بَاب
مَنْ نَذَرَ
نَذْرًا لَمْ
يُسَمِّهِ
Adını Tayin Etmeden
Adak Adamak
حَدَّثَنَا
هَارُونُ
بْنُ
عَبَّادٍ
الْأَزْدِيُّ
حَدَّثَنَا
أَبُو بَكْرٍ
يَعْنِي ابْنَ
عَيَّاشٍ
عَنْ
مُحَمَّدٍ
مَوْلَى الْمُغِيرَةِ
قَالَ حَدَّثَنِي
كَعْبُ بْنُ
عَلْقَمَةَ
عَنْ أَبِي
الْخَيْرِ
عَنْ
عُقْبَةَ
بْنِ عَامِرٍ
قَالَ قَالَ
رَسُولُ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
كَفَّارَةُ
النَّذْرِ
كَفَّارَةُ
الْيَمِينِ
قَالَ أَبُو
دَاوُد
وَرَوَاهُ
عَمْرُو بْنُ
الْحَارِثِ
عَنْ كَعْبِ
بْنِ عَلْقَمَةَ
عَنْ ابْنِ
شِمَاسَةَ
عَنْ عُقْبَةَ
Ukbe b. Âmir (r.a),
Rasûlullah (s.a.v.)'in.şöyle buyurduğunu söylemiştir:
"Nezrin keffareti
yemin keffaretidir."
Ebû Dâvûd dedi ki: Bu
hadisi, Amr b. e-Hâris, Kö'b b. Alkame'den, Kâ'b daîbn Şemmâse vasıtasıyla
Ukbe'den rivayet etmiştir.
İzah:
Müslim, nüzûr; İbn
Mâce, keffârât; Tirmizî, nüzûr; Nesâî, eymân; Ahmed b. Hanbel, IV, 144, 146,
147.
Bu hadisi; Müslim,
Nezir Keffareti bahsinde, İbn Mâce ise aynen Ebû Davud'un isimlendirdiği babda
vermişlerdir.
İbn Mâce'nin
rivayetinin başında Müslim ve Ebû Dâvûd'unkilerden fazla alarak
"Adlandırmadan (tayin etmeden),bir adak adayan kimse..." ibaresi /er
almıştır. Hadisin babın ismi ile alâkası, bu ibare ile daha açık olarak gömülmektedir.
Tirmizî'nin rivayeti de İbn Mâce'nin rivayetine yakındır. Bu -ivayet şöyledir:
"Tayin etmediği zaman nezir keffareti yemin keffaretidir."
Adadığı şeyin cinsini
belirtmeden adamak, yukarıdaki hadiste de belir-ildiği gibi, sadece
"nezrim olsun" deyip bırakmaktır. Yani adağı oruç, sa-iaka, kurban
veya hacc gibi bir ibadet çeşidi ile kayıtlamamaktır. Hadis-i şerif, bu şekilde
bir adakta bulunan kişiye bir yemin keffaretinin gerekli olduğuna delâlet
etmektedir.
Bu hadisin izahı
âlimler tarafından değişik şekillerde yapılmıştır.
Bezlü'l-Mechûd sahibi;
Şâfiîlerin, bu hadisi lücâc nezrine, Mâlikîlerîn;. nutlak nezre, Hanbelîlerle
bazı Şâfiîlerin ise, günah olan bir şeyi yapmayı ıdamaya hamlettiklerini
söyler.
Bezlü'l-Mechûd'un bu
beyanı, Nevevî'nin şu sözlerinin bir özeti olsa >erek:
"Alimler, bu
hadiste neyin murad edildiğini tayinde ihtilâf etmişlerdir. Bizim
arkadaşlarımızın cumhuru (Şâfiîlerin çoğunluğu), lücac nezrine hamletmişlerdir.
Kişi bu adağa riayetle, yemin keffareti arasında muhayyerdir. İmam Mâlik ile
birçok âlimler, "nezrim olsun" gibi mutlak nezirlere hamle-derler.
Hadis fukahasından bir grup ise, tüm nezirlerle ilgili olduğunu söylerler ve
kişinin bütün adaklarda adağına vefa ile yemin keffareti arasında muhayyer
olduğunu kabul ederler."
Şevkânî de Nevevî'nin
yukarıdaki sözlerini naklettikten sonra kendi görüşlerini şu şekilde belirtir:
"Zahir olan;
hadisin tayin edilmeyen adaklara mahsus oluşudur. Çünkü mutlakın mukayyede
hamli gerekir. Ama belirli bir ibadet anılarak edi-le"n nezirler, eğer
insan takatinin dışında ise, adayana bir yemin keffareti gerekir. Gücün
yettiği cinsten ise, ister bedene ister mala bağlı olsun eda edilir. Eğer adak,
günah olan bir şeyi yapmak için ise, bu gerçekleşmez ve keffaret de
gerekmez.[Hanefîlere göre keffaret gerekir. Konu daha önce geniş bir şekilde
geçmiştir.] Eğer adağın konusu mubah ve yapılması güç dahilinde olursa zahir
olanı, adağın tahakkuku ve keffaretin lüzumudur..."
Görüldüğü gibi Şevkânî bu
hadisi Nevevî'nin aksine, doğrudan doğruya, konusu anılmadan edilen nezirlerle
alâkalı görmektedir. Zaten Şevkânî, yukarıdaki sözlerine başlamadan önce;
"Hadis, konusu anılmayan nezirlerde yemin keffareti olduğuna
delildir" diyerek görüşünü açık bir şekilde ortaya koymuştur.
Hanefî fıkıh
kitaplarında konu ile ilgili olarak şu bilgiye rastlıyoruz: Bir kimse, sadece
"nezrim olsun" veya bunun yerine kaim bir söz söyler ve içinden bir
şeye niyet ederse niyeti muteberdir. Ancak niyetindeki tâatın mikdarını tayin
etmemişse, yemin keffaretindeki ölçülere itibar edilir. Yani oruca niyet
etmişse üç gün, sadakaya niyet etmişse on fakir doyurmaya hükmedilir. Ama bir
ibadete niyet edilmezse bu bir yemin sayılır.