DEVAM: 37-39. Devlet
Başkanının Yahut Da Halkın "Koru İlan Ettiği Arazinin Hükmü
حَدَّثَنَا
سَعِيدُ بْنُ
مَنْصُورٍ
حَدَّثَنَا
عَبْدُ
الْعَزِيزِ
بْنُ
مُحَمَّدٍ عَنْ
عَبْدِ
الرَّحْمَنِ
بْنِ
الْحَارِثِ عَنْ
ابْنِ
شِهَابٍ عَنْ
عُبَيْدِ
اللَّهِ بْنِ
عَبْدِ
اللَّهِ عَنْ عَبْدِ
اللَّهِ بْنِ
عَبَّاسٍ
عَنْ الصَّعْبِ
بْنِ
جَثَّامَةَ
أَنَّ
النَّبِيَّ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
حَمَى النَّقِيعَ
وَقَالَ لَا
حِمَى إِلَّا
لِلَّهِ عَزَّ
وَجَلَّ
İbn. Cessâme'den
demiştir ki: Nebi (s.a.v.) "Nakı" denilen yeri koru ilan etmiş ve: "Koru
(ilan etme hakkı) ancak aziz ve celil olan Allah'a aittir.” buyurmuş.
İzah:
"Hima"
lügatte; menetmek, korumak ve uzaklaştırmak ma-nalarma gelir. Istılahta ise:
Ölü araziden devletin veya bir kasaba halkının ve hayvanlarının istifadesi için terk ve
tahsis edilen, meralar, umumi yollar, pazar yerleri gibi yerlere denir.
İmam Şafiî'ye göre;
metinde geçen "Koru (ilan etme hakkı) ancak Allah'a aittir" sözü iki
manaya gelir.
1. Hiçbir kimsenin bir
yeri müslümanlar için koru ilân etmeye hakkı yoktur. Bu ihtimale göre,
müslümanlar için Hz. Nebi'in tayin ettiği otlaklardan başka otlak yoktur. Hz.
Nebi'den sonra idareciler, herhangi bir yeri koru veya otlak ilan edemezler.
2. Bir yeri koru ilân
ve tayin etmek ancak Hz. Nebiin ve ondan sonra onus yerine gelen devlet
başkanlarının hakkıdır.
Hafız İbn Hacer'in
Fethu'1-Bari isimli eserindeki açıklamasına göre, birinci ihtimal hadisin
zahirine daha uygun olmakla beraber, Şafiî alimleri i-kinci ihtimali tercih
etmişlerdir. Şafiîlerden bazıları da bu meselede mülki amirlerin de devlet
başkanları durumunda olduklarını söylemişlerdir. Ancak yetkililerin bu
haklarını kullanmaları, halkın umûmi menfaatiyle kayıtlıdır. Halkın zararı söz
konusu olduğu zaman bu haklan kaybolur.
Cahîliyye döneminde,
güçlü kimseler bir yere vardıkları zaman orada bulunan en yüksek tepeye bir
köpek çıkarıp onu uluturlardı. Köpeğin bu uluması tepenin dört tarafından
nerelere kadar ulaşırsa, orayı kendisi için koru ilân eder, başkaları da oradan
faydalanamazdı.
Hz. Nebi bu hadis-i
şeriflerde cahiliyye araplarının pazu kuvvetine dayanan, bu koru ilân etme
adetlerini yıkmıştır.
İslâmiyet'in kabul
ettiği koru anlayışına göre, köylerde ve kasabalarda tayin edilen bu korular hukuki
bir hüviyet kazanmış ve herkesin faydalanabileceği yerler haline gelmiştir.
Bu mevzuda imam Ebû
Yusuf "Birköye ait olduğu bilinen meranın o köyün olduğunu" söyler.
"Ancak bu meranın ot ve suyunu başkalarına yasak edemezler. Oranın otları
satılmaz ve başkalarının hayvanlarına da para, ile otlattırılmaz. Şu kadar var
ki hayvanlarına zarar veriyorsa başka hayvanların gelmesini
engelleyebilirler." demiştir.[Yeniçeri Celal, İslâm iktisadının esasları
42.] İmam Mâlik (r.a)'e göre, bir kimsenin ölü araziyi ihya etmesi caiz
görülürken, bir kimsenin ölü bir araziyi kendi şahsı için koru ilân etmesinin
yasaklanmasına bakarak, bu iki mesele arasında bir çelişki olduğunu zannetmek
doğru değildir. Çünkü ihya edilmesine izin verilen ölü araziden maksat, halihazırda
hiç kimseye faydası olmayan boş arazidir. Koru ilan edilen arazi ise
halihazırda hayvanların ve insanların işine yarayan otlak arazidir. Bu arazi
herne kadar sahipsiz olduğu için ölü arazî ise de mevcut haliyle harhangi bir
emek ve masraf gerekmeden kendisinden faydalanmak mümkün olduğundan ölü
araziden farklıdır.
Metinde geçen
"koru (ilan etme hakkı) Allah'a ve Rasûlüne aittir." sözü, Hz.
Nebi'in kendi şahsı için bir yeri koru ilân etmesinin caiz olduğunu ifade
etmektedir.
Fakat Hz. Nebi bu hakkım
kullanmamış, Ancak: Naki' denilen ve Medine'ye sekiz mil mesafede bulunan sulak
bir yeri müslümanların faydalanması ve cihad için beslenen atlarla zekat
develerinin otlaması için koru ilan etmekle yetinmiştir.
İmam Şafiî'ye göre, Hz.
Nebi'in bir yeri kendi şahsı için koru ilan etmesinin caiz oluşu, bu koruyu
ilan etmesinin o beldenin hayvan besleyen halkına zarar vermemesine bağlıdır.
Eğer bu durum meraların az olması sebebiyle oranın hayvanlarına zararlı
oluyorsa o zaman bu cevaz ortadan kalkar.
Hz. Nebi'den sonra
gelen devlet reislerinin kendileri için bir yeri koru tayin etmeleri asla caiz
değildir.
Ancak onların, bir yeri
umumun yararı için koru ilan etmelerinin caiz olup olmayacağı konusunda âlimler
ihtilafa düşmüşlerdir. Bazıları onların da bir yeri koru etmelerinin caiz
olduğunu söylerken bazıları bunun caiz olmadığım söylemişlerdir.