بَاب
مُخَالَطَةِ
الْيَتِيمِ
فِي الطَّعَامِ
7- İnsanın Kendi
Yiyeceğini Yetimin Yiyeceğiyle Karıştırması
حَدَّثَنَا
عُثْمَانُ
بْنُ أَبِي
شَيْبَةَ
حَدَّثَنَا
جَرِيرٌ عَنْ
عَطَاءٍ عَنْ
سَعِيدِ بْنِ
جُبَيْرٍ
عَنْ ابْنِ
عَبَّاسٍ قَالَ
لَمَّا أَنْزَلَ
اللَّهُ
عَزَّ
وَجَلَّ
وَلَا تَقْرَبُوا
مَالَ
الْيَتِيمِ
إِلَّا
بِالَّتِي
هِيَ
أَحْسَنُ وَ
إِنَّ
الَّذِينَ
يَأْكُلُونَ
أَمْوَالَ
الْيَتَامَى
ظُلْمًا الْآيَةَ
انْطَلَقَ
مَنْ كَانَ
عِنْدَهُ يَتِيمٌ
فَعَزَلَ
طَعَامَهُ
مِنْ
طَعَامِهِ وَشَرَابَهُ
مِنْ شَرَابِهِ
فَجَعَلَ
يَفْضُلُ
مِنْ طَعَامِهِ
فَيُحْبَسُ
لَهُ حَتَّى
يَأْكُلَهُ
أَوْ
يَفْسُدَ
فَاشْتَدَّ
ذَلِكَ
عَلَيْهِمْ فَذَكَرُوا
ذَلِكَ
لِرَسُولِ
اللَّهِ صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
فَأَنْزَلَ
اللَّهُ
عَزَّ
وَجَلَّ
وَيَسْأَلُونَكَ
عَنْ
الْيَتَامَى
قُلْ
إِصْلَاحٌ
لَهُمْ
خَيْرٌ
وَإِنْ تُخَالِطُوهُمْ
فَإِخْوَانُكُمْ
فَخَلَطُوا طَعَامَهُمْ
بِطَعَامِهِ
وَشَرَابَهُمْ
بِشَرَابِهِ
İbn Abbas'tan demiştir
ki: "Yetim'in malına yaklaşmayınız; yalnız ergenlik çağına erişinceye
kadar (o'nun malına) en güzel biçimde yaklaşabilirsiniz."[En'am 152]
(âyet-i kerimesi) ile "zulüm ile öksüzlerin mallarını yiyenler,
karınlarına sadece ateş doldurmaktadırlar..."[Nisa 10] âyeti inince
yanında yetim bulunanlar hemen Hz. Peygamber'in meclisinden) ayrılıp o yetimin
yemeğini kendi yemeklerinden, içeceğini de kendi içeceklerinden ayırdılar. (Bu
sefer de yetimin sofrasındaki) yemeğinden (biraz yemek) artmaya başladı. (Bu
artıkları da) biriktiriyorlardı. Sonra yetim o yemeği yiyor ya da (bu yemek)
bozuluyordu. Bu ise onlara ağır gelmeye başladı. Bu durumu Rasûlullah
(S.A.V.)'e arz ettiler. Bunun üzerine Aziz ve Celil olan Allah "... ve
sana öksüzlerden soruyorlar. De ki: Onları(n durumlarını) düzeltmek hayırlıdır.
Eğer onlara karışır (onlarla bir arada yaşardanız, sizin kardeşlerinizdir..."[Bakara,
220.] âyet-i kerimesini indirdi. Bunun üzerine yetimlerin yiyeceklerini kendi
yiyecekleriyle, içeceklerini de kendi içecekleriyle karıştırdılar.
İzah:
Nesâî, vesâyâ
"(Velîlerden) kim
zengin ise (yetimin malını yemeye tenez-v
zül etmesin) kaçınsın. Kim de fakir ise o halde (malın muhafazası için
gösterdiği çabaya ve ihtiyacına) uygun şekilde yesin.”[Nisa 6] âyet-i kerimesinin
zahiri; fakir olan vasinin israf etmeksizin, bakım karşılığı olarak yetimin
malından bir miktarım yiyebileceğine delalet eder. Şayet vasî zengin ise,
Allah'ın kendisine verdiğine kanâat ederek yetimin malından sakınması farzdır.
Âlimler, ihtiyacı olduğu takdirde vasînin, yetimin malından ihtiyacı kadar
almasının caiz olduğuna hükmetmişlerdir. Yalnız, yetimin malından yiyen fakir
vasî, sonradan zengin olursa, daha önce aldığı malı geri verip vermeyeceği
hususunda ihtilaf edilmiştir. Bazı âlimlere göre, sonradan zengin olan vasî,
fakir iken aldığ malı ödemez. Zira Allah ona maruf bir şekilde yemeyi mubah
kılmıştır. Onun aldığı, yediği mal, bir bakıma çocuğun bakım ücreti sayılır.
Bu görüş, İmam Hanbel (r.a.)'den rivayet edilmiştir.
Diğer bazı âlimlere
göre; sonradan zengin olan vasinin, yetimin malından fakir iken aldığını
aynıyla iade etmesi farzdır. Zira Hz. Ömer, halifeliği sırasında, "Ben şu
anda, mal hususunda yetimlerin vasîleri gibiyim. Zengin olursam hazineden
yemekten kaçınırım. Fakir olursam ihtiyacım kadar hazineden alırım. Sonradan
zengin olduğum takdirde de daha önce aldıklarımın tamamını aynen öderim"
buyurmuştur. İşte Hz. Ömer'in bu veciz ifadesinden açık biçimde anlaşılıyor
ki, yetim çocukların vasîsi zengin ise, yetimin malından kaçınmalıdır. Fakir
ise, ihtiyacı kadar yemeli, sonradan zengin olduğu takdirde de yediği kadarını
aynen ödemelidir.
Cessâs'ın rivayetine
göre Hanefi âlimleri, vasînin, ister zengin ister fakir olsun, yetimin
malından yiyemiyeceği, hatta borç bile alamıyacağı görüşündedirler. Çünkü
Allahü Teâlâ,"Yetimlerin mallarını verin..."[Nisa 2] "Yetimlerin
mallarını haksız olarak yiyenler, karınlarına ancak bir ateş yemiş olurlar.
Onlar çılgın bir ateşe gireceklerdir.”[Nisa 10] "... yetimlere karşı
adaleti ayakta tutmanız (onlara iyi bakmanız) hususunda (işte) kitapta okunup
duran (ayet)le-ri... Hayırdan daha ne yaparsanız şüphesiz Allah onu da hakkıyla
bilicidir."[Nisa 127] ve "Aranızda (birbirinizin) mallarınızı haksız
sebeplerle yemeyin...”[Bakara 188] buyurmaktadır. Bu âyetler, muhkem
âyetlerdendir. Vasînin elinde bulunan yetim malından ihtiyacı olsa bile hiçbir
surette kullanamıyacağına delalet etmektedir.
Yine Hanefî âlimlerine
göre: "Kim zengin ise kaçınsın; kim de fakir ise o halde örfe göre
yesin." âyeti müteşâbih[Kur’ân-ı Kerimin Ahkam Tefsiri, Terceme; Mazhar
Taş kesenlioğlu, 1-371, 373.] âyetlerdendir. İhtimâli manalar taşıdığından
hükmünün muhkem âyetlere hamledilmesi icabeder.
İbn Abbas (r.a.)'dan da
şöyle bir rivayet yapılmıştır: "Kim de fakir ise o halde örfe göre yesin.”
âyeti, "Gerçek, yetimlerin mallarını haksız (ve haram) olarak yiyenler
karınlarına ancak bir ateş yemiş olurlar. Onlar çılgın bir ateşe
gireceklerdir.” âyetiyle neshedilmiştir." Ibn Abbas (r.a.)'m bu görüşü de
Hanefi âlimlerinin görüşünü teyid etmektedir.
Taberî, fakir vasînin,
yetimin malından borç olarak alabileceği yolundaki görüşü tercih etmiştir.
Şöyle demektedir: "Bu husustaki görüşlerin doğrusu, "Kim de fakir
ise o halde örfe göre yesin.” âyetinde de beyan olunduğu gibi, vasînin,
zaruret halinde veya ihtiyacı olduğunda sonradan ödemek üzere yetimin malından
alabileceği yolundaki görüşüdür. Ödemek kaydıyla yemesi caiz
değildir."[Kur'ân-ı Kerimin Ahkam Tefsiri, Terceme; Mazhar Taşkesenlioğlu,
1-371, 373.] Gerçekten Taberî*nin görüşü tercihe şayandır.