بَاب
فِيمَنْ
أَسْهَمَ
لَهُ سَهْمًا
143-144. (Savaşa
Katılan) Bir At İçin (Ganimetlerden)Bir Hisse Verileceğini Söyleyen Kimselerin
Delilini Teşkil Eden Hadisi İhtiva Eden Bab
حَدَّثَنَا
مُحَمَّدُ
بْنُ عِيسَى
حَدَّثَنَا
مُجَمِّعُ بْنُ
يَعْقُوبَ
بْنِ
مُجَمِّعِ
بْنِ يَزِيدَ
الْأَنْصَارِيُّ
قَالَ
سَمِعْتُ
أَبِي يَعْقُوبَ
بْنِ
مُجَمِّعٍ
يَذْكُرُ
عَنْ عَمِّهِ
عَبْدِ
الرَّحْمَنِ
بْنِ يَزِيدَ
الْأَنْصَارِيِّ
عَنْ عَمِّهِ
مُجَمِّعِ بْنِ
جَارِيَةَ
الْأَنْصَارِيِّ
وَكَانَ أَحَدَ
الْقُرَّاءِ الَّذِينَ
قَرَءُوا
الْقُرْآنَ
قَالَ شَهِدْنَا
الْحُدَيْبِيَةَ
مَعَ رَسُولِ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ فَلَمَّا
انْصَرَفْنَا
عَنْهَا
إِذَا النَّاسُ
يَهُزُّونَ
الْأَبَاعِرَ
فَقَالَ بَعْضُ
النَّاسِ
لِبَعْضٍ مَا
لِلنَّاسِ
قَالُوا
أُوحِيَ
إِلَى رَسُولِ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ وَسَلَّمَ
فَخَرَجْنَا
مَعَ
النَّاسِ
نُوجِفُ
فَوَجَدْنَا
النَّبِيَّ
صَلَّى اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
وَاقِفًا
عَلَى رَاحِلَتِهِ
عِنْدَ
كُرَاعِ
الْغَمِيمِ
فَلَمَّا
اجْتَمَعَ
عَلَيْهِ
النَّاسُ
قَرَأَ عَلَيْهِمْ
إِنَّا فَتَحْنَا
لَكَ فَتْحًا
مُبِينًا
فَقَالَ رَجُلٌ
يَا رَسُولَ
اللَّهِ
أَفَتْحٌ
هُوَ قَالَ
نَعَمْ
وَالَّذِي
نَفْسُ
مُحَمَّدٍ بِيَدِهِ
إِنَّهُ
لَفَتْحٌ
فَقُسِّمَتْ
خَيْبَرُ
عَلَى أَهْلِ
الْحُدَيْبِيَةِ
فَقَسَّمَهَا
رَسُولُ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
عَلَى
ثَمَانِيَةَ
عَشَرَ
سَهْمًا وَكَانَ
الْجَيْشُ
أَلْفًا
وَخَمْسَ
مِائَةٍ فِيهِمْ
ثَلَاثُ
مِائَةِ
فَارِسٍ
فَأَعْطَى
الْفَارِسَ
سَهْمَيْنِ
وَأَعْطَى
الرَّاجِلَ
سَهْمًا
قَالَ
أَبُو دَاوُد
حَدِيثُ
أَبِي
مُعَاوِيَةَ
أَصَحُّ
وَالْعَمَلُ
عَلَيْهِ
وَأَرَى الْوَهْمَ
فِي حَدِيثِ
مُجَمِّعٍ
أَنَّهُ قَالَ
ثَلَاثَ
مِائَةِ
فَارِسٍ
وَكَانُوا مِائَتَيْ
فَارِسٍ
Kur*an-ı (Kerim-i en
güzel bir şekilde) okuyanlardan biri olan Mücemmi b. Cariyeti'l-Ensarî'den
demiştir ki: Rasûlullah (s.a.v.) ile birlikte Hudeybiye'de bulunduk. Oradan
döndüğümüz sırada, halk (Hz. Peygamber'in bulunduğu yer'e doğru) develerini
koşturmaya başladı. Halkın bir kısmı, diğerlerine "Halka ne oluyor?"
(da hayvanlarını böyle koşturuyor?) diye sormaya başladılar. Onlar da
Rasûlullah (s.a.v.)'e vahy geldi." (de onu görmek için koşuyorlar) diye
cevap verdiler. Bunun üzerine (bulunduğumuz yerden) koşarak çıktık ve peygamber
(s.a.v.) Kürâ'l-Ğamîm (denilen yer) de devesi üzerinde dururken bulduk. Halk
(tamamen) yanında toplanınca (Hz. Peygamber) onlara:
Biz sana apaçık bir
fetih verdik."[Fetih 1] (ayet-i kerimesini) okudu, (orada bulunan) bir
adam: "Ey Allah'ın Rasûlü bu (ayet-i kerimede va'dedilen) bir fetih
midir?" dedi. (Hz. Peygamber de) "Muhammed'in hayatı kudret elinde
olan Zat'a yemin olsun ki bu(sulh) bir fetihdir." buyurdu. Kısa bir süre
sonra da (Hayber fethedildi ve) Hayber (ganimetleri) Hudeybiye mücahidleri
arasında paylaştırdı. (Bu taksimde) Rasalullah (s.a.v.) (ganimetleri) onsekiz
pay üzerinden bölüştürdü. Asker (in sayısı ise) binbeşyüz (kadar) idi.
İçlerinde üçyüz de atlı vardı. Her bir atlıya iki hisse, her bir piyadeye de
bir hisse verdi.
Ebû DâvûÜ der ki: (Bir
önceki) Ebû Muaviye hadisi daha sahihtir ve amel onunladır. Öyle zannediyorum
ki Mücemminin hadisinde hata vardır. Çünkü Mücemmi (orduda) üçyüz atı olduğunu
söylemiştir. Oysa (orduda) iki yüz atlı var idi.
İzah:
Bilindiği gibi,
Hudeybiye sulhu görünüşte müslümanların aleyhine gibi idi. Bu sulh yürürlüğe
girdiği andan itibaren, müslümanlığı kabul eden bir Mekkeli Medine'ye gelip
müslümanlara sığınacak olursa, anlaşma gereği bu kimse Mekkeli müşriklere geri
verilecekti. Bunun yanında bir müslüman dininden dönüp Mekke'ye sığınacak olursa
Medine'ye geri gönderilmeyecekti. İlk bakışta bu anlaşma müslümanların
aleyhine gibi görünüyordu. Hatta Hz. Ömer bu sulha itiraz eder gibi bir tavır
takınmıştı. Fakat aslında bu sulh tamamen müslümanların lehine idi. Çünkü sözü
geçen sulh maddeleri sayesinde, Müslümanlar Mekkeli müşrikler içinde kalma ve
onlara İslâmı anlatma imkânı buldular. Dolayısıyla bu sulh Mekke'nin kapılarını
müslümanlara açan bir anahtar vazifesi gördü.
İlk bakışta müslümanlar
sulhun aleyhlerine olduğunu zannettikleri için, bu anlaşmanın Mekke'nin
kapılarını kendilerine açacağını anlatmak çok zordu. Bu yüzden Rasûl-i Zişan
Efendimiz Allah' in kendilerine fethi müjdelediğini bu anlaşmanın büyük bir
fethin kapısını açacağını açıklarken sözlerini yeminle te'yid etmek lüzumunu
hissetmişti.
Hazret-i Peygamberin
feth hakkındaki kesin açıklamasından sonra, Sa-habilerden bazıları "ey
Allah'ın Rasülü bu fetih sana mübarek olsun, peki Allah bizim için ne vahyetti
diye sordular. Bunun üzerine de "O, imanlarına îman katsınlar diye mü* m
ünlerin kalplerine huzur (ve sebat) indirdi...[Fetih 3] mealindeki ayet-i
kerimeyi indirdi.
İbn Kayyim'in
Zâd'ül-Mead isimli eserinde belirttiğine göre, Hudeybi-ye'de Hz. Peygambere
"Ey Allah'ın Rasûlü bu bir fetih midir?" sorusunu yönelten zat Hz.
Ömer'dir.
Her ne kadar musannif
Ebû Dâvûd (r.a), savaşta süvarilere ikişer hisse verilir, diyen İmam-ı Ebû
Hanife (r.a)'nin delilini teşkil eden bu hadisi senedinde Mücemmi b. Yakub
isimli kimliği meçhul bir ravi olduğu gerekçesiyle, tenkid ederek Cumhurun bu
mevzudaki delilini teşkil eden 2733 ve 2734 numaralı hadis-i şerifleri, bu
hadise tercih etmişse de aslında, o tenkid isabetli değildir. Çünkü Hafız
Zeylaî'nin de belirttiği gibi musannif Ebû Dâvûd bu tenkidini isbatlayacak bir
delil de göstermemiştir. İmam Şafiî de bu hadisi aynı gerekçe ile tenkid
etmiştir. Hafız Zeylânî'nin ifadesine göre her-ne kadar bu hadis, ravisi Ya'kub
b. Mücemmî'nin kimliğinin meçhulluğu gerekçesiyle tenkid edilmişse de Ya'kub b.
Mücemmî'den hem kendi oğlu hem de başkaları hadis rivayet etmişlerdir. Oysa
Ya'kub'un oğlu Mücemmî güvenilir bir ravidir. Hafız ibn Hacer de şu sözleriyle
Ya'kub'un güvenilir bir ravi olduğunu ifade etmektedir. "Ya'kub'dan oğlu
Mücemmî hadis rivayet ettiği gibi, kardeşinin oğlu İbrahim b. İsmail b.
Mücemmî ile Abdüla-ziz b. Ubeyd b. Süheyb de ondan hadis rivayet etmişlerdir.
Ibn Hibban Ab-dülaziz'i güvenilir raviler arasında zikretmiştir. Bu durum onun
kimliği meçhul bir ravi olmadığını, bilakis güvenilir bir ravi olduğunu
gösterir."
Hafız İbn Hacer, İmam
Şafii'nin bu hadise yönelttiği tenkitleri de cevaplandırırken şunları
söylemiştir: "Ya'kub'dan Yunus b. Muhammed el-Müeddeb, Yahya b. Hassan,
İsmail b. EbîÜveys, el-Ka'nebi, Kuteybe, Muhammed b. et-Tabba, gibi güvenilir
raviler hadis rivayet etmişler. Böylesine sağlam ravileri olan bir kimsenin
hüviyetinin meçhul olduğu nasıl iddia edilebilir. Sonra İbn Meîn, en-Nesâî,
Ebû Hatim gibi hadis uleması, bu ravi-den hadis almakta bir sakınca olmadığını
söyldikleri gibi, İbn Sa'd da onun güvenilir bir ravi olduğunu söylemektedir.
İbnü'l-Katlan da İmam Ebû Ha-nife'nin delilini teşkil eden bu hadisin ravisi
Ya'kub'un güvenilir bir ravi olduğunu ve bu hadisi Hakim'in de Müstedrek'inde
rivayet ettiğini, senedi ci-hetiyle asla şüphe edilemeyecek sahih bir hadis
olduğunu ortaya koymuştur."[Bezlü'l-Mechûd, Şeyh Halil Ahmed, XII, s.
342.]