بَاب
الْوُقُوفِ
بِعَرَفَةَ
57. Arafat'ta Vakfe
حَدَّثَنَا
هَنَّادٌ
عَنْ أَبِي
مُعَاوِيَةَ
عَنْ هِشَامِ
بْنِ
عُرْوَةَ
عَنْ أَبِيهِ
عَنْ
عَائِشَةَ
قَالَتْ
كَانَتْ
قُرَيْشٌ
وَمَنْ دَانَ
دِينَهَا
يَقِفُونَ
بِالْمُزْدَلِفَةِ
وَكَانُوا
يُسَمَّوْنَ
الْحُمُسَ
وَكَانَ سَائِرُ
الْعَرَبِ
يَقِفُونَ
بِعَرَفَةَ قَالَتْ
فَلَمَّا
جَاءَ
الْإِسْلَامُ
أَمَرَ
اللَّهُ
تَعَالَى
نَبِيَّهُ
صَلَّى اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
أَنْ
يَأْتِيَ عَرَفَاتٍ
فَيَقِفَ
بِهَا ثُمَّ
يُفِيضُ مِنْهَا
فَذَلِكَ
قَوْلُهُ
تَعَالَى
ثُمَّ
أَفِيضُوا
مِنْ حَيْثُ
أَفَاضَ
النَّاسُ
Âişe (r.anhâ)'dan;
demiştir ki: Kureyş ile onların dinine tâbi olanlar Müzdelife'de vakfe
yaparlardı. Kendilerine "hums-kahraman" denirdi. Öbür.araplar da
Arafat'ta vakfe yaparlardı. İslâm gelince Allah, Nebiine Arafat'a giderek orada
vakfe yapmasını, sonra oradan akın etmesini emretti. Bu Allah Teâlâ'nın;
"sonra insanların akın edip döndüğü yerden siz de akın edin"[Bakara
199] âyetidir.
İzah:
Buhârî, tefsir sûre;
hac; Müslim, hac; Nesaî, menâsik
Arafat, Urane
vadisinden başlayarak karşıki dağlara doğru
uzanan sahadır. Ezrakî'nin Hz. İbn
Abbas'tan rivâyetine göre
Arafat'ın sınırı Urane vadisine bakan dağdan başlayarak Arafat dağlarına ve
Vâsik denilen yere kadar uzanan sahadır. Urane vadisi Arafât'dan sayılmaz.
Bilindiğe gibi "vakfe yapmak" ibâdet için durmak demektir. Arafat'ta
vakfe yapmak, haccın en büyük rükünlerindendir.
Buraya Arafat
denmesinin sebebi olarak ileri sürülen görüşlerden bazıları şunlardır:
a. insanlar burada
gerçek manada kulluklarını gösterdikleri için buraya bu isim verilmiştir.
b. Hz. Âdem ile Havva
burada buluştukları için buraya bu isim verilmiştir.
c. Çeşitli ülkelerden
gelen hacı adayları burada toplanıp tanıştıkları için buraya bu isim
verilmiştir.
d. Cebrail (a.s.) Nebi
s.a.v.'e hac ibâdetini burada öğrettiği ve sonunda "Earifte hazâ: Öğrendin
mi?" dediği için,
e. Allah teâlâ'nın
kullarına ikramını, affını ve mafiretini burada tanıttığı için bu isim
verilmiştir. Nitekim "Onları kendilerine anlattığı Cennete koyar"
(Muhammed (47), 6) âyet-i kerimesi de bunu ifâde eder.
Hac yapmak isteyenler
için Arafat'ta durma zamanı Arafe günü zeval vaktinden kurban bayramının
birinci gününün fecrinin doğuşuna kadar olan herhangi bir zamandır. Bu süre
içinde bir an dahi durmakla vakfe yerine getirilmiş olur. Arafat ve Arafe günü
hakkında Hz. Peygamberin hadisleri vardır. Bunlardan birisi şöyledir:
"Arafe gününde olduğu kadar Allah'ın ateşten çok kul azad ettiği başka
bir gün yoktur. Şüphesiz ki o gün Allah Arafat'ta vakfe yapanlara yakınlaşır,
sonra onlarla Meleklere karşı iftihar ederek; "Bunlar ne istediler(ki
bütün hac işlerini bırakıp burada toplandılar)" buyurur."[Müslim,
hac]
Mü/delile, Minâ ile
Arafat arasındadır. Aralarındaki mesafe iki saattir. Arafat yolu üzerinde
Mekke'den iki saat sonra Mina ve ondan iki saat sonra da Müzdelife ondan iki
saat sonra da Arafat bulunur. Bu yerde Minâ'ya yaklaşıldığı veya Allah'a
yakınlık elde edildiği için O'na Müzdelife denilmiştir.[M. Zihni Efendi,
Nimet-i İslâm s. 622.]
Arab kabilelerinden
olan Nadr kabilesi Harem dahilinde birbirleriyle karışıp toplandıkları için
kendilerine Kureyş denilmiştir. Çünkü "Kureyş" kelimesi
"toplamak" demektir.
Kureyş kabilesiyle
onların dinine tabi olan Kinâne'den ve Kays Kabilesinden bazı kimseler
Müzdelife'de vakfe yaparlardı. Kuvvet, cesaret ve kahramanlıkları sebebiyle de
kendilerine "Hums" denirdi. Gerçekten bu kabile dinlerine çok bağlı
idi. Bu hususta her türlü fedâkârlık ve feragat kendilerinde mevcuttu.
Hacca veya umreye niyet
ettikleri zaman et yemedikleri gibi kıldan yapılmış çadırlara da girmezlerdi.
Evlere de kapılarından girmezlerdi. Diğer Arab kabileleri de Arafat'ta vakfe
yaparlardı. Resul-i Ekrem (S.A.V.) ise, kendisine Nebilik gelmeden önce Arafe
gününde Arafat'ta vakfe yapanlarla birlikte vakfe yaptığı gibi ertesi günü
sabahleyin de Kureyşli-lerle birlikte Müzdelife'de vakfe yapardı.[Fethü'l-Bâri,
IV, 263.]
Muhamed b. Cübeyr b.
Mut'im'in babasından rivayet ettiği bir hadis-i şerif şu anlamdadır: "Bir
arafe günü Arafat'ta devemi kaybetmiştim. Onun ararken orada vakfe yapmakta
olan Hz. Nebie rastladım ve (kendi kendime) "Vallahi bu adam Hums (denilen
Kureyşliler) dendir. Burada işi ne?" dedim.[Fethü'r-rahbânî, XII, 123.] Bu hadise Hicret'ten önce vuku
bulmuştur. Hz. Cübeyr henüz o günlerde İsiâmiyyete girmemişti. Mekke'nin
fethinden sonra müslüman oldu ve Hayber günü vefat etti.
İslâmiyet gelince,
Allah teâlâ haccı farz kıldı haccın rüknü olarak Arafat'ta vakfe yapılmasını
emretti. Oradan da Müzdelife'ye akın edilmesini istedi.