DEVAM: 34-36. (Devlet
Başkanının) Toprakları Parselle(yip Tebaasına Bağışla)ması
حَدَّثَنَا
الْعَبَّاسُ
بْنُ
مُحَمَّدِ بْنِ
حَاتِمٍ
وَغَيْرُهُ
قَالَ
الْعَبَّاسُ
حَدَّثَنَا
الْحُسَيْنُ
بْنُ
مُحَمَّدٍ
أَخْبَرَنَا
أَبُو
أُوَيْسٍ
حَدَّثَنَا
كَثِيرُ بْنُ
عَبْدِ
اللَّهِ بْنِ
عَمْرِو بْنِ
عَوْفٍ
الْمُزَنِيُّ
عَنْ أَبِيهِ
عَنْ جَدِّهِ
أَنَّ
النَّبِيَّ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
أَقْطَعَ
بِلَالَ بْنَ
الْحَارِثِ
الْمُزَنِيَّ
مَعَادِنَ
الْقَبَلِيَّةِ
جَلْسِيَّهَا
وَغَوْرِيَّهَا
وَقَالَ
غَيْرُهُ
جَلْسَهَا
وَغَوْرَهَا
وَحَيْثُ
يَصْلُحُ الزَّرْعُ
مِنْ قُدْسٍ
وَلَمْ
يُعْطِهِ
حَقَّ مُسْلِمٍ
وَكَتَبَ
لَهُ
النَّبِيُّ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
بِسْمِ اللَّهِ
الرَّحْمَنِ
الرَّحِيمِ
هَذَا مَا
أَعْطَى
مُحَمَّدٌ
رَسُولُ
اللَّهِ
بِلَالَ بْنَ
الْحَارِثِ
الْمُزَنِيَّ
أَعْطَاهُ
مَعَادِنَ
الْقَبَلِيَّةِ
جَلْسِيَّهَا
وَغَوْرِيَّهَا
وَقَالَ
غَيْرُهُ
جَلْسَهَا
وَغَوْرَهَا
وَحَيْثُ
يَصْلُحُ
الزَّرْعُ
مِنْ قُدْسٍ
وَلَمْ
يُعْطِهِ
حَقَّ مُسْلِمٍ
قَالَ أَبُو
أُوَيْسٍ
وَحَدَّثَنِي
ثَوْرُ بْنُ
زَيْدٍ
مَوْلَى
بَنِي
الدِّيْلِ
بْنِ بَكْرِ
بْنِ
كِنَانَةَ
عَنْ عِكْرِمَةَ
عَنْ ابْنِ
عَبَّاسٍ
مِثْلَهُ
Kesir b. Abdillah b. Amr
b. Avf in (dedesi Amr)den (rivayet ettiğine göre): Nebi (s.a.v.) el-Kabeliyye
(denilen nahiye)nin madenlerini deresiyle tepesiyle Bilal b. el-Haris
el-Müzeni'ye bağışlamıştır.
(Bu hadisi) Abbâs'ın
dışında bir râvi de -(şöyle) rivayet etti- (Hz. Nebi el-Kabeliyye'nin
madenlerini) deresiyle tepesiyle (Bilal'e verdi.) Ayrıca (o'na) Kuds (denilen
dağ)dan ziraat'e elverişli olan yerleri de (verdi. Fakat bunları verirken) o'na
hiçbir müslümanın hakkını vermedi. (Bir de) o'na -Bismilllahirrahmanirrahim şu
Allah'ın Rasûlü Muhammed'in, Bilal b. Haris el-Mu'zeni'ye verdiği (yerleri
bildiren bir vesikadır. el-Kabeliyye (isimli nahiye)yi deresiyle tepesiyle o'na
bağışlamıştır.- (Bu olayı) Bir başkasıda (şöyle) rivayet etti. (Hz. Nebi
el-Kabeliyye'nin madenlerini) deresiyle tepesiyle (Bilal'e verdi) Ayrıca (O'na)
Kuds (denilen dağ)dan ziraate elverişli olan yerleri verdi. Fakat bunları
verirken o'na hiç bir müslüman'ın hakkını vermedi-
(Bu hadisin) bir
benzerinide Ebu Uveys, Edeyi b. Bekr b. Kinane oğullarının azatlı kölesi Sevr
b. Zeyd ve îkrime kanalıyla ibn Abbâs'dan rivayet etmiştir.
İzah:
el-Kabelıyye Deniz
kenarında, Medine ye beş gunluk mesa-fede bir nahiyedir.
Fiir’: Mekke ile Medine
arasında bulunan bir mevkidir. Bu mevkide birçok nahiyyeler yer almaktadır.
El-Kabeliyye nahiyesi'de burada bulunan nahiyelerden biridir.
Mevzumuzu teşkil eden
bu hadis-i şerifler, Madenlerin zekata tabi olduğuna, binaenaleyh maden
sahiplerinin ellerinde bulunan madenlerin zekatlarını vermelerinin farz
olduğuna ve devletin yerin altında bulunan katı madenleri ikta usulüyle
vermesinin caiz olduğuna delalet etmektedir.
Maden, Lügatte; ikâmet
manâsına olan adn maddesinden alınmıştır. Esasen birşeyin istikrar üzere
duracağı yer demektir. Çoğulu "Meadın" gelir.
Istılahta; Yaratıldığı
günden beri yer altında müstekarr olarak bulanan bir takım ecza ve eczamdan
ibarettir ki başlıca üç kısma ayrılır.
1. İzabeye; yani ateş
ile yumuşayıp erimeye kabiliyetli olan madenlerdir. Altın, gümüş, demir, bakır
kurşun gibi.
2. İzabeye kabiliyyeti
olmayan madenlerdir. Kireç, alçı, yakut, zümrüt gibi.
3. Mayi (sıvı); halinde
bulunan madenlerdir. Su, tuz, zift, cıva, neft (petrol) gibi. Bilmen Ö. Nasuhi, Hukuku İslâmiye ve
Istılahati Fıkhiyye Kamusu, IV-76.
Yapılan bazı
araştırmalar, Hz. Nebiin, Kabeliyye madeninin yerin derinliklerinde bulanan
bir altın madeni olduğunu ortaya koymaktadır.[el-Kasânî, Bedayiu's- Sanayi
11-67; Tuğ Salih, İslâm Vergi Hukukunun Ortaya Çıkışı 60.]
Araziyi Öşriyye veya
haraciyye içerisinde bir müslüman veya zimmî tarafından bulunup izabeye
elverişli bulunan madenler ile vaktiyle gayri müs-limler tarafından gömülmüş
olan definelerde gerek çok ve gerek az olsun vergiye tabidirler.
Binaenaleyh bunların
beştebiri beytülmal namına alınır geri kalanı da o araziye malik olanlara
verilir. Şayet o araziye kimse malik değilse bu, kalan mikdar, onları
bulanlara aid olur.
Sahralar, dağlar ve ölü
denilen arazi bu gibi maliksiz arazi sayılır. Bunların ziraate elverişli
olanları, araziyi öşriyye veya haraciyye mesabesindedir.
Madenlerde bulunan
yakut, zümrüt, firuze, kireç gibi İzabe ve intibaı kabul olmayan şeylerden
vergi alınmaz. Belki bunlar bulundukları mahallin sahibine aiddir.
Binaenaleyh bunlar
araziyi memleket dahilinde bulunduğu takdirde tamamen beytül'mâle aid olmak
lâzım gelir.
Bir kimsenin kendi mülk
hanesinde, mülk arasında, öşriyye ve haraciyye kabilinden olmayan sırf mülk
arazisinde bulduğu madenler, tamamen kendisine aid olub bunların bir kısmı
beytülmal namına alınmaz.
Bu imamı Âzam'dan bir
rivayete göredir. Diğer bir rivayete göre mülk arazi de bulunan madenlerin de
humsu = beşte biri beyîülmâl namına alınır. İmameyne göre, gerek hane, gerekse
arsa içerisinde ve gerek mülk arazide bulunan madenlerin humsu herhalde
beytulmâle aiddir.
Cahilliyye devrine aid
olan definelerin beşte biri beytulmâle kalanı da bulunduğu arazi fetih
zamanında veliyyül'emir tarafından kime temlik edilmiş ise ona veya onun
varislerine aid olur. Vârisi de mevcud olmayınca tamamen beytülmâle aid
bulunur.
Fakat bu define; dağ,
sahra gibi memlûk olmayan bir yerde bulunursa maden hükmünde olup humsu
beytülmâle, kalamda bulan şahsa aid olur. Velev ki zimmî olsun. Şayet bu şahıs,
bir müste'min ise bu define elinde bırakılmaz. Meğer ki hükümetin müsaadesiyle
bunu çıkarmaya çalışmış olsun. O halde mukavele şartlarına göre muamele
yapılır.
Müslümanlara mı,
cahiliyyeye mi aid olduğunda şüphe edilen bir define, cahiliyyeden sayılıp
hakkında evvelki mesele veçhile muamele olunur. Diğer bir kavle nazaran bu
define hakkında yitik ahkâmı cereyan eder.[Bilmen, Ömer Nasuhi, Hukuki
İslömiyye ve Istılahatı Fıkhiyye Kamusu, IV-102, 103.]
Hanefi âlimlerine göre,
madenlerin vergiye tabi olması için nisab mik-darına ulaşmaları şart değildir.
Ancak mezheb imamlarından bazılarına göre, nisab mikdanndan az olan
madenlerden vergi fzekat) alınmaz.
İmam-ı Malik ile
Şafii'ye göre, altın ile gümüş madenlerinden vergi alınır, sair, madenlerden
alınmaz. Alınacak vergide kırktabirden fazla olamaz.
İmam Ahmed'e göre her
madenden vergi alınır. Devlet tarafından ikta yoluyla özel işletmelere verilen madenlerin
mülkiyetinin mî yoksa faydalanma hakkının mı verilebileceği meselesi de ulema
arasında ihtilaflıdır.
Fakat sadece intifa
(faydalanma) hakkının verilebileceği görüşü daha ağır basmaktadır. [Yeniçeri
Celal, İslâm İktisadının Esasları 82.] 3061 numaralı hadis mürsel olmakla
beraber, aynı hadis yine aynı numarada Serv b. Zeyd ed-Deyli vasıtasıyla ibn
Abbâs'dan merfu olarak rivayet edilmiştir.