DEVAM: 17-18. Hul'u
(Menfaat Karşılığında Kocanın Karısını Boşaması)
حَدَّثَنَا
الْقَعْنَبِيُّ
عَنْ مَالِكٍ عَنْ
يَحْيَى بْنِ
سَعِيدٍ عَنْ
عَمْرَةَ بِنْتِ
عَبْدِ
الرَّحْمَنِ
بْنِ سَعْدِ
بْنِ زُرَارَةَ
أَنَّهَا
أَخْبَرَتْهُ
عَنْ حَبِيبَةَ
بِنْتِ
سَهْلٍ
الْأَنْصَارِيَّةِ
أَنَّهَا
كَانَتْ
تَحْتَ
ثَابِتِ بْنِ
قَيْسِ بْنِ
شَمَّاسٍ
وَأَنَّ
رَسُولَ
اللَّهِ صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
خَرَجَ إِلَى
الصُّبْحِ
فَوَجَدَ
حَبِيبَةَ
بِنْتَ
سَهْلٍ
عِنْدَ بَابِهِ
فِي
الْغَلَسِ
فَقَالَ
رَسُولُ اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ مَنْ
هَذِهِ
فَقَالَتْ
أَنَا
حَبِيبَةُ
بِنْتُ
سَهْلٍ قَالَ
مَا شَأْنُكِ
قَالَتْ لَا أَنَا
وَلَا
ثَابِتُ بْنُ
قَيْسٍ
لِزَوْجِهَا
فَلَمَّا
جَاءَ
ثَابِتُ بْنُ
قَيْسٍ قَالَ
لَهُ رَسُولُ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
هَذِهِ
حَبِيبَةُ
بِنْتُ
سَهْلٍ وَذَكَرَتْ
مَا شَاءَ
اللَّهُ أَنْ
تَذْكُرَ وَقَالَتْ
حَبِيبَةُ
يَا رَسُولَ
اللَّهِ كُلُّ
مَا
أَعْطَانِي
عِنْدِي
فَقَالَ رَسُولُ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
لِثَابِتِ
بْنِ قَيْسٍ
خُذْ مِنْهَا
فَأَخَذَ
مِنْهَا
وَجَلَسَتْ
هِيَ فِي
أَهْلِهَا
Habibe bint Sehl
el-Ensâriyye'den rivayet olunduğuna göre, Kendisi Kays b. Şemmâs'ın nikâhlısı
imiş. Rasûlullah (s.a.v.) sabah (namazın)a çıkınca onu alaca karanlıkta
kapısının önünde bulmuş ve; "Kimdir o" demiş, (Habibe de): Ben Habîbe
bint Sehl'im, karşılığını vermiş. (Rasûl-i Ekrem); "Neyin var?" diye
sormuş. (Habibe de) kocası hakkında; Sabit b. Kays ile ben(im evli kalmamıza
imkân) yoktur, demiş. Sabit b. Kays gelince Rasûlullah (s.a.v.) ona; "Bu
habibe bint Sehldir (senin hakkında) Allah'ın söylemesini istediği herşeyi
söyledi," buyurmuş. Habibe; Ey Allah'ın Rasûlü, (mehir olarak)
verdiklerinin hepsi yanımdadır, (dilerse geri verebilirim) demiş. Rasûlullah
(s.a.v.) de, Sabit b. Kays'a;
"(Mehir
olarak verdiklerini) Ondan (geri) al" buyurmuş. Bunun üzerine Sabit
(verdiklerini) ondan almış, Habibe de (kocasından ayrılarak) ailesinin yanında
kalmış.
İzah:
Nesâî, talak; ibn Mâce,
talak; Muvatta, talak; Beyhakî, es-Sünenü'l-kübrâ, VII, 312.
Hul', hal' kelimesinden
alınmış soymak anlamında isim yapılmıştır. Mânâ ile isim arasındaki münâsebet,
karı ile kocasının birbirlerine manen elbise mesabesinde olmasındandır. Birinin
diğerinden ayrılması, elbisenin vücuttan çıkarılmasına benzetilmiştir. Fıkıh
dilinde kadının aralarında anlaşacakları mal veya para karşılığında kocasından
boşanmasını sağlamasıdır.
Yukarıda verilen
tariften de anlaşılacağı üzere Hul' talakın bir nevidir. 'Çünkü boşama bir mal
karşılığı olduğu gibi, mal karşılığı olmaksızın da olabilir. Bir bedel ve mal
karşılığı olmaksızın yapılan boşamaya talalç denir. Bir ivaz (bedel) karşılığı
yapılan boşamaya da hul' denilir. Boşamak bâzan caiz, bazan de mekruh, bazan
müstehab gibi değişik hükümler aldığı gibi hul* da böyledir. Eşler arasında
şiddetli geçimsizlik çıkması veya birbirine karşı yükümlü bulundukları haklara
riâyet etmemeleri gibi haller için hulu' meşru kılınmıştır.