DEVAM: 8. Zevilerhamın
Mirastaki Hakkı Nedir?
حَدَّثَنَا
سُلَيْمَانُ
بْنُ حَرْبٍ
فِي آخَرِينَ
قَالُوا
حَدَّثَنَا
حَمَّادٌ عَنْ
بُدَيْلٍ
يَعْنِي
ابْنَ
مَيْسَرَةَ
عَنْ عَلِيِّ
بْنِ أَبِي
طَلْحَةَ
عَنْ رَاشِدِ بْنِ
سَعْدٍ عَنْ
أَبِي
عَامِرٍ
الْهَوْزَنِيِّ
عَنْ
الْمِقْدَامِ
الْكِنْدِيِّ
قَالَ قَالَ رَسُولُ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ وَسَلَّمَ
أَنَا
أَوْلَى
بِكُلِّ
مُؤْمِنٍ
مِنْ
نَفْسِهِ
فَمَنْ
تَرَكَ
دَيْنًا أَوْ
ضَيْعَةً
فَإِلَيَّ
وَمَنْ
تَرَكَ مَالًا
فَلِوَرَثَتِهِ
وَأَنَا
مَوْلَى مَنْ
لَا مَوْلَى
لَهُ أَرِثُ
مَالَهُ
وَأَفُكُّ
عَانَهُ
وَالْخَالُ
مَوْلَى مَنْ
لَا مَوْلَى
لَهُ يَرِثُ
مَالَهُ
وَيَفُكُّ
عَانَهُ
قَالَ
أَبُو دَاوُد
رَوَاهُ
الزُّبَيْدِيُّ
عَنْ رَاشِدِ
بْنِ سَعْدٍ
عَنْ ابْنِ
عَائِذٍ عَنْ
الْمِقْدَامِ
وَرَوَاهُ
مُعَاوِيَةُ
بْنُ صَالِحٍ
عَنْ رَاشِدٍ
قَالَ
سَمِعْتُ
الْمِقْدَامَ
قَالَ أَبُو
دَاوُد
يَقُولُ
الضَّيْعَةُ
مَعْنَاهُ
عِيَالٌ
el-Mikdam b. el
Kindî'den demiştir ki: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Ben her müslümana
kendisinden daha yakınım binaenaleyh kim bir borç ya da bakmaya muhtaç bir aile
bırakırsa (bunların sorumluluğu) bana aittir. Kim de bir mal bırakırsa (bu mal)
varislerine aittir. Ben varisi olmayan bîr kimsenin de varisiyim.
Ona varis olurum ben
onun bağını çözerim, dayı da varisi bulunmayan kimsenin varisidir. Onun malına
varis olur. Ve onun bağını çözer.
İzah:
Ebû Dâvûd der ki, bu
hadisi ez-Zübeydî Râşid b. Sa'd'den (Râ~ şid) İbn Aiz'den (İbn Aiz de)
el-Mikdam 'dan rivayet etmiştir... Muaviye b. Salih de Râşid'den (Raşid ise)
el-Mikdam 'ı (şöyle derken) işittim (demek suretiyle İbn Aiz'ı atlayarak)
rivayet etmiştir, (metinde geçen) "Eddaya" (kelimesi)
"çoluk-çocuk" anlamına gelir.
Bu hadis-i şerif bir
önceki hadisin şerhinde kısımlarını açıkladığımız zevilerhamın sıralan gelince
varis olabileceklerini söyleyen İmam Ebû Hanife ile Ahmed b. HanbeFin lehine
aksi görüşte Qİan İmam Malik ile Şafiî'nin de aleyhine bir delildir.
Zevilerhamın varis olamayacağını söyleyen iki imam ve onların görüşünü
paylaşan diğer ilim adamları "mevzumuzu teşkil eden bu hadis-i şerifi
te'vil ederek Hz. Peygamber'in "dayıdan vâris" diye bahsetmesi
mecazidir. Çünkü varisi olmayan kimsenin malının dayısına verilmesi, onun
varis olması sebebiyle değil, varisi bulunmayan bir mal olması sebebiyledir.
Dayının varis olduğu söylenemez." demişlerdir.
Fıkıh kitablarında
açıklandığına göre ölen bir kimsenin hısımları arasında asabe ve farz
sahipleri bulunmadığı takdirde zevilerhamın varis olup olmayacağı mevzuu
muctehidler arasında ihtilaflıdır.
1. İmam Ebû Hanîfe ile
Ahmed b. HanbePe göre:
Bu iki imama ve
bunlardan önce Hz. Ali, Hz. Ömer, İbn Mesûd ve İbn Abbas gibi sahabiye göre
sıraları gelirse zevilerham vâris olur. Delilleri:
a. "Allah'ın
kitabında kan hısımları birbirine daha yakın ve mirasa daha layıktır”[Enfâl
75] âyet-i kerimesidir.
Bu âyet kan hısımlarını
diğer mü'minlerden ve hazineden müteveffaya daha yakın bulmaktadır.
b. Ana-baba ve
hısımların (akrabûn) bıraktıklarında kadın ve erkek vârisin hakkı olduğunu
ifade eden âyet (en Nisa 4-5-6)te hısımları (el akrabûn) kelimesi mutlak olarak
geçmektedir. Zevilerham da bunlara dahildir.
c. Hz. Peygamber
(s.a.v.) "kızkardeş çocuğu ailedendir" buyurmuştur. Rasûlullah
(s.a.v.) ve sahabe devrine zevilerhamın varis kılındığına dair pek çok tatbikat
vardır.
2. İmam Malik ve
Şafiî'ye göre:
Başta Zeyd b. Sabit
olmak üzere bazı sahabe ve tabiun ile beraber bu iki mezheb imamı da
zevilerhamın varis olamayacağı asabe ve farz sahibi varis yok ise, terikenin
devlet hazinesine (Beytü'l Mala) intikal edeceği görüşünü benimsemişlerdir.
Delilleri:
Bu imamlarada hala ve
teyzenin durumu sorulunca; Hz. Peygamber (s.a.v.)'ın: "Onlara birşey
yok" buyurması gibi delillere dayanmışlardır.
Birinci gruba göre en
son zikrettiğimiz hadisten maksat "asabe ve farz sahibi varis varken hala
ve teyzeye birşey yok" demektir.
İmam Malik mezhebinde
ikinci asırdan Şafiî mezhebinde dördüncü asırdan itibaren zevilerhamın varis
olmalarına fetva verilmiştir. Bu fetvanın dayanağı israf ve zulüm sebebiyle
beytü'l-maldan müslümanların gerektiği gibi istifade edememeleridir.[Hayreddin
Karaman, Mukayeseli İslam Hukuku, 417-418.]