بَاب
فِي
الْكَفَنِ
29-30. (Ölüyü) Kefen
(Lemek)
حَدَّثَنَا
أَحْمَدُ
بْنُ
حَنْبَلٍ
حَدَّثَنَا
عَبْدُ
الرَّزَّاقِ
أَخْبَرَنَا
ابْنُ
جُرَيْجٍ
عَنْ أَبِي
الزُّبَيْرِ
أَنَّهُ
سَمِعَ
جَابِرَ بْنَ
عَبْدِ
اللَّهِ يُحَدِّثُ
عَنْ
النَّبِيِّ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
أَنَّهُ
خَطَبَ
يَوْمًا
فَذَكَرَ
رَجُلًا مِنْ
أَصْحَابِهِ
قُبِضَ فَكُفِّنَ
فِي كَفَنٍ
غَيْرِ
طَائِلٍ
وَقُبِرَ لَيْلًا
فَزَجَرَ
النَّبِيُّ
صَلَّى اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
أَنْ
يُقْبَرَ الرَّجُلُ
بِاللَّيْلِ
حَتَّى
يُصَلَّى
عَلَيْهِ
إِلَّا أَنْ يَضْطَرَّ
إِنْسَانٌ
إِلَى ذَلِكَ
وَقَالَ النَّبِيُّ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
إِذَا
كَفَّنَ
أَحَدُكُمْ
أَخَاهُ فَلْيُحْسِنْ
كَفَنَهُ
Cabir b. Abdullah (in)
haber verdiği (ğine göre) Bir gün Nebi (s.a.v.) hutbe okumuş, (ve bu
hutbesinde) ashabından'bir adam'ın vefat ederek yetersiz bir kefene
sarıldığını, geceleyin kabre konulduğunu anlatmış ve bir kimse'nin namaz'ı
kılınmadan geceleyin kabre konmasını yasaklamış, ancak insanın buna mecbur
kalmasını müstesna kılmış ve: "Biriniz (din) kardeşini kefenlediği zaman,
kefenini güzel yapsın" buyurmuştur.
İzah:
Müslim, Cenâiz;
Tirmizî, cenaiz; Nesaî, Cenaiz; ibn Mâce, cenaiz; Anmed b. Hanbel III- 295,
329, 349, 372.
Bu hadisi şerifte
yasaklanmak istenen, namazı kılınmış olan bir ölünün geceleyin defnedilmesidir.
Namaz kılınmayan bir Ölünün ise geceleyin gömülmesinin yasak olduğu gibi,
gündüzün defnedilmesinin de yasak olduğu bilinen bir gerçektir. Binaenaleyh,
bu hadis-i şeriften "namazı kılınmayan bir ölünün geceleyin kabre
konulmasının yasak olup da gündüzün defnedilmesinin caiz olduğu" manâsını
çıkarmak doğru değildir.
Merhum Ahmed Davudoğlu,
bu hadis-i şerifi açıklarken şu görüşlere yer vermiştir: "Geceleyin cenaze
defnedilmesinin nehiy buyurulması, bazılarına göre: Geceleyin onu teşyî'e ve
namazını kılmaya pek az kimseler gelebileceği içindir. Gündüzün defnedilîrse,
bittabi cemaat kalabalık olur. Ulemâdan bazıları, ashab-ı kiram işe yarayacak
kefenlik bulamadıkları için cenazelerini geceleyin defnedebildiklerini
söylemişlerdir. Zira karanlık olduğu için geceleyin kefenin iyisi kötüsü
seçilemez.
Hadis-i şerifin evvel
ile ahiri bu kavli te'yid etmektedir. Onun için Kadî İyaz: "Her iki illet
sahihtir. Zahire bakılırsa, Nebi (s.a.v.) bunların ikisini de kastetmiştir.
Nitekim âlimlerden bunu söyleyenler vardır." diyor. Kadî Iyaz'ın iki
Ulet'den muradı: Geceleyin cenazeye iştirak edenlerin azlığı ile, işe yarayacak
kefenlik bulunamamasıdır.
Rasûlullah (s.a.v.)'in
mecburiyet halini istisna etmesi, zaruret halinde geceleyin cenaze defninde
beis olmadığım gösterir. Bu mes'ele âlimler arasında itilaflıdır.
Hasan-ı Basrî bu hadise
istidlal ederek geceleyin cenaze defnini mekruh görmüştür. Yalnız zaruret hali
müstesnadır.
Cumhur ulema'ya göre:
Geceleyin cenaze defni mekruh değildir. Delilleri Hz. Ebû Bekir ile Selef*den
bir cemaatın geceleyin defnedilmeleri ve buna kimsenin itiraz etmemesidir.
Delilleri de: Mescid-i Mebevi'yi süpürüp temizleyen zatın geceleyin
defnedildiğini bildiren hadistir. Mezkûr hadiste Rasûlullah (s.a.v.)'in o zatı
sorduğu, ashab-ı kiramın: "O geceleyin vefat etti de, biz de geceleyin
defnettik." cevabını verdikleri, bunun üzerine: "Bana da haber
etseydiniz ya...!" buyurduğu; ashabın karanlıktan dolayı haber veremedikleri
için, özür beyan ettikleri bildiriliyor.
Rasûlullah (s.a.v.),
ashâb'a bir şey dememiş, yaptıklarına itirazda bulunmamıştır. Şayet geceleyin
cenaze defni mekruh olsaydı bunu beyan ederdi.
Cumhur, mevzubahis
hadis için: "Bu hadisdeki neyh, sırf geceleyin cenaze defnetmek için
değil, cenaze namazı kılınmadığı içindir. Yani geceleyin cenaze defnini ya
namazı kılınmadığı için, yahut namaz kılanların adedi az olacağı veya kefen
hususuna ihtimam gösterilemeyeceğindendir. Bunların hepsinden dolayı nehy
buyurmuş olması da ihtimal dahilindendir.
Kerahet vakitlerine
gelince: Güneş doğarken, zevalde iken ve batarken cenaze namazı kılmak ve
cenaze defnetmek alimler arasında ihtilaflı bir mes'eledir.
Hanefîlerle, Leys'e
göreKerahet vakitlerinde cenaze namazı kılmak ve cenazeyi defnetmek mekruhdur.
Şafiî'lere göre; mekruh değildir. Meğer ki hiç bir sebep yokken bu işi bile
bile kerahet vaktine bırakmış ola. O takdirde mekruh işlemiş olur.
tmam Mâlik'ten rivayet
olunduğuna göre, kerahet vakitlerinde cenaze namazı kılınamaz. Ancak bir
zaruret karşısında kılınabilir.
Âlimlerin beyanına
göre: Kefen mes'elesine ihtimam göstermek ve kefeni güzel yapmaktan murad:
"Kefenin en nefis ve pahalı kumaştan yapılması" değil, temizliği,
kesafeti ve vücudu örtmesidir. Zira pahalı kumaştan kefenlik yapmak israftır.
Bütün işlerin en hayırlısı, ortası olduğuna göre, kefenliği de orta kumaştan
seçmek, en doğru bir harekettir. Bir kimsenin sağlığında giydiği elbisesi,
hangi nevi kumaştan ise, kefenliği de o nev'iden olmalıdır. Çok pahalıya
malolmak veya pek ucuza indirmek doğru değildir.[Davudoğlu, Ahmed, Sahih-i
Müslim, Terceme ve Şerhi V, 181, 182.]
Menhel yazarı, hadis-i
şerifte geçen kefenle ilgili açıklamaları şu ifadelerle Özetliyor. Kefenler,
kumaşların en temizinden, beyazından seçilmeli, cenazeyi örtmeye yetecek
miktarda ve hayatta iken, giyilmesi mubah olan cinsten olmalıdır. Buna göre
pamuk, yün, keten kıl gibi derilerin kullanılması mubah maddelerden yapılan
kumaşlardan kefen biçmek caizse de, erkekler için kullanılması haram olan ipek
kumaştan kefen yapmak caiz değildir. Kadınlar için ipekten kefen yapmanın
mekruh olduğunu söyleyenler olduğu gibi, haram olduğunu söyleyenler de vardır.
İpekten kefen yapmanın pahalıya mal olduğu ve dolayısıyla israfa kaçtığı
düşünülürse, kadına ipek kumaştan kefen yapmanın haram olduğu görüşünün daha
isabetli olduğu anlaşılır.
İmam Nevevî, kefenin
kalite ölçülerinin tesbitinde ölünün sağlığındaki halinin esas alınmasını,
zengin bir kimsenin kefeninin üstün kaliteli kumaşlardan, orta halli bir
kimsenin kefeninin orta kalitedeki kumaşlardan, fakir kimselerin kefenlerinin
de mali durumlarıyla mütenasib kumaşlardan hazırlanmasını söylemiştir.