بَاب
مَا جَاءَ
مَتَى
يَنْقَطِعُ
الْيُتْمُ
9- Yetimlik Ne Zaman
Sona Erer
حَدَّثَنَا
أَحْمَدُ
بْنُ صَالِحٍ
حَدَّثَنَا
يَحْيَى بْنُ
مُحَمَّدٍ
الْمَدِينِيُّ
حَدَّثَنَا
عَبْدُ
اللَّهِ بْنُ
خَالِدِ بْنِ
سَعِيدِ بْنِ
أَبِي
مَرْيَمَ
عَنْ أَبِيهِ
عَنْ سَعِيدِ
ابْنِ عَبْدِ
الرَّحْمَنِ
بْنِ يَزِيدَ
بْنِ
رُقَيْشٍ
أَنَّهُ سَمِعَ
شُيُوخًا
مِنْ بَنِي
عَمْرِو بْنِ
عَوْفٍ
وَمِنْ
خَالِهِ
عَبْدِ
اللَّهِ بْنِ
أَبِي
أَحْمَدَ
قَالَ قَالَ
عَلِيُّ بْنُ
أَبِي طَالِبٍ
حَفِظْتُ
عَنْ رَسُولِ
اللَّهِ
صَلَّى اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
لَا يُتْمَ
بَعْدَ احْتِلَامٍ
وَلَا
صُمَاتَ
يَوْمٍ إِلَى
اللَّيْلِ
Ali b. Ebî Talib'(in
şöyle) dedi(ği rivayet olunmuştur.) Rasûlullah (S.A.V.)'in şu sözü
hatırımdadır: " Erginlik çağına geldikten sonra yetimlik yoktur. Gece
gündüz susmak da yoktur."
İzah:
Babasını kaybetmiş bir
çocuk yetim sayıldığından, ergenlik çağına gelinceye kadar malı üzerinde
alış-veriş gibi tasarruflarda bulunma yetki ve selâhiyyetine sahip olmadığı
gibi, evlenmek, boşanmak gibi medeni tasarruflarda bulunma salahiyetine de
sahip değildir.
Yetimin kendi malı ve
davranışları üzerindeki tasarruflarında bulunan bu kısıtlama, onun ergenlik
çağına girmesine kadar devam eder. Ergenlik çağına girdikten sonra, artık
yetimlikten dolayı tasarruflarında bulunan kısıtlılık hali sona erer.
Dolayısıyle alış verişte, evlenme ve boşanmalarda tam bir tasarruf yetkisine
sahip olur.
Fakat bu yetim,
ergenlik çağına girdiği halde akıl noksanlığı sebebiyle reşid olamazsa onun
tasarrufları üzerinde bulunan kısıtlılık hali yine devam eder.
Çünkü Cenâb-ı Hak şu
âyet-i kerimelerde bunu emretmektedir:
a. "Allah'ın sizi
başına diktiği mallarınızı sefihlere (beyinsizlere) vermeyin!"[Nisa 5]
b. "... Eğer
borçlu olan kimse, aklı ermez ya da zayıf durumda ise ya da kendi
yazdıramayacak durumda ise velisi onu adaletle yazdırsın"[Bakara 282]
Görülüyor ki, burada
mallarında tasarruf etme salahiyyeti ellerinden alınıp vasilerine verilen iki
sınıf insandan bahsedilmektedir:
1. Ergenlik çağına
gelmemiş olanlar.
2. Sefihler
(beyinsizler)
Bunlara ilaveten malını
israf edip kötüye kullanan kimselerin mallarına da el konabilir. İflâs ederek
malları borçlarını ödeyemez duruma düşüp alacaklıların kendisini kadıya
şikayet ettiği kişi buna misâldir. Bu durumda kadı o kimsenin mallarına el
koyar.
Fıkıh âlimleri, çocuğun
malının bulûğ çağına erinceye ve ticarete ve malını kullanmaya aklı yetinceye
kadar, kendisine verilmemesi gerektiği hususunda ittifak etmişlerdir. Çünkü
Allah "yetimleri nikâh çağına erdikleri zamana kadar (gözetip) deneyin. O
vakit kendilerinde bir akıl ve salâh gördünüz mü mallarını kendilerine teslim
edin....”[Nisâ 6] âyetinde bunu beyan etmektedir. Çocuğun malının teslimi
sırasında şu iki şartın bulunmasını da gerekli kılmaktadır.
1. Çocuğun bulûğa
ermesi.
2. Rüşd (malı güzel bir
şekilde tasarruf edebilme yeteneği) İmâm Şafiî'ye göre; üçüncü bir şart daha
vardır ki, bu da dindar olmasıdır. İmâm Şafiî fâsık bir kişinin servetine tevbe
edinceye kadar haciz konur görüşündedir. Yalnız emsal kadar yiyecek içecek ve
elbise verilir. Tevbe edip halini düzelttiği zaman, malı kendisine teslim
edilir.
îmâm Şafiî âyette geçen
"rüşd" kelimesine ''sağlam akıl ve sağlam din" manası verdiği
için, bu üçüncü şartı da gerekli görmüştür.
Rüşd kelimesine
"mâlı güzel bir şekilde tasarruf etme yeteneği" manası veren İmam
Ebû Hanîfe'ye göre; ilk iki şart yeterlidir. Üçüncü şarta gerek yoktur.
Cumhuri ulemaya göre;
yaşlı kimselerin mallarına da çocuklar gibi iyi kullanmadıkları ve israf
ettikleri takdirde haciz konabilir.
İmâm Ebû Hanife'ye
göre; bir kimse yirmibeş yaşına girdikten sonra, malını kullanmaya aklı ersin
veya ermesin malı kendisine teslim edilir.
İnsanlar, ergenlik
çağına genellikle ihtilâm olarak girdiklerinden metinde geçen ihtilâm = rüya
görme ta'biri ergenlik çağına girme anlamında kullanılmıştır.
Bu hadis-i şerifte
yetimlik konusuyla beraber işlenen diğer bir konu da, ibadet maksadıyla
gündüzün akşama kadar aralıksız susmanın caiz olmadığı konusudur. Câhiliyye
döneminde ibadet niyetiyle günlerce susarlardı. Özellikle ittikâflarda buna
çok önem verirlerdi. Fakat İslamiyet bu şekilde yapılan ibâdetlerin meşru ve
muteber olmadığını bildirerek bu kötü adeti kökünden yıkmıştır.
Münzirî'nin
açıklamasına göre; "Bu hadisin senedinde Buhari'nin ve İbn Hıbban'ın, cerh
ettikleri Yahya b. Muhammed el-Medenî vardır. Ukay-li, bu hadisi rivayet
ettikten sonra "Yahya*ya uyarak onun şeyhinden bu hadisi rivayet etmek
doğru olmaz" demiştir.