بَاب
مَنْ قَالَ
بِالْقُرْعَةِ
إِذَا تَنَازَعُوا
فِي
الْوَلَدِ
31-32. Çocuğun
Kendilerine Ait Olduğunu İddia Eden Ve İhtilafa Düşen Kimseler Arasında Kur'a
Çekileceğini Söyleyenlerin Delilleri
حَدَّثَنَا
مُسَدَّدٌ
حَدَّثَنَا
يَحْيَى عَنْ
الْأَجْلَحِ
عَنْ الشَّعْبِيِّ
عَنْ عَبْدِ
اللَّهِ بْنِ
الْخَلِيلِ
عَنْ زَيْدِ
بْنِ
أَرْقَمَ
قَالَ كُنْتُ
جَالِسًا
عِنْدَ
النَّبِيِّ
صَلَّى اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
فَجَاءَ
رَجُلٌ مِنْ
الْيَمَنِ
فَقَالَ
إِنَّ
ثَلَاثَةَ نَفَرٍ
مِنْ أَهْلِ
الْيَمَنِ
أَتَوْا عَلِيًّا
يَخْتَصِمُونَ
إِلَيْهِ فِي
وَلَدٍ
وَقَدْ
وَقَعُوا عَلَى
امْرَأَةٍ
فِي طُهْرٍ
وَاحِدٍ
فَقَالَ
لِاثْنَيْنِ
مِنْهُمَا
طِيبَا
بِالْوَلَدِ
لِهَذَا
فَغَلَيَا
ثُمَّ قَالَ
لِاثْنَيْنِ
طِيبَا
بِالْوَلَدِ
لِهَذَا
فَغَلَيَا
ثُمَّ قَالَ
لِاثْنَيْنِ
طِيبَا بِالْوَلَدِ
لِهَذَا فَغَلَيَا
فَقَالَ
أَنْتُمْ
شُرَكَاءُ
مُتَشَاكِسُونَ
إِنِّي
مُقْرِعٌ
بَيْنَكُمْ فَمَنْ
قُرِعَ
فَلَهُ
الْوَلَدُ
وَعَلَيْهِ
لِصَاحِبَيْهِ
ثُلُثَا
الدِّيَةِ
فَأَقْرَعَ
بَيْنَهُمْ
فَجَعَلَهُ
لِمَنْ قُرِعَ
فَضَحِكَ
رَسُولُ
اللَّهِ
صَلَّى اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
حَتَّى
بَدَتْ
أَضْرَاسُهُ
أَوْ نَوَاجِذُهُ
Zeyd b. Erkam
(r.a.)'dan; demiştir ki: "Ben birgün Nebi (s.a.v.)'in yanında oturuyordum.
Yemen'den bir adam gelip dedi ki; Yemen halkından üç kişi Ali'nin yanına
gelerek bir temizlik süresi içinde kendisiyle cinsî münâsebette bulundukları
cariye'den doğan bir erkek çocuk hakkında dâvâcı oldular. Onlardan ikisine
(üçüncü şahsı göstererek); "Bunu şu
kimseye gönüllü olarak veriniz" dedi. Kabul etmediler. (Sonra bunlardan
diğer) ikisine (diğer üçüncü kişiyi göstererek); "Bu çocuğu kendi
gönlünüzle şu kişiye bağışlayınız" dedi. (Onlar da) kabul etmediler. Sonra
(diğer) ikisine (üçüncü kişiyi göstererek); "Bu çocuğu kendi arzunuzla
bağışlayınız** dedi. (Onlar da) kabul etmediler. Bunun üzerine; "Siz
ihtilâf'a düşen ortaklarsınız. Ben aranızda kur'a çekeceğim. Kur'a kim'e
çıkarsa çocuk onundur ve o kadın'ın değerinin üçte birisini (diğer iki
arkadaşına) ödemekle mükelleftir" dedi ve onlar arasında kur'a çekti.
Kur'a sonunda çocuğu kendisine kur'a çıkan kimseye verdi. Rasûlullah (s.a.v.)
de (Yemenli kimseden bu haberi duyunca) azı dişleri yahut da ön dişleri
görülünceye kadar gülümsedi.
İzah:
Nesâî, talâk;
el-Fethu'r-rabbani, XVII, 38.
Bu hadise hicretin
onuncu senesinde Rasûl-i Ekrem'in Hz.Ali'yi Yemen'e vâlî olarak gönderdiği
sıralarda cereyan etmiştir. Hz. Ali Yemen'e gönderilişini şöyle anlatır:
"Ey Allah'ın
Rasûlü! Beni gönderiyorsun. Oysa ben (tecrübesiz) bir gencim. Onlar arasında
hükümler vereceğim, hüküm nedir bilmem?" dedim. Bunun üzerine Rasûl-i
Ekrem mübarek elini göğsüme vurdu, sonra;
"Allah'ım! Bunun
kalbine (hakkaniyetle hüküm vermek) hidâyetini lutfeyle ve dilini (doğru
sözlülük üzerine) sabit kıl." buyurdu. [İbn Mâce, ahkâm]
Hz. Ali'ye gelen bu
kimselerin cimâ'da bulundukları kadının bir câriye olduğu ve hepsi de kendi
cariyesi olduğu zannıyla onunla bir temizlik süresi içinde münâsebette
bulundukları ve neticede doğan çocuğa sahib olmak için dâvâcı oldukları
anlaşılıyor. Hz. Ali'nin verdiği hüküm de bunu gösteriyor. Eğer bu şahısların
o cariyeyle cinsî münasebette bulunurlarken ona sahib olmaları ihtimâli
bulunmasaydı ve o cariyenin kendilerine âit olmadığını kesinlikle bilmiş
olsalardı o cariyeyle zînâ etmiş sayılacaklarından çocuk hiçbirine verilmezdi.
Dolayısıyla kendileri de zînâ suçundan yargılanırlardı. Ulemânın bu hadîsle
ilgili görüşleri 2271 numaralı hadîsin şerhinde gelecektir.