DEVAM: 17-18. Bağış
(Veya Maaş Verilecek Asker)Ler (İçin Tutulan) Kayıt Defteri
حَدَّثَنَا
مَحْمُودُ
بْنُ خَالِدٍ
حَدَّثَنَا
مُحَمَّدُ
بْنُ عَائِذٍ
حَدَّثَنَا الْوَلِيدُ
حَدَّثَنَا
عِيسَى بْنُ
يُونُسَ
حَدَّثَنِي
فِيمَا حَدَّثَهُ
ابْنٌ
لِعَدِيِّ
بْنِ عَدِيٍّ
الْكِنْدِيِّ
أَنَّ عُمَرَ
بْنَ عَبْدِ
الْعَزِيزِ
كَتَبَ إِنَّ
مَنْ سَأَلَ
عَنْ مَوَاضِعِ
الْفَيْءِ
فَهُوَ مَا
حَكَمَ فِيهِ
عُمَرُ بْنُ
الْخَطَّابِ
رَضِيَ
اللَّهُ
عَنْهُ
فَرَآهُ
الْمُؤْمِنُونَ
عَدْلًا
مُوَافِقًا
لِقَوْلِ النَّبِيِّ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
جَعَلَ
اللَّهُ
الْحَقَّ
عَلَى لِسَانِ
عُمَرَ
وَقَلْبِهِ
فَرَضَ
الْأَعْطِيَةَ
لِلْمُسْلِمِينَ
وَعَقَدَ
لِأَهْلِ الْأَدْيَانِ
ذِمَّةً
بِمَا فَرَضَ
عَلَيْهِمْ
مِنْ
الْجِزْيَةِ
لَمْ
يَضْرِبْ
فِيهَا
بِخُمُسٍ
وَلَا مَغْنَمٍ
İbn Adiyy b. Adiyy
el-Kindî*(nin) haber venii(ğine) göre; Ömer b. Abdi'l-Aziz (memurlarına şu
mealde bir) mektup yazmıştır. "Her kim harpsiz olarak ele geçen
ganimetlerin nereye sarf edildiğini soracak olursa (şunu iyi bilsin ki) bu
ganimetlerin sarf yeri, Ömer b. el-Hattab'ın kararlaştırıp müslümanlann da Nebi
(s.a.v.j'in -Allah hakkı Ömer (r.â.)'ın dili ve kalbi üzerine koymuştur- sözüne
uyarak adalet'e uygun bulduğu yerlerdir. (Hz. Ömer savaşsız olarak ele geçen
ganimetlerden müslümanlara) bağış verilmesine hükmetmiş, (yahudi, hıristiyan ve
mecusi gibi) din sahiplerine de kendilerinden alınacak Cizye karşılığında eman
verilmesini kararlaştırmış, (ve bu cizyeden Allah'a Rasûlüne, Hz. Nebi'ye
yakınlığı bulunanlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalan yolculara verilmek
üzere ganimet mallarından alınan) beşte bir vergiyi almamış (geriye kalan
dörtte birini de gaziler için) ganimet kılmıştır.
İzah:
Metinde geçen "Hz.
Ömer savaşsız olarak ele geçen ganimetlerden müslümanlara bağış verilmesine
hükmetmiştir." manâsına gelen cümle, Hz. Ömer devrinde orduya intisab eden
askerler için özel kayıt ve sicil defterleri tutulduğuna ve defterlerde her
askerin ihtiyacının ganimetlerden ve feylerden alacakları payların ve bunların
dışında eline geçmesi gereken maaşın kayıtlı olduğuna delalet etmektedir.
Çünkü her askerin kayıtlı olduğu sicil defterlerinin bulunmaması halinde,
ordunun maaşını ve ganimet mallarından alacakları paylan zamanında ve eksiksiz
olarak dağıtmak mümkün olamaz.
İşte Hz. Ömer ordunun
geçimini bu şekilde düzene sokarken başka dinden olup ta müslümanlarm
idaresine giren kimselere ödeyecekleri cizye vergisi karşılığında eman vermiş,
her türlü medeni münasebetlerinde serbestçe yaşayabileceklerine dair eman
vermiştir.
Başka dinlerden olan ve
kendilerine zimmi denilen bu kimselerden alınan cizye vergisinden beşte
birinin diğer ganimet mallarında olduğu gibi haşr sûresinin yedinci âyetinde
belirtilen hak sahiplerine, kalan dörtte birinin de gazilere mi dağıtılacağı,
yoksa olduğu gibi müslümanlarm genel ihtiyaçlarına mı sarf edileceği, konusu
ulema arasında ihtilaflıdır.
Hadis-i şerif, cizyeden
hiç bir kimseye pay ayrılmaksızın doğrudan doğruya müslümanlarm genel
ihtiyaçlarına sarfedilebileceğine delalet etmektedir.
Nitekim hanefî fıkıh
kitaplarından Hidaye, Bin ay e, Fethulkadir gibi eserlerde açıklandığı üzere,
müslümanlarm savaşmaksızın sırf düşmanı korkutarak ele geçirdikleri mallarda
haraç ve cizye gelirleri gibi, askeri kışlaların ve köprülerin tamirine,
sınırların tahkimine, büyük nehir ve kanalların açılmasına, hakimlerin, zabıta
memurlarının, öğretmenlerin, askerlerin maaşlarına, yolların, seyru seferin
emniyetinin sağlanmasına sarf edilir.
İmâm Şafiî'ye göre;
kafirlerden savaşsız olarak ve sadece korkutarak alınan mallardan haşr
sûresinin yedinci âyetinde belirlenen hak sahiplerine verilmek üzere beşte biri
ayrılır.
Fakat korkutmaksızın ve
savaşsız olarak kafirlerden alınan cizye ve gümrük vergisi gibi mallardan sözü
geçen hak sahiplerine vermek üzere beşte bir hisse ayrılmaz. İmam Şafiî'nin
eski görüşü budur. İmâm Mâlik de bu görüştedir. İmam Şafiî'nin yeni görüşüne
göre bu gelirlerden beşte bir hisse haşr sûresinde belirlenen hak sahiplerine
verilmek üzere ayrılır. İmam Ahmed'-den bu hususta iki görüş rivayet
olunmuştur.
Cizye, kitap ehlinin
müslümanlara kendilerinin korunmalarına karşılık ödedikleri vergiye denir.
Cizye onların bir bakıma İslama girmemelerinin de cezasıdır. Cizyeye
müslümanlardan alınan zekatın karşılığı da denilebilir. Çünkü, İslâm
toplumunda yaşayan gayr-ı müslimler zekatla mükellef değillerdir.
Fakihler kimlerden
cizye alınacağı hususunda ihtilaf etmişlerdir.
tmam Hanbel (r.a.)'ûı
meşhur olan kavline göre, cizye yalnız yahudi, hıristiyan ve mecusilerden
alınır. İmam Şafiî (r.a.) de bu görüştedir.
İmam Evzaî de,
"Cizye, bütün kafirlerden alınır, ister puta, ister ateşe tapsın, isterse
hiçbir şeye inanmasın." demiştir.
imam Malik (r.a.) ve
Ebû Hanîfe (r.a.)'ye göre cizye, Arapların putperestleri hariç, diğer
kafirlerin hepsinden alınır. Putperest araplar için ise iki yol vardır. Ya
îslamı kabul etmek ya da kılıçtan geçirilmek.
Cizye, yalnız baliğ
olan erkeklerden alınır. Kötürüm, topal, kör, yaşlı, kadın, çocuk ve
manastırlara kapanmış keşişlerden cizye alınmaz.
Cizyenin miktarı:
Cizye, her yıl için, gayri müslimlerin zenginlerinden 48 dirhem, orta
hallilerinden 24 dirhem, çalışma gücü olan fakirlerinden ise 12 dirhem olarak
alınır, imam Azam (r.a.) ve İmam Hanbel (r.a.)'in görüşleri budur.
tmam Malik (r.a.)'e
göre, zengin-fakir ayırımı yapmadan, aralarında geçerli para altın ise her
zımmîden 4 altın, gümüş ise 40 dirhem alınır.
İmam Şafiî (r.a.)’ye
göre, ister zengin olsun, ister fakir her zımmîden senede 1 altın alınır.
Tercih olunan görüş
İmam Malik (r.a.)'ten rivayet olunandır. Hz. Ömer'in uygulaması da İmam Malik
(r.a.)'in görüşünü teyid etmektedir. Hz. Ömer'den cizye hususunda muhtelif
meblağlar rivayet edilmektedir.
Cizyenin miktarı
hakkında kesin bir nass bulunmadığından her mücte-hid kendi içtihadı ile
hükmetmiştir. Hz. Ömer'in dilencilik yapan yaşlı bir yahudiden cizyeyi
kaldırarak hazineden nafaka verdiği de rivayet edilmiştir. En doğrusunu Allah
(c.c.) bilir.[Taşkesenlioğlu Mazhar, Kur'ân-ı Kerîm'in Ahkam Tefsiri, 11-28.]