DEVAM: 2. "Oruca
Dayanamayanlara Fidye Lazımdır" ayeti Kerimesinin Neshi
حَدَّثَنَا
أَحْمَدُ
بْنُ
مُحَمَّدٍ
حَدَّثَنِي
عَلِيُّ بْنُ
حُسَيْنٍ
عَنْ أَبِيهِ
عَنْ يَزِيدَ
النَّحْوِيِّ
عَنْ عِكْرَمَةَ
عَنْ ابْنِ
عَبَّاسٍ
وَعَلَى
الَّذِينَ
يُطِيقُونَهُ
فِدْيَةٌ
طَعَامُ
مِسْكِينٍ
فَكَانَ مَنْ
شَاءَ
مِنْهُمْ
أَنْ
يَفْتَدِيَ
بِطَعَامِ
مِسْكِينٍ
افْتَدَى
وَتَمَّ لَهُ
صَوْمُهُ
فَقَالَ
فَمَنْ
تَطَوَّعَ
خَيْرًا فَهُوَ
خَيْرٌ لَهُ
وَأَنْ
تَصُومُوا
خَيْرٌ
لَكُمْ و
قَالَ فَمَنْ
شَهِدَ
مِنْكُمْ الشَّهْرَ
فَلْيَصُمْهُ
وَمَنْ كَانَ
مَرِيضًا
أَوْ عَلَى سَفَرٍ
فَعِدَّةٌ
مِنْ
أَيَّامٍ
أُخَرَ
İbn Abbas (r.a.)'den
rivayet edildiğine göre; "...Oruca dayanamayanlara bir yoksul doyumu fidye
vardır." (âyet-i kerimesi inince) ashabtan yoksul doyurmak suretiyle fidye
vermek isteyen fidye verir ve orucu tamam olurdu. Bunun üzerine cenab-ı Allah
(c.c); "...Bununla beraber kim gönül isteğiyle bir hayır yaparsa işte bu
onun için daha hayırlıdır. Oruç tutmanız, sizin hakkınızda (yemenizden ve fidye
vermenizden) hayırlıdır."[Bakara 184] buyurdu. Yine Allah (c.c);
"Öyleyse içinizden
kim o aya yetişirse, onu (orucunu) tutsun. Kim de hasta olur, yahut bir sefer
üzerinde bulunursa o halde başka günlerde, oruç tutamadığı günler sayısınca
(orucunu kaza etsin)" buyurdu.[Bakara 185]
İzah:
Metindeki "orucu
tamam olurdu" ifâdesi, oruç tutmasa da kendisine tam bir oruç sevabı
verilirdi. Oruç tutmuş gibi olurdu manasınadır.
Hadis-i şerifin zahiri
îbn Abbas'ın da âyet-i kerimesinin neshedildiği fikrinde olduğu izlenimini
vermektedir. Fakat Bu-hârî'nin rivayetine göre İbn Abbas'ın aksi görüşte olduğu
bir önceki hadisin şerhinde söylenmişti.
Hafız İbn Hacer
el-Askalanî, Fethü'l-Bârî'de bu konuda şöyle der:
"Bütün bu
haberler âyet-i celilesinin neshedilmiş
olduğunda birleşmektedir. Ancak İbn Abbas buna muhalefet etmiş ve âyetin
neshedilmediği görüşünü savunmuş, fakat bu âyetin ihtiyarlara ve benzerlerine
has olduğunu söylemiştir. îbn Abbas'ın cumhura muhalefeti konusundaki bu
rivayetlere iki ayrı açıdan bakmak mümkündür;
1. İbn Abbas âyet-i
kerimeyi; şeklinde okumuştur. Buna göre mânâ "orucu zorla
tutabilenler" şeklinde olur. (Önceki hadisin şerhinde de işaret edildiği
gibi) İbn Abbas; "Bu âyet neshedilmiş değildir, "zorla
tutabilen"den maksat ihtiyarlardır. Onlar her gün için bir yoksul
doyururlar görüşündedir.
îbn Hacer der ki; İşte
îbn Abbas'ın görüşü budur. Ancak ulemâmn çoğu aksi görüştedir. Ebû Davud'un
hadisindeki if'âl babından değil şeklindedir. Süyûtî'nin Dürrü'l-Mensûr'daki,
"İbn Abbas diye okudu bu da, "güçlüğe katlandı, zorla yapabildi"
mânâlarına gelir," ifadesi de buna delalet eder.
2. İbn Abbas'ın
"mensuh değildir" sözünden maksat, ihtiyarlar yönündendir. Ama
başkaları için mensuhtur. Süyûtî' Dürrü'l-mensûr'da bu konuda şöyle der:
"İbn Ebî Hatim, Nehhâs ve İbn Merdûye İbn Abbas'ın şöyle dediğini haber
verdiler; âyeti indi, artık dileyen oruç tutuyor, dileyen, de tutmayıp bir
yoksul doyuruyordu. Sonra âyeti inip öncekini neshetti. İhtiyar bu neshten
müstesnadır. O isterse, hergün için bir yoksul doyurup oruç tutmaz."
Süyûtî'deki bizzat İbn
Abbas'tan nakledilen bu sözler, ikinci şıkta söylenenlerin isabetine açık bir
delildir. Bu durumda İbn Abbas'ın görüşü de cumhurun görüşüne uygun
düşmektedir.
Musannif hadis-i şerifi
işte bu açıdan ele alarak kitabına almış olmalıdır. İbn Abbas'ın da önceleri
âyetin neshedilmediğini söyleyip, sonraları cumhurun görüşüne dönmüş olması
mümkündür.
Bu izahlara göre, İbn
Abbas'ın zikrettiği âyetlerden ilki olan âyeti iki hükmü içine almaktadır. Bu
hükümler şunlardır:
a. Oruca zor
dayanabilenlerin oruç tutmayıp fidye vermeleri caizdir. Dilerlerse, oruçta
tutabilirler.
b. Ancak bu durumda
olanların oruç tutmaları, kendileri için daha hayırlıdır. Bu iki hüküm
ihtiyarlarla ilgilidir.
İkinci olarak ele
aldığı âyeti de aynı şekilde iki hükmü içine almaktadır:
1. Fazla yaşlı olmayan
erkek ve kadın Ramazan'a erişen her müslümana oruç farzdır.
2. Kendisine orucun
zarar verdiği hasta veya yolcular, ramazanda oruç tutmayabilirler. Bu durumda
olanlar sonradan oruçlarını kaza ederler.
Emzikli veya hâmile
olan kadınlar da çocuklarına veya kendilerine zararın gelmesinden korkarlarsa,
bunlar da aynı âyetin hükmü ile oruç tutmayabilirler.
Çünkü âyette anılan
hastalık değil, zarar veren hastalıktır. Sanki hastalığın zikredilmesi, orucun
zarar verdiği herşeyden kinayedir. Emzikli veya hamile olanlarda bu zarar
bulunduğu için âyetteki ruhsatın hükmü altına girerler. Ayrıca Rasüİullah (s
.a.) bir hadisinde şöyle buyurur:
"Allah (c.c.)
misafirden namazın yarısını, hamile ve emzikliden de orucu kaldırmıştır. Onlar
tutmadıkları oruçlarım kaza ederler."