بَاب
فِي
الْمَرْأَةِ
تَحُجُّ
بِغَيْرِ مَحْرَمٍ
2. Yanında Mahremi
Olmadan Hacceden Kadının Durumu
حَدَّثَنَا
قُتَيْبَةُ
بْنُ سَعِيدٍ
الثَّقَفِيُّ
حَدَّثَنَا
اللَّيْثُ
بْنُ سَعْدٍ
عَنْ سَعِيدِ
بْنِ أَبِي
سَعِيدٍ عَنْ
أَبِيهِ
أَنَّ أَبَا هُرَيْرَةَ
قَالَ قَالَ
رَسُولُ
اللَّهِ صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
لَا يَحِلُّ
لِامْرَأَةٍ
مُسْلِمَةٍ
تُسَافِرُ مَسِيرَةَ
لَيْلَةٍ
إِلَّا
وَمَعَهَا
رَجُلٌ ذُو
حُرْمَةٍ
مِنْهَا
Ebû Hureyre (r.a.)'den
demiştir ki: Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: "Hiç bir müslüman kadın'a
yanında kendisine nikâhı düşmeyen bir adam bulunmaksızın, bir gecelik yol'a
çıkması helâl değildir."
İzah:
Buhârî, taksir,
mescıd-i Mekke, Sayd, Savm; Müslim, hac; Tirmızî, rıdâ; İbn Mâce, menâsik;
Muvatta, İsti'zan; Ahmed b. Hanbel, I, 222, 346; II, 13, 19, 182, 236, 251,
304, 347, 423, 437, 445, 493, 506; III, 7, 34, 45, 52, 53, 54, 62, 64, 66, 71,
77.
Mahrem, karabetten
dolayı nikâhı haram olan kimse demektir.Bir kıza nisbetle kardeş gibi. Mukabili
"gayr-i mahrem = nâmahrem"dir. Metinde geçen "Kendisine nikahı
düşmeyen adam" sözünden maksad, "yola çıktığı kadınla evlenmesi
ebeddiyyen haram olan kimse"dir. Enişte gibi nikâhı muvakkaten haram olan
kişiler değildir. İmâm Ahmed'e göre bu hadis bir kadının ehl-i kitap olan babasıyla
hacca gitmesini de yasaklamaktadır.
Bu hadis-i şerifin bir
kadının yalnız başına bir gecelik mesafedeki yere yolculuk etmesini
yasakladığında şüphe yoksa da kadının tek başına çıkması yasak edilen
yolculuğun mesâfesini ta'yin konusunda ulemâ ihtilâfa düşmüştür. Çünkü bu
mesafenin mikdarıyla ilgili hadislerde farklı ifâdeler bulunmaktadır.
Bazılarında bu
mesafenin bir berîd (12 mil), bazılarında "bir gecelik yol"
bazılarında "bir gün ve gecelik yol", bazılarında da "üç günlük
yol” ifâdeleri bulunmaktadır. Taberânî'nin İbn Abbas'tan merfû' olarak rivayet
ettiği bir hadiste; "Bir kadın yanında mahremi bulunmadan 3 millik bir
mesafeye çıkmasın" denildiği halde, Tahâvî'nin rivayet ettiği Ebu Sa'-id
el-Hudrî hadisinde Hz. Nebi'in; "Bir kadın yanında mahremi olmadan iki
günlük yola çıkamaz" buyurduğu ifâde edilmektedir.[bk. Şerhü Meâni'l-âsâr,
II, 113.] Bu-hârî ve Müslim'de de bu
mesafenin "iki günlük bir yol" olarak belirlendiğine dâir rivayetler
vardır.[bk. Müslim, hac; Buhârî, Savm] Buhârî'nin diğer bir rivayetinde de Hz.
Pey-gamber'in, "Hiç bir kimse bir kadınla başbaşa kalmasın, hiç bir kadın
yanında mahremi olmadan yola çıkmasın" buyurduğu, bunun üzerine bir adamın
ayağa kalkarak; "yâ Resûlullah ben falan savaşa yazıldım, eşim de hacca
gitti. Ben ne yapayım?" dediği, Resûl-i Ekrem'in de; "'Karınla
beraber sen de hacca git" buyurduğu[Buhârî, cihâd; Müslim, hac] ifâde
ediliyor. Ancak görüldüğü gibi Buhârî'nin bu rivayetinde, kadının beraberinde
kocası da bulunması gereken bu yolculuğun mesafesi ile ilgili olarak bir kayıt
ve beyân yoktur. Bu durumu nazar-ı itibâra alan Şafiî ve Mâlikî ulemâsı
uzunluğu ne kadar olursa olsun hiç bir zaman nafile hac yapmak isteyen bir
kadının, yanında mahremi bulunmadan yolculuk yapmasının caiz olamayacağını
söylemişlerdir.
Bu görüşte olan ilim
adamlarına göre, Hadis-i şeriflerde geçen "üç gün, iki gece, bir gece, bir
gündüz, iki gün" gibi ölçüler herkes için geçerli genel bir hüküm ifâde
eden birer kayıt niteliği taşımaktan uzaktırlar. Çünkü bu ölçüler o soruyu
soran şahısla ve onun yapacağı yolculuğun mesâfesiyle ilgilidirler. Birisi
ailesinin yalnız başına üç gün yolculuk yapmak istediğini sormuş red cevâbı
almış, diğeri de ailesinin yalnız başına yapacağı başka bir yolculuktan
bahsetmiş o da red cevâbı almış, bu hadiselere şâ-hid olan râvilerden her biri
kendi gördüğünü anlatmış, aynı hâdiseyle ilgili olarak farklı iki cevâp
nakleden bir râvi çıkmamıştır. Buradaki mukayyed lâfızların mutlak lâfızları
kayıtlaması da söz konusu değildir. Çünkü bu konudaki hadislerde bulunan
kayıtlar, genel bir hüküm ifâde etmekten uzaktırlar. Hafız İbn Hacer'in
“Fethü'l-Bârî isimli eserindeki beyânına göre ulemâ bu mevzûdaki hadisler
birbirinden farklı olduğundan kendi içtihâdlarına göre amel etmişlerdir.
Münzirî'ye göre hadis-i şeriflerde geçen "bîr gün" sözünden maksat,
gecesiyle beraber bir gün, başka bir deyişle "bir gün bir gece"dir.
"Bir gece" sözünden maksat da "gündüzüyle beraber bir gece"
yani "bir gece bir gündüzdür". Bu adetlerin temsili bir miktar ifâde
etmiş olması da mümkündür. Meselâ "bir gün" sözüyle bir sayısına,
"iki gün" sözüyle çokluğun en az sayısına "üç gün" sözüyle
de, çoğulun en az sayısına işaret edilmiş olabilir. Sanki bu sözlerle "böyle
az mesafelerle bile kadın mahremsiz olarak yolculuk yapamaz. Artık uzun
yolculuğa nasıl çıkabilir?" denilmek istenmiştir.
Şevkânî ise
Neyl-ül-evtâr isimli eserinde şunları söylemektedir: Taberânî'nin İbn-i
Abbas'tan rivayet ettiği "Bir kadın yanında kocası veya nikâh düşmeyen
biri bulunmadıkça üç millik yola gidemez" anlamındaki hadis-i şerif,
aslında yanında kocası veya mahremi bulunmayan bir kadının üç millik bir
yolculuğa çıkamayacağını ifâde etmektedir ki bu bir kadının bir beridlik
mesafeden daha kısa olan yola dahi mahremsiz olarak gidemeyeceğini gösterir. Üç
millik mesafeye gidemeyeceğine göre üç milden yukarı olan mesafelere hiç
gidemeyeceği bu hadisin ifâdesinden anlaşılır. Çünkü daha kısa olan mesafenin
yasaklanmış olması, daha uzun mesafenin de yasaklanmış olduğunu daha açık ve
kesin bir şekilde ortaya koyar. Herhangi bir uzunluk mesafesinin yasaklanmış
olması daha kısa olan mesafenin yasak olmadığına mefhûm olarak delâlet ederse
de "üç mil" sözüyle, kadının yalnız başına yola çıkması sakıncalı
görülen en kısa mesafenin "üç mil" olduğu mantûk (sözlü) olarak ifâde
edilmiş ve bu en kısa mesafenin de yasak olduğunda şüpheye yer bırakılmamıştır.
Çünkü bilindiği gibi mantûkun delâleti mefhûmun delâletine tercih edilir.
Hanefî ulemâsı ise,
"bir kadının yanında mahremi olmadan üç günlük veya daha uzun yola
çıkması caiz olmadığını" söylemişlerdir. Üç günlük mesafeden daha kısa
yolculuğa yalnız başına çıkmasında bir sakınca görmemişlerdir. Hanefi
imamlarından Tahâvî Şerhi Meâm'I-Âsâr isimli eserinde Hanefi ulemâsının bu
mevzûdaki görüşlerini te'yid eden hadis-i şerifleri naklettikten sonra şunları
söylemektedir: "Bütün bu hadis-i şerifler ve haberler bir kadının
mahremsiz olarak üç günlük ve daha fazla bir yolculuğa çıkamayacağım, daha kısa
mesafelere çıkmasında-ise, bir sakınca bulunmadığını ifâde etmektedirler.
Resûl-i Ekrem'in bu mesafeyi "üç gün" olarak belirlemesinin anlamı
budur. Ancak kadının mahremsiz olarak daha kısa olan yolculuğa çıkması
konusunda gelen hadislerin ifâdeleri birbirinden farklıdır. Fakat Resûl-i ekrem
(s.a.v.) "üç günlük mesafe" sözünü .söylerken daha kısa mesafeler
için kadının yalnız başına yolculuk yapmasında bir sakınca olmadığını belirtmek
istemiştir. Daha kısa mesafeler için de kadının yalnız başına yolculuk
yapmasının caiz olmayacağını ifâde eden hadis-i şeriflere gelince, burada şöyle
bir durum vardır. Kadının mahremsiz olarak yaptığı yolculuğun haram olması
için bu yolculuğun uç günlük bir mesafede olması gerektiğini ifâde eden
hadisler şu iki durumun dışında olamazlar: Bu hadisler:
1. Ya kadının üç günlük
mesafeden daha kısa yolculuğa yalnız başına çıkmasının câiz olmadığını ifâde
eden hadislerden önce vârid olmuşlardır.
2. Yahut da sonra vârid
olmuşlardır.
Şayet önce vârid
olmuşlarsa, daha sonra gelen hadisler üç günlük mesafeden daha az olan yola da
kadının yalnız başına çıkamayacağı hükmünü getirmişlerdir. Fakat bu durumda
yine de Hanefilerin, delilini teşkil eden hadislerin hükmü üç günlük yola
kadının yalnız başına çıkamaması ve daha aşağı yola çıkabilmesi gibi durumlarda
yürürlüktedir. Öyleyse bu mesafeyi "üç gün" olarak belirleyen ve
Hanefi ulemâsının delijini teşkil eden hadislerin hükmü üç günlük yola ve daha
uzun mesafelere kadının mahremsiz olarak çıkamayacağı hususunda yine
yürürlüktedir. Fakat, bu mesafeyi üç gün olarak belirleyen hadisler daha sonra
vârid olmuşîarsa, bu mesafeyi daha kısa olarak belirleyen hadislerin hükmü
tamamen yürürlükten kalkmış demektir. Öyleyse her iki ihtimale göre de
hükmünün bir kısmı veya tamamı yürürlükte olan hadis, Hanefilerin delili olan
hadistir. Aksini ifâde eden hadislerin hükümleri ise, ancak Hanefilerin
delilini teşkil eden hadislerden sonra vârid olmaları halinde geçerlidir. Daha
önce geldikleri kabul edilirse hükümleri tamamen geçersizdir. Bilindiği gibi
her iki halde de hükmü geçerli olan bir hadis, hükmü bir ihtimale göre geçerli,
diğer bir ihtimale göre geçersiz olan hadise tercih edilir. Fakat Tahâvî'-nin
bu sözüne "Bir kadının yalnız başına yola çıkması için sakıncalı olan
mesafeyi üç gün olarak belirleyen hadisler, daha kısa mesafenin sakıncalı
olmadığına mefhûm olarak delâlet ederler. Oysa daha kısa olan mesafenin
sakıncalı olduğunu mantûk (sözlü) olarak ifâde eden hdisler vardır. Man-tûk
olan ifâde, mefhûm olan delâlete tercih edilir" diye itiraz edilmiştir.
Malikîlere göre ise,
bir gün ve gecelik yola, bir kadının mahremsiz olarak çıkması caiz değildir.
Fakat yanında mahremi veya güvenebildiği arkadaşları bulunduğu takdirde böyle
bir yolculuğa çıkmasında sakınca yoktur. Bu konuda güvenilir arkadaşlar
topluluğunun kadın ve erkek olmalarında bir fark olmadığı gibi kadının genç
veya ihtiyar olması arasında da bir fark yoktur. Mahremin de baliğ veya
mümeyyiz olması müsavidir. Mâliki ulemâsının bu mevzûdaki delilleri de şu
hadis-i şeriftir: "Allah'a ve ahiret gününe imân eden bir kadının yanında
mahremi bulunmadan bir gün ve gecelik yola çıkması caiz değildir.”[Müslim,
eyman; Muvatta, istizan] Bir numara sonra gelecek olan 1724 numaralı hadis-i
şerifde Mâlikîlerin bu görüşünü te'yid etmektedir. Mâliki ulemâsına göre kadın
için yalnız başına çıkmanın sakıncalı olduğu yolun miktarını belirleyen diğer
hadislerdeki ölçüleri "bir gün ve bir'gece" ölçüsüyle uzlaştırmak
mümkündür. Meselâ bu mesafeyi sadece "bir gün" olarak belirleyen
hadisteki "bir gün" sözünden maksat yine "birgün ve
gecedir". Gece ile gündüz birbirinin tamamlayıcısı olduğu için sadece
"bir gün" sözüyle yetinilmiş "bir gece" sözünü ilâve etmeye
lüzum görülmemiştir. "İki gün, iki gece" sözüyle de hem gidiş ve hem
de geliş kastedilmiştir. Eğer dönüş hesaba katılmazsa geriye "bir gün ve
gece" kalır. "Üçgün sözüyle de" gidiş-dönüş ve ihtiyacı
karşılamak için varılan yerde bir gün kalış" kasdedilmiştir ki, dönüş ile
varılan yerde kalış hesab edilmezse geriye "bir gün ve gece" kalır.
Ancak kadının yalnız
başına yola çıkmasının yasak olması için şart görülen bir gün ve gecelik
mesafe, farz olan hac yolculuğu için söz konusudur. Nafile hac için veya
herhangi meşru' bir sefer için ise, kadının hiç bir şekilde yanında mahremi
veya kocası olmadan yola çıkamaz, bu yol ne kadar kısa olursa olsun netice
değişmez. Ancak Mâlikî ulemâsı bu görüşlerinden dolayı "sebepsiz yere
lâfızları zahiri manâlarından çıkardıkları" ve "kadının yalnız başına
üç millik ve bir berîdlik yola çıkamayacağına dâir vârid olan hadislerin onlar
aleyhine büyük bir delil teşkil ettiği" ve "mukayyed lâfızlarda
bulunan kayıtların tahdid için geldiği kesin olmadıkça mutlak lafızlarla amel
etmenin daha isabetli ve şâyân-ı tercih olduğu" iddiasıyla tenkid
edilmiştir.
Beyhakî de bu konuda
şunları söylemiştir: "Bir kadının yalnız başına yolculuk etmesinin
sakıncalı olduğu mesafeyi, "üç gün", "iki gün", "bir
gün", olarak sınırlandıran hadislerin üçü de sahihdir. Ancak bu hadislerden
hiç biri bu yolculuğun mesâfesini sınırlandırmak için söylenmemiştir. Her biri
o yolculuğu yapan kişiyle ilgilidir. Her şahıs ayrı bir yolculuğa ait soru
sormuş, hepsi de red cevâbı almıştır. Bunların hiç birisi söz konusu yolculuğu
sınırlandırıcı nitelikte değildir. Bu konudaki delilleri de Buhârî
hadisidir.[Bk. Buhari, cihad]
Nevevî'ye göre ise, Hz.
Nebi, kadının yalnız başına yolculuk yapmasının sakıncalı sayıldığı mesafeyle
ilgili hedis-i şeriflerinde "üç günlük yol", "iki günlük
yol", "bir gün ve gecelik yol"; "bir günlük yol",
"bir gecelik yol", "bir beridlik yol" gibi kayıtlarla bu
mevzû'daki mesafeyi sınırlandırmayı kasdetmemiştir. Ancak Resûl-i ekrem'in,
bir kadının bu miktarlardaki yolculuklara yalnız başına çıkmasını yasaklaması
bu miktarların hepsinin yolculuk sayıldığını ve kadının bu yolculuklara
mahrem-siz olarak çıkmasının sakıncalı olduğunu gösterir.
Ulemâ aynı zamanda bir
kadının üzerine haccın farz olması için kocası veya mahreminin bulunmasının
şart olup olmaması meselesinde de ihtilâf etmişlerdir.
1. Hasan el-Basrî,
en-Nehâî, İshak ve Ibnü'l-Münzir bir kadına haccın farz olabilmesi için bunun
şart olduğunu söylemişlerdir. İmam Ahmed b. Hanbel'in de bu görüşte olduğuna
dair bir rivayet vardır.
2. Hanefî ulemâsına
göre ise, kadın ile Mekke arasında üç günlük (18 saatlik) mesafe varsa, üzerine
hac vâcib olması için yanında ya kocası yahut da bir mahreminin bulunması
şarttır. Delilleri de Buhârî'nin İbn Abbâs (r.a.)'dan rivayet ettiği,
"kadın yanında mahremi olmadan yolculuk edemez ve mahremi olmadıkça
yanına hiç bir yabancı erkek giremez" anlamındaki hadis-i şerifle, müellif
Ebû Davud'un rivayet ettiği "bir kadın yanında mahremi bulunmadıkça üç
günlük yola çıkamaz" anlamındaki 1327 numaralı hadîs-i şeriftir. Bu şart
bulunmadıkça bir kadın hac yolculuğuna çıkamaz. İsterse yanında bir veya daha
çok kadın bulunsun. Çünkü kadınların çokluğu fitneyi daha çok da'vet eder.
3. Mâliki ulemâsına
göre ise, bir kadına haccın vâcib olması için eğer Mekke ile arasındaki mesafe
"bir güivve gecelik" uzaklıkta ise, yanında ya kocası, ya mahremi
yahutta kendisinden emin olduğu arkadaşlarının bulunması şarttır.
4. Şafiî'lere göre ise,
kadının yanında kocası veya mahremi veya güvenilir kadınlar bulunmadıkça
kendisine hac farz olmaz. Bu mevzuda mesafenin uzak veya yakın olması arasında
bir fark yoktur. Şafiî ve Mâliki ulemasının, kadının hacca gidebilmesi için
yanında emin yol arkadaşlarının bulunmasını yeterli görmelerinin delili Buhârî
ve Beyhakî'nin, "Hz. Ömer'in kendi halifelik yıllarında haccetmeleri için
Hz. Nebiin hanımlarına izin verdiğini ve bu ibadetlerini yapmalarını te'min
etmeleri maksadıyle Hz. Osman b. Affân ile Abdurrahmân b. Avf'ı
görevlendirdiğini ifade eden hadis-i şerif [Buhârî, sayd] ile o zaman hayatta
bulunan bütün ashâb-ı kiramın bu hadiseyi olumlu karşılamalarıdır. Bu görüşte
olan ulemânın bu konudaki diğer bir delilleri de; "O'na bir yol
bulabilenlerin (gücü yetenlerin) Beyt-i hac etmesi Allah'ın insanlar üzerinde
bir hakkıdır"[Âl-i İmrân 97.] meâlindeki ayet-i kerimedir. Çünkü bu âyet-i
kerimedeki hitap kadın-erkek herkese şâmildir. "Yol bulabilmek "ten
maksat, binek ve yol azığıdır. Binaenaleyh binek ve yol azığına sahib olan
herkes bu âyetteki emir gereğince hac etmekle mükelleftir. Kadının yanında
mahreminin bulunmasından maksat ise, kadının güvenliğini sağlamaktır. Bu da
kadınlardan oluşan bir toplulukla sağlanabilir.
Ancak Hz. Ömer'in, Hz.
Nebi'in hanımlarının hacca gitmelerine izin verip başlarına da Hz. Osman b.
Affân ile Abdurrahman b. Avf i görevlendirmesi delili "Hz. Nebi'in
hanımlarının bütün mü'minlerin annesi olmaları dolayısıyla başka kadınlarla
mukayese edilemez" gerekçesiyle reddedildiği gibi ikinci delilleri de,
"yanında kocası veya mahremi bulunmayan bir kadın" sözü geçen ayet-i
kerimenin emri kapsamına girmez. Çünkü kadının yolculukta yalnız başına
inip-binmeye gücü yetmez, mutlak bir erkeğe ihtiyacı vardır. Binâenaleyh
kadının yanında kocası veya mahremi olmadan hacca gitmesi caiz değildir, diye
reddolunmuştur. Gerçekten de bir kadının yanında başka kadınların bulunması o
kadın için bir emniyet teşkil etmesi şöyle dursun bilakis iyice fitneyi davet
eder.
Evzaî'ye göre kocası ve
mahremi olmayan bir kadın, dürüstülğü herkesçe bilinen bir kafileyle birlikte
yola'çıkar, şayet hayvanla yolculuk ediyorlarsa, erkekler ona yaklaşmazlar.
Sadece binerken ve inerken hayvanın başım tutarlar, hayvana binip inmesi için
merdiven görevi yapacak imkânları hazırlarlar.
Muvatta' şârihi
Zürkânî'nin beyânına göre "Ona bir yol bulabilenlerin (gücü yetenlerin)
beyti haccetmesi, Allah'ın insanlar üzerindeki bir hakkıdır" mealindeki
âyet-i kerimenin zahirine göre "Bedenen gücü kuvveti yerinde olan
kadın-erkek herkese haccetmek farzdır. Bu bakımdan kadının hacca gitmek için
yanında kocasının veya mahreminin bulunması şart değildir". Bu konudaki
hadis-i şeriflerin zahiri manâları ise, hacca gitmek isteyen kadınlar için
âyet-i kerime'nin öngördüğü şartların dışında daha başka şartların da bulunması
gerektiğini ifâde etmektedir. İşte bu âyet-i kerime ile hadis-i şerifler
arasını uzlaştırmak için ulemâ çeşitli görüşler ileri sürmüşlerdir. Hanefî
ulemâsı, "bu hadis-i şerifler, âyetin hükmünü beyânetmek için
gelmişlerdir" diyerek bu mevzûdaki hadis-i şeriflerin zahirine
sarılmışlardır. Mâliki ulemâsı ise, âyette "güç yetmek"ten maksat,
"kadının ve erkeğin kendisini emniyette hissetmesidir" diyerek kadının
haccı mevzuunda gelen hadisleri bu manâda te'yil etmişlerdir.[Zürkâni,
Şeru'l-Muvatta, V, 453.]
Kadının haccı konusunda
Mâlikî ulemâsından Kurtubî de şunları söylemektedir: "Ulemâmız diyorlar ki;
kadın henüz hac farizasını ifâ etmemişse, yanında mahremi bulunmasa bile onu
hacdan menetmek caiz değildir."[Kurtubî, el-Câmi' li ahkâmi-l-Kur'ân, II,
78.]
Seyyid Sabık da bu
konudaki görüşlerini şöyle açıklıyor: "Nasıl ki erkek üzerine hac farz ise,
aynı şekilde kadın üzerine de farzdır. Her ikisi de farziyette müsavidir. Ancak
kadın için ziyâde olarak beraberinde kocası veya bir mahremi bulunması şartı
vardır. Çünkü Resûl-i Ekrem efendimiz "Bir erkekle bir kadın kesinlikle
başbaşa kalmasınlar. Ancak kadının yanında bir mahremi ini hm s un"
buyurmuş, bunun üzerine ashâbdan bir kişi kalkıp "Yâ Resûlullah, karım hac
için yola çıktı ben ise, falan muharebeye asker olarak yazılmıştım",
deyince: "Askerlikten ayrıl, karınla birlikte hacca git!” cevabını
vermiştir.
Bir kadın, Rey ehlinden
olan İbrahim en-Nehâî'ye "Kendisinin zengin bir kadın olduğunu, hacca
gitmek istediğini, fakat hayatta kocası ve mahremi bulunmadığını" yazmış,
İbrahim en Nehâî'de ona "sen Allah'ın hacca gitmek için güç vermediği kimselerdensin"
diye cevap vermiştir. Çünkü İbrahim, kadının hacca gidebilmesi için yanında
kocasının veya mahreminin bulunmasını da haccın farziyyetinin şartlarından
sayıyordu. İmâm Ebû Hanîfe ve taraftarları ile el-Hasan, es-Sevrî, İmâm Ahmed
ve İshâk da bu görüştedir. Bu konuda Hafız (İbn Hacer) de şunları
söylemektedir: "Şafiî mezhebine göre, meşhur olan kocanın veya mahrem bir
kimsenin veyahut bunlar da yoksa güvenilir kadın arkadaşların bulunmasıdır. Bir
kavle göre de, güvenilir bir kadın da arkadaş olarak yeterlidir. Diğer bir
kavle göre de yol emin ise, kadın yalnız başına da yolculuk yapabilir. Bütün bu
yol arkadaşı bulunması şartı, farz olan hac veya umre içindir. Yine Hafız İbn
Hacer Sübülu's-Selâm isimli eserinde de şunları söylüyor: "İmamlardan bir
cemaat ihtiyar kadınların, yanlarında kocaları veya mahremleri olmadan hacca
gitmelerinde bir sakınca görmemişlerdir."
Emin bir arkadaş
bulursa veya yol eminse kocasız veya mahremsiz de kadının sefer etmesinin caiz
olduğunu söyleyenler, Buharî'nin Adıy b. Hâtem'den rivayet ettiği şu hadîs-i
şerifi delil gösterirler: Adiy diyor ki, Resûlullah (s.a.v.)'in yanında idim.
Bir kişi geldi ve fakirliğinden şikâyet etti. Sonra bir başkası geldi yol
kesicilikten dert yandı. Bundan sonra Resûl-i ekrem (s.a.v.) buyurdu ki:
"Ya Adiy, sen
Hire'yi gördün m.ü?" dedi. Ben de: "Hayır, görmedim. Fakat Hire
hakkında başkalarından izahat aldım," diye cevap verdim. Bunun üzerine
Nebi (s.a.v.) şöyle buyurdu:
"Eğer ömrün uzun
olursa, yalnız başına bir kadının Hevdec üzerinde Hire'den kalkıp Mekke'ye
geldiğini ve Kabe'yi tavaf ettiğini ve Allah'tan başka kimseden korkusu
olmadığını göreceksin."
Bu konudaki ikinci
delilleri de şudur: Ömer (r.a.) halifeliği döneminde Hz. Nebiin hanımlarının
da hacca gitmelerine izin verdi. Yanlarında da Hz. Osman b. Affân ile
Abdurrahman b. Avf'ı gönderdi. Hz. Osman ara sıra "Dikkat edin kimse
hanımlara yaklaşmasın ve onlara bakmasın" diye haykırıyordu. Hanımlar ise,
develer üzerinde hevdeclerde idiler.
Kadın kocasına
muhalefet eder; yani kocası veya mahremi olmadan hacca gider de haccederse,
haccı sahihdir. Yine hacca kudreti yokken hac yapanın da haccı muteberdir.
Netice olarak, hacca kudreti olmadığından üzerine hac farz bulunmayan kimse
meselâ, hasta, fakir, felçli, yolu kesilmiş, mahremsiz kadın ve benzeri
kimseler her müşkülü göze alıp da hacca gider ve menâsik-i haccı eda ederlerse
hac farizasını edâ etmiş sayılırlar.
Hacıların bir kısmı
vardır ki, hac farizasını en güzel şekilde yerine getirirler. Yaya olarak hacca
gidip edâ edenler gibi. Bir kısmı da vardır ki, kötü hareket ederek hacca
gitmiştir. Dilenerek hacca gitmek, kadının mahremsiz hacca gitmesi gibi. Fakat
bu hacların hepsi de makbuldür. Çünkü ehliyetleri tamdır. Günahları yolda vâki'
olmuştur. Bizzat hac menâsikinde değildir.
Muğnî'de de deniliyor
ki; hacca gitmeye gücü yetmeyen kimse zorlanarak ve meşakkatleri göze alarak
azıksız ve bineksiz gider de haccederse, haccı sahihdir ve kâfidir. Kadın için
farz olan hacca gitmek üzere kocasından izin istemesi müstehabdır. Kocası izin
verirse, çıkar. Eğer izin vermezse, izinsiz çıkar. Çünkü erkeğin, karısını
farz olan hacdan menetmeye hakkı yoktur. Zira hac ona farz olan bir ibâdettir.
"Halika isyan olan yerde mahlûka itaat edilmez." Yine kadının farz
borcundan kurtulmak için hacca gitmekte acele etmesi hakkıdır. Çünkü hadis-i
şerifte "haccetmek isteyen kimse acele etsin" buyuruluyor. Nasıl ki
namazlarını vaktin evvelinde edâ etmesi hakkı ise, haccı da acele olarak edâ
etmesi hakkı olduğundan erkeğin, acele haccetmek isteyen karısını yolculukta,
yanında kimse olmadığını bahane ederek menetmeye hakkı yoktur. Adanmış hac da
vâcib olduğundan onun farz olan hac gibi acele olarak edası gerekir. Fakat
nafile haclardan kocanın mene hakkı
vardır."[Sabık Seyyid, Fıkhu's-Sünne, I, 534, 536.]
Bu konuda Hanefi
ulemâsından Bedruddin el-Aynî de şunları söylemektedir: Hz. Nebi bir hadis-i
şerifte "üç günlük yola kadın ancak mahremi ile gidebilir"
buyurmuştur. Bu hadis-i şeriften İmam Ebû Hanife Hazretleri ve Ashabı; kadının
hacca gitmesi farz olabilmesi için gideceği yerle Mekke arasında üç gün ve üç
gecelik mesafe varsa, yanında mahremi bulunmasını şart kıldılar. Bu kadar
mesafe yoksa, onda ihtilâf ettiler. Şafiî ve Mâliki mezheplerinde ise, kadın
kocası ve mahremi olmasa dahi farz olan hacca gidebilir, memleketi ile Mekke
arasında ister sefer mesafesi bulunsun, ister bulunmasın. Hadis-i şerifteki
yasaklama, farz olmayan nafile haclar hakkındadır" demişlerdir.
Zahirilerden bir taife de; kadının gideceği mesafe, berîdden noksan ise, gidebilir,
fazla ise mahremsiz gidemez, demişler. Delil olarak Ebû Hüreyre (r.a.)'in
rivayet ettiği: "Kadın bir berîd mesafesindeki bir yere kocası veya
mahremi olmaksızın sefer edemez" hadis-i şerifine dayanmaktadırlar. Berîd
ise, iki fersah veya dört fersah mesafedir demişler. Diğer bir hadis-i şerifte:
"Bir gün ve bir gecelik yolculuğa kadının mahremsiz gitmesi helâl
olmaz." buyurulmuştur.[Aynî Umdetu'l-kârî, VII, 126.]
Yine bedruddin
el-Aynî'ye göre, sefere çıkacak kadın hakkında beş görüş vardır:
1. Hasan el-Basrî,
Zührî ve Katâde'nin mezhebi ki: Kadının iki gece kocasız ve mahremsiz seferi
caiz olmaz, eğer bundan az mesafe olursa caizdir.
2. İbrahim en-Nehâî,
Şâ'bî, Tâvûs ve Zahiriler de dediler ki: Mesafe ne olursa olsun, kadının kocası
veya mahremi bulunmadan sefere çıkması mutlak surette yasaktır.
3. Atâ ve Sâ'id b.
Keysân ve Zahirîlerden bir taifeye göre de; gideceği yer berîdden az ise,
seferi caizdir; daha fazla ise, mahremsiz gidemez.
4. Evzâî, el-Leys,
Mâlik ve Şafiî mezheblerinde: Kadın bir günden az mesafeye mahremsiz gidebilir.
Fazlasına mahremsiz veya kocasız gidemez. Mâlik ve Şafiî'ye göre: "Kadın
farz olan haccına kocası veya mahremi olmaksızın yalnız basma gidebilir.
Beldesi ile Mekke arasındaki mesafe ne olursa olsun, bakılmaz. Nebiimizin
yasaklaması, farz olmayan seferlere mahsûsdur."
5. Sevrî, A'meş, Ebû
Hanife, Ebû Yûsuf ve Muhammed de dediler ki: Üç gün ve daha ziyâde mesafeye
kadın, ancak kocası veya mahremi ile gidebilir, üç günden az mesafeye mahremsiz
gider.[Aynî Umdetü’l-Kârı,VII, 264.] Kâmil Mirâs'da bu konudaki görüşlerini
şöyle ifâde ediyor. "Bu rivayetlerin hiç birisinde hacdan bahis
buyurulmamış olduğundan Malikîlerle Şâfiîler: Nebiyy-i ek-rem'in yasakladığı
seferlerde hac dahil değildir. Bu yasak vacip olmayan seferlere mahmuldür. Hac
ise, farzdır. Binaenaleyh bu nehye dahil olamaz. O halde üzerine hac farz
olmuş kadın, kocası veya mahremi birlikte olsun veya olmasın, olduğu yer ile
Mekke arasında sefer mesafesi bulunsun, bulunmasın hac seferine çıkar, derler.
Hanefîler ise, bu nehyi
her sefere âm ve şâmil kabul edip hac edecek "'kadının bulunduğu yer ile
Mekke-i Mükerreme arasında üç konaklık mesafe olduğu takdirde üzerine hac
vacip olabilmek için birlikte gidecek bir mahremin vücûdunu şart
koşarlar.[Miras Kâmil, Tecrîd-i Sarih Tercemesi.III, 511.] Hanbelî mezhebîne
göre ise mahremi olmayan kadına hac farz değildir.[îbn Kudâme, Mugnî.IH, 236.]
Ve bu konuda hac yolculuğunun kısa veya uzun olması arasında da bir fark
yoktur.[Mansûr b. Yunus: er-Ravdu'l-mürbi', I, 462.]
Hanbelî ulemâsına göre:
"Bir kimse karısını Ramazan orucunu tutmaktan, beş vakit namazı kılmaktan
nasıl men edemezse, aynı şekilde farz olan haccı edâ etmekten de men edemez.
Ancak kadının, kocasının iznini alması müstehabtır. Koca izin verirse ne alâ,
vermezse, izinsiz olarak yola çıkar."[İbn Kudâme, el-Muğnî, III, 240.]
Hanefî ulemâsına göre,
"hac yolculuğu üç gün sürecekse, kadın kocasız veya mahremsiz olarak
haccedemez. Mahreminin nafakası çja kadına âid olur. Koca izin vermezse dahi
farz olan hacca kadın mahremi ile kocasının izni olmadan gidebilir.[Mevsilî,
el-İhtiyar, I, 141.] "Eğer bir
kadın yanında kocası veya mahremi bulunmadığı halde haccedecek olursa,
dilenerek hacca giden bir kimsenin haccınm sahih olduğu gibi onun haccı da
sahih olur, bunda ittifak vardır. Fakat yalnız başına yolculuk ettiğinden
dolayı âsî olur. Hanefi 'ulemasına göre "kadın mahremsiz olarak
haccedemez" sözünden maksat, "mahremsiz olarak hac yolculuğuna
çıkamaz" demektir.
el-Menhet sahibinin
beyânına göre bir kadının yanında kocası veya mahremi bulunmadan hacca gitmesi
sahibini isyana götüren bir ibâdet olması itibariyle sünnete
muhaliftir.[el-Menhel, X, 261.]