SÜNEN EBU DAVUD

Bablar    Konular    Numaralar  

SAVM BAHSİ

<< 2462 >>

بَاب الِاعْتِكَافِ

77. İtikaf

 

İ'tikaf; sözlükte mutlak olarak; "durmak, kalmak, devam etmek" manalarına gelir. Istılahta "itikaf niyetiyle cemaatin toplanıp na­maz kıldığı, imamı müezzini bulunan bir camide durmak" demektir.

 

حَدَّثَنَا قُتَيْبَةُ بْنُ سَعِيدٍ حَدَّثَنَا اللَّيْثُ عَنْ عُقَيْلٍ عَنْ الزُّهْرِيِّ عَنْ عُرْوَةَ عَنْ عَائِشَةَ أَنَّ النَّبِيَّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ كَانَ يَعْتَكِفُ الْعَشْرَ الْأَوَاخِرَ مِنْ رَمَضَانَ حَتَّى قَبَضَهُ اللَّهُ ثُمَّ اعْتَكَفَ أَزْوَاجُهُ مِنْ بَعْدِهِ

 

Aişe (r.anha)'den rivayet edildiğine göre, Rasûlullah (s.a.v.), Allah (c.c.) ruhunu kabzedinceye kadar, Ramazanın son on gününde itikâf'ta bulunmuştur. Ondan sonra da hanımları itikâf'ta bulundular.

 

 

İzah:

Buhârî, i'tikâf; Müslim, i'tikâf; Tirmizî, savm; îtin Mâce, siyam; Ahmed b. Hanbel, II, 133, 281, 336, 344; VI, 50, 92, 168, 233, 279.

 

Hadis, Hz. Peygamber'in devamlı olarak Ramazanın son on gününde itikafa girdiğine, onun vefatından sonra da hanımlarının buna devam ettiğine delâlet etmektedir. Peygamber (s.a.v.)'in itikafı Medine'ye hicretinden sonra olmuştur.

 

Hadis, itikafın meşru olduğuna delildir. Bütün islâm âlimleri de bun­da görüş birliğindedirler. Ancak itikafın hükmü konusunda mezhepler ara­sında görüş farkları vardır:

 

Hükmü ne olursa olsun itikaf islamın en şerefli ibâdetlerinden birisi­dir. Bu sayede gönüller dünya zevk ve heveslerinden ayrılır. Sadece Al­lah'a yönelir. Allah'ın bir camiine girip itikafa başlayan bir mü'min, sağ­lam bir kaleye sığınan kişiye benzer. İslâm büyüklerinden Atâ bu konuda şöyle der: "İtikafa giren kişi ihtiyacından dolayı büyük birinin kapısına gidip ihtiyacını almadan gitmem diye yalvaran kimseye benzer. Çünkü o Allah'ın bir mabedine girmiş beni bağışlamadıkça buradan ayrılıp gitmem demektedir." İtikafta olan kişi her an namaz kılıyor demektir.

 

Malikîlere göre itikaf müstehaptır. İçlerinde sünnet olduğunu söyle­yenler de vardır. İbnü'l-Arabî itikafın sünnet-i müekkede olduğu görü­şündedir.

 

Şafiî ve Hanbelilere göre itikaf sünnettir. Çünkü Peygamber (s.a.v.) buna devam etmiştir.

 

Hanefîler itikafı üç bölümde ele alıp her birisi için ayrı bir hüküm olduğunu söylerler. Buna göre:

 

1. Ramazanın son on gününde itikaf sünnet-i müekkededir, üzerinde durduğumuz hadis buna delildir.

 

2. Mutlak veya muallâk (bir şartın tahakkukuna bağlanan) nezirlerle itikaf vaciptir. Yani ya her hangi bir şarta bağlamadan "Allah için itikafa gireceğim, Allah için itikafa girmem nezrim olsun" diyerek ya da "falan hasta iyi olursa, itikafa girmek nezrim olsun" demek gibi bir şarta bağla­yarak itikafı adayan kimsenin bu adağını yerine getirmesi vâcibtir.

 

Nezir yoluyla olan itikafın vacib olduğu konusunda bütün mezhepler aynı görüştedirler.

 

3. Ramazanın son on günü ve nezrin dışındaki itikatlar müstehaptır. İtikafın asgari müddeti konusu da âlimler arasında ihtilaflıdır. Şâfiîlere   göre,   itikafın   en   az  müddeti   bir   anlık   zamandır.   Bu

 

"Sübhanelîah" diyebilecek bir müddetle takdir edilir. Ahmed b. Hanbel'-in meşhur görüşü de böyledir. Ancak ihtilâftan kurtulmak için en az bir gün olması müstehaptır. Müstehap olan itikatlarda Hanefi imamlarından Muhammed'in görüşü de bu merkezdedir.

 

Mâlikilerin tercih edilen görüşü ile Hanefilerden Ebu Yusuf'a göre, itikâf'ın en az müddeti, bir gündüz ve geceden ibaret olmak üzere bir gündür. Hanefilerde fetva, İmam Muhammed'in görüşüne göredir.

 

Atâ b. Ebî Rebah şöyle der: "Bir kimse hayır murad ederek bir cami­de oturursa, orada kaldığı müddetçe itikaf halindedir."

 

Hanefîlere göre vâcib olan itakaflarda, itikafta olanın oruçlu olması şarttır. Müstehab itikatlarda bir müddet şartı olmadığı için oruçlu olma şartı da yoktur.

 

Şâfiîlere göre, oruçlu bir günde itikafa girmeyi nezreden kişinin buna riâyet etmesi lâzımdır. Ama rastgele bir zamanda itikafa girmeyi nezreden kişinin itikaf anında oruçlu olması şart değildir.

 

Malikilerle Evzâîye göre, her itikafta oruç şarttır.

 

Aişe (r.anha)'nın Rasûlullah (s.a.v.)'ın vefatından sonra, hanımlarının itikafa devam ettiğini söylemesi, hem itikafın hükmünün devam ettiğine hem de kadınların da itikafta bulunabileceklerine delildir. Ancak kadınla­rın camide itikafa girmeleri mekruhtur, çünkü bu fitneye sebep olabilir. Onlar için uygun olanı evlerinde mescid edinecekleri bir odada itikafa gir­meleridir.

 

Evli olan kadınlar, kocalarının izni olmadan itikafa giremezler. Çün­kü bu onların hakkını gasb olur. Ama koca karısına itikafa girmesi için izin vermişse, bir daha dönemez.

 

Kadın itikafa girmeyi adar da kocası buna izin vermezse, ya kocası­nın izin verdiği başka bir zamanda ya da kocasından ayrıldığında bu ada­ğım yerine getirir.

 

Bir kimse adadığı bir itikafı yerine getirmeden ölecek olursa, her gün için bir fidye verilmesini vasiyet etmiş olmalıdır.