DEVAM: 19. Oruçlunun
İftar Vakti
حَدَّثَنَا
مُسَدَّدٌ
حَدَّثَنَا
عَبْدُ الْوَاحِدِ
حَدَّثَنَا
سُلَيْمَانُ
الشَّيْبَانِيُّ
قَالَ
سَمِعْتُ
عَبْدَ اللَّهِ
بْنَ أَبِي
أَوْفَى
يَقُولُ
سِرْنَا مَعَ
رَسُولِ اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ وَهُوَ
صَائِمٌ
فَلَمَّا
غَرَبَتْ
الشَّمْسُ
قَالَ يَا
بِلَالُ
انْزِلْ
فَاجْدَحْ لَنَا
قَالَ يَا
رَسُولَ
اللَّهِ لَوْ
أَمْسَيْتَ
قَالَ
انْزِلْ
فَاجْدَحْ
لَنَا قَالَ يَا
رَسُولَ
اللَّهِ
إِنَّ
عَلَيْكَ
نَهَارًا
قَالَ انْزِلْ
فَاجْدَحْ
لَنَا
فَنَزَلَ
فَجَدَحَ فَشَرِبَ
رَسُولُ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
ثُمَّ قَالَ
إِذَا رَأَيْتُمْ
اللَّيْلَ
قَدْ
أَقْبَلَ
مِنْ هَا هُنَا
فَقَدْ
أَفْطَرَ
الصَّائِمُ
وَأَشَارَ
بِأُصْبُعِهِ
قِبَلَ
الْمَشْرِقِ
Abdullah b. Ebî Evfâ'nın
şöyle dediği rivayet edilmiştir; Rasûlullah (s.a.v.)*le birlikte bir yolculukta
idik. O oruçlu idi. Güneş batınca; "Ya Bilal! in de bizim için sevik
ez" buyurdu. Bilâl; Ya Rasûlallah! Akşamı bekleseydin, dedi. Rasûlullah
tekrar; "İn, bizim için sevik ez", buyurdu. Bilâl; Ya Rasûlallah
henüz üzerinde gündüz var, dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber tekrar; "İn
ve bize sevik ez", buyurdu.
Bilal de indi ve sevik'i
ezdi. Rasûlullah (s.a.v.) onu içti, sonra parmaklarıyla doğu tarafını
göstererek: "Gecenin şu taraftan geldiğini gördüğünüz zaman oruçlu orucunu
açar " buyurdu.
İzah:
Buharî, savm; Müslim,
siyam; Ahmed b. Hanbel IV, 380-381.
Sevik, kavrulmuş un
demektir.
Hadisin buradaki rivayetinde,
Abdullah b. Ebî Evfâ' nın bahsettiği yolculuğun hangi ayda ve nereye olduğuna
dâir hiçbir işaret görülmemektedir. Müslim'deki rivayette ise bu yolculuğun
ramazan ayında olduğu açıkça1 belirtilmiştir.
Âlimler Müslim'in
rivayetini gözönüne alarak bu yolculuğun Mekke fethi için çıkılan yolculuk
olabileceğini söylerler. Çünkü Hz. Peygamber'-in ramazan ayında çıktığı iki
sefer vardır:
Bunlar Bedr ve Mekke
fethi seferleridir. Abdullah b. Ebi Evfâ, Bedir seferinde bulunmamıştır. O
halde burada söz konusu olan sefer Mekke fethi seferidir.
Metinde görüldüğü gibî
Hz. Peygamber güneşin battığını farkedince, BilâTe inip kendileri için sevik
ezmesi yapmasını emretmiştir. Ancak Bilâl iki kerre üst üste henüz akşamın
olmadığını söyleyerek Rasûlullah'a biraz daha beklemesini arzetmiştir. Fakat
efendimiz üçüncü kez emrini tekrarlayınca, Bilâl hayvanından inmiş ve
emrolunduğu şeyi yapmıştır. Bilâlin iki defa üst üste akşamın henüz olmadığını
belirtmesi onun kesinkes akşamı olmadığı kanaatinde olduğundan dolayıdır. Çünkü
Hz. Peygamber'in bunu tam fark edememiş olması mümkündür. Hadis-i şerifteki
"güneş battığı zaman" ifadesi îbn Ebî Evfâ'nın kanaatidir. BilâTe
göre güneş henüz batmamıştır. Çünkü aksi takdirde Bilal'ın, emri yerine
getirmede gecikmesi düşünülemez. Çünkü bu inat olur. Bilal gibi birisi böyle
şey yapmaz.
Tercemeye "sevik
ez" diye geçtiğimiz kelimesi aslında, "sevik'e su katıp bir çubukla
karıştır" demektir. Sevik de "kavrulmuş un" manasındadır.
Anadolu'da buna "kavut" denilir.
Müslim'in rivayetinde
Hz. Peygamber'in konuştuğu zâtın (Bilal'ın) ismi verilmemiş, bu "Ey
fülân" diye ifade edilmiştir.