بَاب
فِي
السَّلَفِ
55. Selef (Selem)
حَدَّثَنَا
عَبْدُ
اللَّهِ بْنُ
مُحَمَّدٍ
النُّفَيْلِيُّ
حَدَّثَنَا
سُفْيَانُ عَنْ
ابْنِ أَبِي
نَجِيحٍ عَنْ
عَبْدِ اللَّهِ
بْنِ كَثِيرٍ
عَنْ أَبِي
الْمِنْهَالِ
عَنْ ابْنِ
عَبَّاسٍ
قَالَ قَدِمَ
رَسُولُ
اللَّهِ
صَلَّى اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
الْمَدِينَةَ
وَهُمْ
يُسْلِفُونَ
فِي
التَّمْرِ
السَّنَةَ
وَالسَّنَتَيْنِ
وَالثَّلَاثَةَ
فَقَالَ
رَسُولُ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
مَنْ
أَسْلَفَ فِي
تَمْرٍ فَلْيُسْلِفْ
فِي كَيْلٍ
مَعْلُومٍ
وَوَزْنٍ
مَعْلُومٍ
إِلَى أَجَلٍ
مَعْلُومٍ
İbn Abbas (r.a.a) şöyle
demiştir: Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Medine'ye geldiğinde
Medineliler hurmada bir, iki ve üç seneliğine selem yapıyorlardı. Rasûlullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Hurmada selem yapan kişi; belli ölçüde
belli ağırlıkta ve belli zaman'a kadar selem yapsın" buyurdu.
Diğer tahric: Buhari,
selem; Müslim, müsâkât; Tirmizî, buyu'; Nesâî, buyu'; İbn Mâce, ticârât;
Dârimî, buyu'; Ahmed b.Hanbel, I, 217, 222, 282.
AÇIKLAMA:
Buhari ve Müslim'in
rivayetlerinde; "H/. Nebi (s.a.v.), Medine'ye geldiğinde onlar meyvede
selem yapıyorlardı" denilmektedir. Yani hurma yerine meyve kelimesi
kullanılmıştır. Yine Müslim'in bir rivayetinde, "belli bir zamana
kadar" kısmı yer almamıştır. Buharî'nin bir rivayetinde ise, "Bir
şeyde selem yapan..." şeklindedir.
"Selem",
sözlükte; takdim ve teslim manasınadır.
"Selef "de;
geçmiş zamanda gelip geçmek demektir.
Selem ve selef
kelimelerinin ifade ettiği terim mana aynıdır. Yani ıstılah olarak bu iki
kelime aynı manada kullanılır. Âlimlerimizin bu ıstılahı ifadede kullandıkları
tabirler farklıdır. Ama hepsi aynı manaya gelir.
Selem veya selef; alım
satım akillerinden bir çeşittir. Macelle'nin 122. maddesinde: "Müecceli
muaccele mukabil satmaktır, yani peşin para ile veresiye mal satmaktır"
şeklinde tarif edilir.
Bu tarifi biraz
açıklayalım:
Selem; parayı peşin
verip malı daha sonra leslim almak üzere yapılan bir akiddir. Alıcı (müslim)
satıcıya (müslemün ileyh) gider ve selem için gerekli olan şartlara rivayet
ederek ondan mal satın alır ve parayı teslim eder. Satıcı (müslemün ileyh) de
anlaştıkları vade dolunca taahhüd ettiği malı teslim eder. İşte bu muameleye
selem denir. Yalnız şunu hatırlatalım ki; selem akdinde malın vadeli olması
şartı Hanefîlerin görüşüdür. Şâfiîler, malın (müslemün fîh) peşin de
olabileceği görüşündedirler.
Selem oldukça geniş bir
konudur. Ulemanın selemle ilgili görüşleri arasında da oldukça ayrılıklar vardır.
Bizim tüm görüşleri bütün ayrıntıları ile buraya aktarmamız mümkün değildir.
Onun İçin Hanefî mezhebini esas alarak ana hatları ile bu akdi tanıtmaya
çalışacağız. Çok önemli konularda Şâfiîleıin laikli görüşüne de temas edeceğiz.
SELEM AKDİNİN HÜKMÜ:
Selem akdinin-kıyasa
göre caiz olmaması gerekir. Çünkü akid yapıldığı zaman mal (müslemün fih) elde
m'evcut değildir. Olmayan bir şeyin satılması ise caiz değildir. Ahmed b.
Hanbel'in Müsned'indeki bir hadiste.Hz. Peygamber (s.a.v.): "Kişinin,
sahip olmadığı kadını boşaması, malik olmadığı köleyi azad ermesi ve malik
olmadığı malı satması caiz değildir." buyurmuştur. Bu esas Mecelle'de;
"Ma'dıımüri (olmayan bir şeyin).bey'i (satışı) bâtıldır." şeklinde
maddeleştirilmiştir. Ama selem, kıyasa aykırı olmasına rağmen kitap, sünnet ve
icma ile caiz görülmüştür.
Bu akdin caiz oluşunun
Kur'an'daki delili, müdâyene âyeti diye bilinen, Bakara sûresinin 282.
âyetidir. Abdullah İbn Abbas (r.anhüma), bu âyetten muradın selem olduğunu
söylemiştir.
Selemin caiz oluşunun
sünnet delili, üzerinde durduğumuz hadis ve bu babda gelecek olan diğer
hadislerdir. Bu hadiste belirtildiği üzere; Hz. Peygamber (s.a.v.)'in
Medine'ye geldiği zaman onların selem muamelesi yaptıklarını gördüğü halde,
onları bu muameleden menetmemesi, bu muamelenin caiz olduğunun delilidir.
Yukarıda işaret
ettiğimiz gibi; selemin caiz oluşunda İslâm âlimleri görüş birliğindedirler.
Selemin Sahih Olması
İçin Gerekli Olan Şartlar:
1- Tüm akitlerde olduğu
gibi bu akidde de akdi yapan taraflar akıllı, mümeyyiz ve hür olmalıdırlar.
Biraz önce işaret
etmiştik; selem akdinde satıcı durumunda olan tarafa; "müslemün
ileyh", alıcıya "müslim" veya "rabbü's-selem", akde
konu olan mala "müslemün fîh", para alarak verilen bedele de
"re'sül-mâl" denilir.
2- Akit yapılırken
kullanılan tabirlerin (icab-kabul) geçmiş zaman siga-sı ile olmaları gerekir.
3- İcab ve kabul aynı
mecliste.olmalıdır.
4- Akid kesin
olmalıdır. Taraflardan birisi veya her ikisi için muhayyerlik şartı koşulamaz.
Mâlikîler, mutlak alım satım akdinde olduğu gibi selemde de üç güne kadar
muhayyerlik, şartının koşulabileceğini söylerler.
5- Re'sül-mâ] (para
olarak verilen bedel)'in cinsi, nevi ve" vasfının belli olması gerekir. Bu
şart; birden fazla para biriminin revaçta bulunduğu yerler veya para yerine
başka mallar verildiği hallerde söz konusudur.
6- Re'sül-mâlin mikdan
belli edilmelidir. İmam Mâlik, Ahmed b. Hanbel, İmam Şafiî, Ebû Yusuf ve İmam
Muhammed'c göre; rc'sül-mâl, işaret edilerek tayin edilmişse ayrıca miktarını belli
etmek şart değildir.
7- Re'sül-mâlin akit
meclisinde müslemün ileyhe teslim edilmesi gerekir. Mâlİkîlere göre bu şart
değildir.
8- Müslemün fîh (akde
konu olan mal)'in; özellikleri tayin edilebilen ve mikdarının bilinmesi mümkün
olan mallardan olması gerekir. Bu şart Ha-nefîlere aittir. Şarta göre; ölçekle
ölçülen, tartı ile alınıp satılan, uzunluk ölçüleri ile miktarı tayin edilen
ve her bir tanesi birbirine çok yakın olan (adedi mütekarib) mallarda selem
caizdir. Bu bütün mezheplerde aynıdır.
Taneleri birbirinden
çok farklı olan (kavun, karpuz gibi) mallarda selem; Hanefîlere göre caiz
değildir. Şâfiîlere göre; (tane ile değil) tartı ile caizdir.
Sayı itibariyle tayin
edilebildiği halde, özellik yönünden tam olarak zap-tedilemiyen mallarda (hayvanda
olduğu gibi) selem, Hanelilere göre caiz değil, Mâliki ve Şâfiîlere göre
caizdir.
Ev, arsa, dükkan gibi
borç olarak zimmete geçmeyen mallarda selem, ittifakla caiz değildir.
9- Müslemün fîhin;
cinsi (buğday, arpa gibi), nevi (kıraç buğdayı, sulak buğdayı gibi), kalitesi
ve miktarının akit esnasında belirtilmesi gerekir.
10- Müslemün fîhin
cinsinin piyasada bulunmasrlâzımdir. Ancak malın; akid yapıldığı zaman mı, mal
teslim edileceği zaman mı, yoksa akit anında teslim zamanına kadarki müddetin
tümünde mi şart olduğu mezhepler arasında ihtilaflıdır. Uzun süreceği için bu
ihtilâfa girmek istemiyoruz.
11- Müslemün fîhin
teslimi için bir vade şart koşulmah ve vadenin müddeti belli edilmelidir. Buna
göre; müslemün fih peşin olamaz.
İmam Şafiî'ye göre,
selemde müslemün fîhin tesliminin vadeli olması şart değildir. Peşin de
olabilir.
12- Müslemün fîh;
taşınması külfet ve meşakkati gerektiren cinsten bir mal ise, malın teslim
edileceği yer belirtilmelidir. Bu şart; İmam A'zam'a göredir. Ebû Yusuf ve Muhammed
bu şartı koşmazlar.
13- Müslemün fîhin;
(falan tarlanın buğdayı, şu elbise gibi) muayyen bir mal olmaması lâzımdır.
Çünkü o muayyen malın telef olması ve müslemün ileyhin taahhüdünü yerine
getirememesi muhtemeldir.
Selemin sıhhati için
gerekli olan şartlar, ana hatları ile bunlardır. Bu kitap bir fıkıh kitabı
olmadığı için, selemle ilgili tüm meseleleri ele alıp incelememiz mümkün
değildir. Onun için; vadesi dolduğu halde, malın teslim edilememesi durumunda
yapılabilecek işleme de tem-as edip konuyu kapatmak istiyoruz:
Mal, normal olarak
tayin edilen vadede piyasada bulunan cinsten olduğu halde, herhangi bir
sebepten dolayı vadesinde teslimi mümkün olmazsa;
a) Müslim
(rabbü's-selem) akdi feshedip, verdiği parayı geri alabilir,
b) Vadeyi, malın
piyasaya gelmesi muhtemel bir zamana kadar uzatabilir.
Müslemün fîhin başka
bir malla değiştirilmesi caiz değildir. Meselâ, pirinç için selem yapılmışsa
teslime kadir olunamadığı için yerine mercimek alınamaz.
Selem akdi; a) Müslemün
fîhin teslimi, b) Müslemün ileyhin teslimden aciz duruma düşmesi, c) Hâkimin
akdi feshetmesi, d) Müslemün ileyhin ölümü 'rabbü's-selem ölürse vârisleri onun
yerine geçerek akdi devam ettirirler), e) İkâle (tarafların kendi rızaları
ile-akde son vermeleri) yollarından biri ile sona erer.