SÜNEN EBU DAVUD

Bablar    Konular    Numaralar  

CENAİZ BAHSİ

<< 3148 >>

بَاب فِي الْكَفَنِ

29-30. (Ölüyü) Kefen (Lemek)

 

حَدَّثَنَا أَحْمَدُ بْنُ حَنْبَلٍ حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّزَّاقِ أَخْبَرَنَا ابْنُ جُرَيْجٍ عَنْ أَبِي الزُّبَيْرِ أَنَّهُ سَمِعَ جَابِرَ بْنَ عَبْدِ اللَّهِ يُحَدِّثُ عَنْ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ أَنَّهُ خَطَبَ يَوْمًا فَذَكَرَ رَجُلًا مِنْ أَصْحَابِهِ قُبِضَ فَكُفِّنَ فِي كَفَنٍ غَيْرِ طَائِلٍ وَقُبِرَ لَيْلًا فَزَجَرَ النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ أَنْ يُقْبَرَ الرَّجُلُ بِاللَّيْلِ حَتَّى يُصَلَّى عَلَيْهِ إِلَّا أَنْ يَضْطَرَّ إِنْسَانٌ إِلَى ذَلِكَ وَقَالَ النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ إِذَا كَفَّنَ أَحَدُكُمْ أَخَاهُ فَلْيُحْسِنْ كَفَنَهُ

 

Cabir b. Abdullah (in) haber verdiği (ğine göre) Bir gün Nebi (s.a.v.) hutbe okumuş, (ve bu hutbesinde) ashabından'bir adam'ın vefat ederek yetersiz bir kefene sarıldığını, geceleyin kabre konulduğunu anlatmış ve bir kimse'nin namaz'ı kılınmadan geceleyin kabre konmasını yasaklamış, ancak insanın buna mecbur kalmasını müstesna kılmış ve: "Biriniz (din) kardeşini kefenlediği zaman, kefenini güzel yapsın" buyurmuştur.

 

 

İzah:

Müslim, Cenâiz; Tirmizî, cenaiz; Nesaî, Cenaiz; ibn Mâce, cenaiz; Anmed b. Hanbel III- 295, 329, 349, 372.

 

Bu hadisi şerifte yasaklanmak istenen, namazı kılınmış olan bir ölünün geceleyin defnedilmesidir. Namaz kılınmayan bir Ölünün ise geceleyin gömülmesinin yasak olduğu gibi, gündüzün defnedil­mesinin de yasak olduğu bilinen bir gerçektir. Binaenaleyh, bu hadis-i şerif­ten "namazı kılınmayan bir ölünün geceleyin kabre konulmasının yasak olup da gündüzün defnedilmesinin caiz olduğu" manâsını çıkarmak doğru değil­dir.

 

Merhum Ahmed Davudoğlu, bu hadis-i şerifi açıklarken şu görüşlere yer vermiştir: "Geceleyin cenaze defnedilmesinin nehiy buyurulması, bazıla­rına göre: Geceleyin onu teşyî'e ve namazını kılmaya pek az kimseler gelebi­leceği içindir. Gündüzün defnedilîrse, bittabi cemaat kalabalık olur. Ulemâdan bazıları, ashab-ı kiram işe yarayacak kefenlik bulamadıkları için cenazeleri­ni geceleyin defnedebildiklerini söylemişlerdir. Zira karanlık olduğu için ge­celeyin kefenin iyisi kötüsü seçilemez.

 

Hadis-i şerifin evvel ile ahiri bu kavli te'yid etmektedir. Onun için Kadî İyaz: "Her iki illet sahihtir. Zahire bakılırsa, Nebi (s.a.v.) bunların iki­sini de kastetmiştir. Nitekim âlimlerden bunu söyleyenler vardır." diyor. Kadî Iyaz'ın iki Ulet'den muradı: Geceleyin cenazeye iştirak edenlerin azlığı ile, işe yarayacak kefenlik bulunamamasıdır.

 

Rasûlullah (s.a.v.)'in mecburiyet halini istisna etmesi, zaruret halinde ge­celeyin cenaze defninde beis olmadığım gösterir. Bu mes'ele âlimler arasın­da itilaflıdır.

 

Hasan-ı Basrî bu hadise istidlal ederek geceleyin cenaze defnini mekruh görmüştür. Yalnız zaruret hali müstesnadır.

 

Cumhur ulema'ya göre: Geceleyin cenaze defni mekruh değildir. Delil­leri Hz. Ebû Bekir ile Selef*den bir cemaatın geceleyin defnedilmeleri ve bu­na kimsenin itiraz etmemesidir. Delilleri de: Mescid-i Mebevi'yi süpürüp temizleyen zatın geceleyin defnedildiğini bildiren hadistir. Mezkûr hadiste Rasûlullah (s.a.v.)'in o zatı sorduğu, ashab-ı kiramın: "O geceleyin vefat etti de, biz de geceleyin defnettik." cevabını verdikleri, bunun üzerine: "Bana da haber etseydiniz ya...!" buyurduğu; ashabın karanlıktan dolayı haber ve­remedikleri için, özür beyan ettikleri bildiriliyor.

 

Rasûlullah (s.a.v.), ashâb'a bir şey dememiş, yaptıklarına itirazda bulun­mamıştır. Şayet geceleyin cenaze defni mekruh olsaydı bunu beyan ederdi.

 

Cumhur, mevzubahis hadis için: "Bu hadisdeki neyh, sırf geceleyin ce­naze defnetmek için değil, cenaze namazı kılınmadığı içindir. Yani geceleyin cenaze defnini ya namazı kılınmadığı için, yahut namaz kılanların adedi az olacağı veya kefen hususuna ihtimam gösterilemeyeceğindendir. Bunların hep­sinden dolayı nehy buyurmuş olması da ihtimal dahilindendir.

 

Kerahet vakitlerine gelince: Güneş doğarken, zevalde iken ve batarken cenaze namazı kılmak ve cenaze defnetmek alimler arasında ihtilaflı bir mes'eledir.

 

Hanefîlerle, Leys'e göreKerahet vakitlerinde cenaze namazı kılmak ve cenazeyi defnetmek mekruhdur. Şafiî'lere göre; mekruh değildir. Meğer ki hiç bir sebep yokken bu işi bile bile kerahet vaktine bırakmış ola. O takdirde mekruh işlemiş olur.

 

tmam Mâlik'ten rivayet olunduğuna göre, kerahet vakitlerinde cenaze namazı kılınamaz. Ancak bir zaruret karşısında kılınabilir.

 

Âlimlerin beyanına göre: Kefen mes'elesine ihtimam göstermek ve kefe­ni güzel yapmaktan murad: "Kefenin en nefis ve pahalı kumaştan yapılması" değil, temizliği, kesafeti ve vücudu örtmesidir. Zira pahalı kumaştan kefen­lik yapmak israftır. Bütün işlerin en hayırlısı, ortası olduğuna göre, kefenli­ği de orta kumaştan seçmek, en doğru bir harekettir. Bir kimsenin sağlığın­da giydiği elbisesi, hangi nevi kumaştan ise, kefenliği de o nev'iden olmalı­dır. Çok pahalıya malolmak veya pek ucuza indirmek doğru değildir.[Davudoğlu, Ahmed, Sahih-i Müslim, Terceme ve Şerhi V, 181, 182.]

 

Menhel yazarı, hadis-i şerifte geçen kefenle ilgili açıklamaları şu ifade­lerle Özetliyor. Kefenler, kumaşların en temizinden, beyazından seçilmeli, ce­nazeyi örtmeye yetecek miktarda ve hayatta iken, giyilmesi mubah olan cinsten olmalıdır. Buna göre pamuk, yün, keten kıl gibi derilerin kullanılması mu­bah maddelerden yapılan kumaşlardan kefen biçmek caizse de, erkekler için kullanılması haram olan ipek kumaştan kefen yapmak caiz değildir. Kadın­lar için ipekten kefen yapmanın mekruh olduğunu söyleyenler olduğu gibi, haram olduğunu söyleyenler de vardır. İpekten kefen yapmanın pahalıya mal olduğu ve dolayısıyla israfa kaçtığı düşünülürse, kadına ipek kumaştan ke­fen yapmanın haram olduğu görüşünün daha isabetli olduğu anlaşılır.

 

İmam Nevevî, kefenin kalite ölçülerinin tesbitinde ölünün sağlığındaki halinin esas alınmasını, zengin bir kimsenin kefeninin üstün kaliteli kumaş­lardan, orta halli bir kimsenin kefeninin orta kalitedeki kumaşlardan, fakir kimselerin kefenlerinin de mali durumlarıyla mütenasib kumaşlardan hazır­lanmasını söylemiştir.