SÜNEN EBU DAVUD

Bablar    Konular    Numaralar  

EYMAN VE’N-NUZUR BAHSİ

<< 3273 >>

DEVAM: 12. Akrabayı Ziyareti (Sıla-i Rahim) Kesmek Üzere Edilen Yemin

 

حَدَّثَنَا أَحْمَدُ بْنُ عَبْدَةَ الضَّبِّيُّ حَدَّثَنَا الْمُغِيرَةُ بْنُ عَبْدِ الرَّحْمَنِ حَدَّثَنِي أَبُو عَبْدِ الرَّحْمَنِ عَنْ عَمْرِو بْنِ شُعَيْبٍ عَنْ أَبِيهِ عَنْ جَدِّهِ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ لَا نَذْرَ إِلَّا فِيمَا يُبْتَغَى بِهِ وَجْهُ اللَّهِ وَلَا يَمِينَ فِي قَطِيعَةِ رَحِمٍ

 

Amr b. Şu'ayb; babası vasıtasıyla dedesinden, Rasûlullah'ın şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Nezir ancak kendisi ile Allah'ın rızası istenilen şeyde olur. Sıla-i rahmi kesmek konusunda da yemin yoktur."

 

 

İzah:

Ahmed b. Hanbel, II, 185; Beyhakî, Taberânî.

 

Hadisin' Ahmed b- Hanbel'in Müsned'indeki bir rivayeti biraz daha uzuncadır. Mezkur rivayet şu şekildedir:

 

Rasûlullah (s.a.v.), halk’a hitab ederken, güneşin altında ayakta duran bir adamı görüp:

 

"Bu halin ne?" diye sordu. Adam:

 

Sen konuşmanı bitirinceye kadar, güneşte kalmayı adadım ya Rasülallah! dedi. Rasûlullah (s.a.v.):

 

"Bu adak değildir. Adak, ancak kendisi ile Allah'ın rızası istenilen şeydir." buyurdu.[Fethu'r-Rabbânî, XIV, 191.]

 

Ahmed b. Hanbel'in Müsned'indeki bu rivayetle, Ebû Davud'un riva­yeti aynı olsa gerek. Ancak Ebû Davud'un rivayetinde hadisin vüruduna se­bep olan hâdiseye temas edilmemiştir.

 

Hadis-i şerif, iki önemli hükme delâlet etmektedir:

 

1- Bunlardan birincisi; ancak, Allah'a ibadet kasdiyla yapılan namaz, oruç, hac, sadaka, itikâf gibi amellerle nezrin edilebileceğidir. Yani bir kim­se bir adakta bulunmak isterse, ibadet cinsinden olan bir ameli adamahdır. Biz, "Yeminler ve Nezirler Kitabı"nın başında, yeminler ve nezirler hakkın­da genel bilgi verirken, nezrin ancak farz ve vacib olan ibadetlerden birisi­nin cinsinden olabileceğine işaret etmiştik. Ancak nezir bir kimsenin bir iba­deti kendisine gerekli kılması olduğu için, zaten farz olan beş vakit namaz veya zaten vacib olan vitir namazı ve zenginler için fıtır sadakası, kurban bayramında kesilen kurban adak olamaz. Çünkü müslüman bunları adama-sa bile yapmak zorundadır.

 

Şevkânî; masiyet kabilinden olan şeylerle nezrin caiz olmadığını bildi­ren hadislerin muhalif mefhumunun, mubah olan (elbise giymek, yemek ye­mek gibi) amellerde nezrin caiz olduğuna; üzerinde durduğumuz bu hadisle, Ebû İsrail hadisi diye meşhur olan hadisin62 ise, mubah işlerde nezrin caiz olmadığına delil olduklarını söyler.

 

Şevkâm'nin nakline göre; Beyhakî bu farklı istidlallere şöyle bir orta yol gösterir:

 

Mubah işlerdeki nezir; geceleyin kalkıp namaz kılabilmek maksadıyla gündüz uyumayı adamak olabilir. Bu durumda adak, mendub bir konuda olmuş olur. Gündüz oruca dayanabilmek için gece sahuru adamak da bu ka­bildendir. Hz. Nebi (s.a.v.)'in gelmesinden dolayı sevinç göstermek de sevaba vesiledir.

 

Beyhakî'nin bu izahı, nezrin caiz olduğu mubahtan maksadın, bir seva­bın işlenmesine sebep olan mubah fiiller olduğu anlaşılıyor. Ayrıca, masiyet olan işlerde nezrin olmadığını bildiren hadislerde, mubah işlerde adağın caiz olduğunu gösteren açık bir ifade yoktur. Bu sonuca, mefhumu muhalefet­ten varılıyor. Yani, madem ki günah olan konularda adak caiz değildir, o halde günah olmayan işlerde caizdir sonucuna varılıyor. Muhalif mefhumun bu çeşidi Hanefî âlimlerine göre delil kabul edilmez.

 

İbn Kudâme, İmam Mâlik ve Şafiî'ye göre de haddizatında ibadet ol­mayan konularda nezrin sahih olmadığım söyler.

 

Sahih hadis kitaplarında; yürüyerek hacca gitmeyi adayan kişilere Hz. Nebi'in, Allah'ın onların yürümesine ya da nefislerine eziyet etmele­rine muhtaç olmadığını söyleyerek hayvanlarına binmelerini emrettiğine dair birkaç tane hadis vardır. Bu hadisler ileride gelecektir.

 

Hanbelîlere göre; elbise giymek, hayvana binmek gibi mubah bir işi ada­yan kişi, isterse sözünde durur, isterse dediğini yapmaz, yemin keffareti ve­rir. İleride 3312 numarada gelecek olan şu manadaki hadis, bu görüş için delil kabul edilmektedir:

 

Bir kadın, Rasûlullah (s.a.v.)'a gelip:

 

Ya Rasûlallah, ben senin huzurunda def çalmayı adadım, demiş.

 

Efendimiz de:

 

"Adağını yerine getir" karşılığını vermiştir.

 

İbnu'l-Kattân, Ebû Hatim ve Ukaylî; bu hadisin zayıf olduğunu söyler­ler.

 

Hadisin sahih olması halinde yukarıya aktardığımız Beyhakî'nin görüşleri ile hadislerin arası te'vil edilir. İşaret edilen olay, müslümanların kâfirlere karşı elde ettikleri bir zafer sonrası vuku bulmuştur. Müslümanların bu se­vinç gösterileri, kâfir ve münafıkları üzdüğü için Hz. Nebi (s.a.v.) kadı­nın def çalmasına izin vermiştir. Sanki bu sevap kabilinden bir şeydir.

 

2- Üzerinde durduğumuz hadisin ihtiva ettiği ikinci hüküm ise, sıla-i rahmi kesmek üzere edilen yemine itaat edilmemesi ile ilgilidir. Bu konu bir önceki hadisin şerhinde işlenmiştir.