بَاب
فِي
الرَّمَلِ
50. Remel Caiz Midir?
حَدَّثَنَا
أَبُو
سَلَمَةَ
مُوسَى بْنُ
إِسْمَعِيلَ
حَدَّثَنَا
حَمَّادٌ
حَدَّثَنَا
أَبُو
عَاصِمٍ
الْغَنَوِيُّ
عَنْ أَبِي الطُّفَيْلِ
قَالَ قُلْتُ
لِابْنِ
عَبَّاسٍ
يَزْعُمُ قَوْمُكَ
أَنَّ
رَسُولَ
اللَّهِ
صَلَّى اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
قَدْ رَمَلَ
بِالْبَيْتِ
وَأَنَّ
ذَلِكَ
سُنَّةٌ
قَالَ صَدَقُوا
وَكَذَبُوا
قُلْتُ وَمَا
صَدَقُوا وَمَا
كَذَبُوا
قَالَ
صَدَقُوا
قَدْ رَمَلَ رَسُولُ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ وَسَلَّمَ
وَكَذَبُوا
لَيْسَ
بِسُنَّةٍ
إِنَّ
قُرَيْشًا قَالَتْ
زَمَنَ
الْحُدَيْبِيَةِ
دَعُوا مُحَمَّدًا
وَأَصْحَابَهُ
حَتَّى
يَمُوتُوا مَوْتَ
النَّغَفِ
فَلَمَّا
صَالَحُوهُ
عَلَى أَنْ
يَجِيئُوا
مِنْ
الْعَامِ
الْمُقْبِلِ
فَيُقِيمُوا
بِمَكَّةَ
ثَلَاثَةَ أَيَّامٍ
فَقَدِمَ
رَسُولُ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
وَالْمُشْرِكُونَ
مِنْ قِبَلِ
قُعَيْقِعَانَ
فَقَالَ
رَسُولُ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
لِأَصْحَابِهِ
ارْمُلُوا
بِالْبَيْتِ
ثَلَاثًا
وَلَيْسَ
بِسُنَّةٍ
قُلْتُ
يَزْعُمُ
قَوْمُكَ أَنَّ
رَسُولَ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
طَافَ بَيْنَ
الصَّفَا
وَالْمَرْوَةِ
عَلَى بَعِيرِهِ
وَأَنَّ
ذَلِكَ
سُنَّةٌ
فَقَالَ صَدَقُوا
وَكَذَبُوا
قُلْتُ مَا
صَدَقُوا وَمَا
كَذَبُوا
قَالَ
صَدَقُوا
قَدْ طَافَ رَسُولُ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ وَسَلَّمَ
بَيْنَ
الصَّفَا
وَالْمَرْوَةِ
عَلَى
بَعِيرِهِ وَكَذَبُوا
لَيْسَ
بِسُنَّةٍ
كَانَ النَّاسُ
لَا
يُدْفَعُونَ
عَنْ رَسُولِ
اللَّهِ صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
وَلَا يُصْرَفُونَ
عَنْهُ
فَطَافَ
عَلَى بَعِيرٍ
لِيَسْمَعُوا
كَلَامَهُ
وَلِيَرَوْا
مَكَانَهُ
وَلَا تَنَالُهُ
أَيْدِيهِمْ
Ebu't-Tufeyl'den;
demiştir ki: Ben, İbn Abbâs'a; Senin kavmin Resûlullah (S.A.V.)'in Beyt'i
(tavaf ederken) remel yaptığını ve bunun sünnet olduğunu iddia ediyorlar,
dedim. Hem doğru söylemişler, hem de yanlış söylemişler, dedi. Ben de; Hem
doğru hem de yanlış söylemişler ne demektir? dedim.
Doğru söylemişler.
(Çünkü) gerçekten Resûlullah (S.A.V.) Beyt'i (tavaf ederken) remel yaptı.
Yanlış söylemişler. (Çünkü) o sünnet değildir. Kureyş (müşrikleri) Hudeybiye
gününde; "Şu Muhammed'i ve ashabını
bırakınız da nağf (denilen ve develerin burnundan düşen kurtların sebeb olduğu
deve) ölümüyle ölsün" dediler. (Kureyşlüer, müslümanların) gelecek sene
Mekke'de üç gün kalmaları şartıyla Resûlullah (S.A.V.) ile barış yapınca,
Resûlullah (ashabıyla birlikte Mekke'ye) geldi. Müşrikler de Kuaykıân (denilen
sıradağlar) tarafında idiler. Resûlullah (S.A.V.) ashabına; "Beyt'i tavaf
ederken üç (turda) remel yapınız." buyurdu. Ve (İbn Abbas, işte) bu sünnet
değildir, dedi. Ben; Senin kavmin ResûIIah (S.A.V.)'in Safa ile Merve arasında
devesine binerken sa'y yaptığını ve bunun (sa'yı deveye binerek yapmanın)
sünnet olduğunu iddia ediyorlar, dedim. Bunun üzerine (İbn Abbas): Hem doğru
söylemişler hem de yanlış söylemişler, dedi. Ben de; Hem doğru hem de yanlış söylemişler
ne demektir? dedim.
Doğru söylemişler.
(Çünkü) gerçekten Resûllah (S.A.V.) Safa ile Merve arasında devesi üzerinde
olduğu halde sa'y etti. Yanlış söylemişler. (Çünkü) bu (sa'y ederken deveye
binmek) sünnet değildir. (Zira) halk(ın Resulü Ekrem'e yaklaşmasın)a engel
olunamazdı ve (halk bundan) vazgeçirilemezdi. Bunun üzerine sözünü (halkın
rahatça) işitmeleri, yerini görmeleri ve ellerinin kendisine erişmemesi için
tavafı deve üzerinde yaptı, cevabını verdi.
İzah:
Müslim, hac
"Nağf",
develerin burnundan düşen bir kurttur. Bu kurtların tevlid ettiği hastalık
develerin ölümüne sebep olur. Binaenaleyh "nağf ölümüyle ölsünler"
cümlesi "hastalıktan ve zayıflıktan deve ölümüyle ölsünler" anlamında
kullanılmıştır.
"Kuaykıan"
ise, Mekke'nin kuzeyinde bulunan bir dağ silsilesidir. Mekke'nin güneyinde
bulunan Ebû Kubeys dağının karşısına düşmektedir.
Sa'yı deve üzerinde
yapmak sünnet değildir. Bu konuda ilim adamları ittifak etmişlerdir.