelerin teslim alınmadan satılmaları caiz değil, bunların dışındakilerin
satışı ise caizdir. Bu görüş de İmam Mâlik ve Ebû Sevr'e aittir. İbnü'l-Münzir,
bu konuda en sahih görüşün bu olduğunu söyler. Delilleri; üzerinde durduğumuz
hadis, bundan sonra gelecek olan aynı manadaki hadisler ve bunların muhalif
mefhumlarıdır. Çünkü bu hadislerde Rasûlullah (s.a.v.), taamın kabzedilmeden
satışını men etmiştir. Bunun mefhumu muhalifi, taam olmayanlarda satışın caiz
olmasıdır.
Ancak şunu belirtmek
gerekir ki; mefhumu muhalif, Hanefîlere göre delil sayılmaz.
Yukarıda da işaret
edildiği gibi, Mâlikîlere göre; kendilerinde ribâ (faiz) illeti bulunan
yiyecek maddeleri konusunda ihtilâf yoktur. Kendilerinde ribâ cari olmayan
mallar konusunda İmam Mâlik'ten iki görüş vardır. Birisine göre; bunların da
kabzedilmeden satışı caiz değildir. Meşhur olan budur. Diğerine göre ise
caizdir.
Satın alınan bir malın
kabzedilmeden satışının caiz olmayışındaki hikmet, bu usûlün ihtikâra
(spekülasyona), Hatların artmasına sebep olmasıdır. Depolarda tutulan malların
el değmeden sözle satışı sebepsiz yere fiatların kabarmasına, parası çok
olanların daha çok kazanıp yoksulların ezilmesine sebep olur.
İbn Abbas bunu bir nevi
faize benzetir. Tâvûs b. Keysân, kendisine;
Bu yolla satışın yasak
oluşunun sebebi nedir? diye sormuş, o da:
Müşterinin, satın
aldığı bir gıda maddesini teslim almadan başkasına satması, parayı para karşılığında
satması demektir. Önceden satın alınmış olan malın edası ise tehir edilmiştir,
karşılığını vermiştir.
Konuyu toparlarsak
diyebiliriz ki:
Gıda maddelerinin
teslim alınmadan satılmaları bütün âlimlere göre caiz değildir. Diğer
maddelerde ise ulema ihtilaflıdır. Hz. Nebi'den varid olan hadisler genelde
gıda maddelerini konu edinmiş, bir genelleme yapmamıştır. Zamanımızda bu yolla
yapılan alışverişlerin yaygınlığı ve bundan kurtuluşun mümkün olmadığı
gözönüne alınınca en yumuşak görüş olan Mâlikîlerin görüşünü taklidde zaruret
görünmektedir. Tabiî bu gıda maddelerinde uygulanamaz.
Hadisin izahında kabz
konusuna da temas uygundur. Ancak bu konu bir sonraki hadiste ele alınacaktır.