DEVAM: 79. Umre
حَدَّثَنَا
النُّفَيْلِيُّ
وَقُتَيْبَةُ
قَالَا
حَدَّثَنَا
دَاوُدُ بْنُ
عَبْدِ الرَّحْمَنِ
الْعَطَّارُ
عَنْ عَمْرِو
بْنِ دِينَارٍ
عَنْ
عِكْرِمَةَ
عَنْ ابْنِ
عَبَّاسٍ
قَالَ اعْتَمَرَ
رَسُولُ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
أَرْبَعَ
عُمَرٍ عُمْرَةَ
الْحُدَيْبِيَةِ
وَالثَّانِيَةَ
حِينَ
تَوَاطَئُوا
عَلَى
عُمْرَةٍ
مَنْ قَابِلٍ
وَالثَّالِثَةَ
مِنْ
الْجِعْرَانَةِ
وَالرَّابِعَةَ
الَّتِي
قَرَنَ مَعَ
حَجَّتِهِ
İbn Abbâs (r.a.)'dan;
demiştir ki: Resûlullah (s.a.v.) dört defa umre yaptı: (Birincisi) Hudeybiye,
ikincisi, (gelecek sene) umre yapmak üzere (Kuryşlilerle) anlaştıkları zaman
(alınan karara uygun olarak yaptığı umre); üçüncüsü, Ci'râne'den (ihrama
girerek yaptığı) umre; dördüncüsü de (Veda) Haccıyla birlikte (yaptığı
umre)dir.
İzah:
Müslim, hac; Buhârî,
meğâzî; Tirmizî, hac; İbn Mâce, menâsik; Darimî, menâsik; Ahmed b. Hanbel, I,
246, 321; II, 39; III, 134, 256; IV, 297.
Hicretin altıncı
senesinde müslümanlarla Mekke'li müşrikler
arasında Mekke'nin
varoşlarındaki Hudeybiye'de bir
anlaşma yapılmıştır. Bu senede Hz. Peygamber Hendek Savaşından sonra
Mekke'lilerle barış teşebbüslerine girişti. Hac ziyareti için Mekke'ye
gideceğini açıkladı. Zilkâ'de ayının başında 1500 kadar ashabıyla Medîne'den
çıktı. Savaş gayesi olmadığından yanlarına hafif silâhlar aldılar. Müslümanlar
mekke'ye yaklaşırlarken Mekke'liler Hudeybiye'de toplandılar, müslümanlar da
buraya vardılar. Yoğun bir siyasî faaliyet başladı Hz. Peygamber ne pahasına
olursa olsun barış yapmak için gelmişti. Çünkü barış özellikle müslümanlann
artık kolonilerine komşu oldukları İrana ve Hayber yahudilerine karşı olan
durumlarını güçlendirecekti.
Mekke'İiler
müslümanları sürekli olarak tahrik ediyorlardı. Hz. Peygamber bunları soğuk
kanlılıkla karşıladı. Sonunda Hz. Peygamber, Mekke'nin başkanı Ebû Süfyan'la
olan akrabalığını düşünerek Hz. Osman'ı elçi sıfatıyla Mekke'ye gönderdi. Fakat
şehirde kargaşalık hâkimdi. Ebû Süfyan Mekke'nin dışında gezide idi. Mekke'nin
diğer önde gelenleri ise ne yapacaklarım bilemiyorlardı. Bunun için Hz. Osman'ı
Mekke'de hapsettiler. Müslümanlar arasında ise, öldürüldüğüne dâir bir şayia
çıktı. Bu büyük bir heyecan ve üzüntü yarattı. Hz. Peygamber bir ağacın altında
bütün sahâbilerinden ölünceye kadar savaşmak üzere söz aldı. Bu söze
"Bey'a'tü'r-Rıdvân" adı verilir.
Mekkeliler durumun
vehâmetini anlamakta gecikmediler. Bu defa onlar bir heyeti anlaşma yetkisiyle
birlikte Hz. Peygamber'ın huzuruna gönderdiler. Bu heyet önce Hz. Osman'ın sağ
olduğuna dair te'minat verdi. Hepsi de Mekke'lilerin tekliflerinden oluşan
Hudeybiye Anlaşmasının barış şartlan şunlardı:
1. Müslümanlar Kabe'yi
ziyaret etmeden geri döneceklerdir. Bir sene sonra ise, ziyaret edebilecekler,
fakat üç günden fazla kalamayacaklardır.
2. Medine
müslümanlarmdan Mekke'ye sığınanlar iade edilmeyecek, fakat Medine'ye gelen
Mekke'liyi, bu şahsın büyüğü istediği takdirde iade edilecekti.
3. Barış on sene
sürecektir. Bunu imzalayan tarafların müttefikleri de bu anlaşmaya bağlıdırlar.
Bu müddet içinde taraftarların topraklarından birbirlerine barış maksadıyla
serbest geçiş hakkı tanınmıştı.
b. Bu anlaşmadan sonra
Müslümanlar tıraş olarak ve yanlarında bulunan kurbanlıklarını keserek
ihramdan çıktılar. Her ne kadar bu umre yarım kalmışsa da İslâm Tarihine
Hudeybiye Umresi diye geçmiştir. Hudeybiye Antlaşmasından bir sene sonra
yapılan umreye de "Kaza Umresi" denilir. 1997 numaralı hadisin
şerhinde de açıkladığımız gibi İmam Mâlik'e ve Şafiî'ye göre, buradaki kaza
kelimesi yarım kalan Hudeybiye Umresinin kaza edilmesi anlamında değildir. Bu
kelime hüküm ve karar anlamında kullanılmıştır. Hudeybiye antlaşmasında
varılan hüküm ve karar neticesinde yapıldığı için söz konusu umre bu ismi
almıştır.[Beyhâkî, es-Siinenü'l-kübrâ, V, 219.] Çünkü Allah teâla ve tekaddes
hazretleri Kur'an-ı Keriminde "Hürmetli ay, hürmetli aya kısastır
(mukabildir). Hürmetler karşılıklıdır. O halde size tecavüz edene size tecavüz
ettikleri gibi siz de karşılık veriniz."[Bakara 194] buyurmakla "bu
yılın Zilkadesi ye umresinin geçen senenin Zilkadesine ve umresine bedel
olduğunu" bildirmiştir. Bu âyet-i kerimede kısas tâbiri geçmektedir. Kısas
"hakkı almak" demektir. Hicretin yedinci yılı Zilkadesinde
müslümanlar umre yapmakla sanki haklarım almış gibi olduklarından o sene bu
umreyi yaptılar. Bu umrede tarihe "Kaza UMresi" adıyla geçmiş oldu.
Hanefi ulemâsına göre ise bu umre, Hudeybiye yılında yarım kalan umrenin
yerine kaza olarak yapıldığı için bu ismi almıştır. Bu görüş İmam Ahmed'den de
rivayet edil niştir.
c. Resûl-i Ekrem
(s.a.Vin yaptığı üçüncü umre Ci'râne Umresidir. Bilindiği gibi Ci'râne, Mekke
ile Tâif arasında bir yerdir. Mekke'ye daha yakındır. Resûl-i Ekrem üçüncü
umresini yaparken ihrama buradan girdiği için bu umre Ci'râne Umresi diye
isimlendirilmiştir.
Bu umre müslümanlara
hücum hazırlıkları içinde bulunan Hevazin Kabilesini vurmak üzere Şevval ayında
çıkılan Huneyn Gazvesinden sonra yapıldığı için 1991 numaralı hadiste bu
umreden "Şevval ayında yapılan umre" diye bahsedilmekte ise de
aslında hicretin 8. yılı Zilkadesinde yapılmıştır.
d. Resul-i EKrem'in
yaptığı dördüncü umre Veda Haccmda yapmış olduğu umredir. Sözü geçen umre için
Zilkade ayının sonlarında ihrama girilmiş fakat umre Zilhicce ayında yapılmıştır.
Ama bu umre başlı başına müstakil bir umre olmadığı için bazıları Resûl-i
Ekrem'in bu umresini saymaya lüzum görmemişlerdir.