بَاب
الْمُحْرِمِ
يُؤَدِّبُ
غُلَامَهُ
29. İhramlı Bir
Kimse'nin Hizmetçisini Te'dibi
حَدَّثَنَا
أَحْمَدُ
بْنُ
حَنْبَلٍ
قَالَ ح و
حَدَّثَنَا
مُحَمَّدُ
بْنُ عَبْدِ
الْعَزِيزِ
بْنِ أَبِي
رِزْمَةَ أَخْبَرَنَا
عَبْدُ
اللَّهِ بْنُ
إِدْرِيسَ أَخْبَرَنَا
ابْنُ
إِسْحَقَ
عَنْ يَحْيَى بْنِ
عَبَّادِ
بْنِ عَبْدِ
اللَّهِ بْنِ
الزُّبَيْرِ
عَنْ أَبِيهِ
عَنْ
أَسْمَاءَ بِنْتِ
أَبِي بَكْرٍ
قَالَتْ
خَرَجْنَا
مَعَ رَسُولِ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ وَسَلَّمَ
حُجَّاجًا
حَتَّى إِذَا
كُنَّا
بِالْعَرْجِ
نَزَلَ
رَسُولُ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
وَنَزَلْنَا
فَجَلَسَتْ عَائِشَةُ
رَضِيَ
اللَّهُ
عَنْهَا
إِلَى جَنْبِ
رَسُولِ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
وَجَلَسْتُ
إِلَى جَنْبِ
أَبِي
وَكَانَتْ زِمَالَةُ
أَبِي بَكْرٍ
وَزِمَالَةُ
رَسُولِ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
وَاحِدَةً
مَعَ غُلَامٍ
لِأَبِي
بَكْرٍ
فَجَلَسَ
أَبُو بَكْرٍ
يَنْتَظِرُ
أَنْ يَطْلُعَ
عَلَيْهِ
فَطَلَعَ
وَلَيْسَ
مَعَهُ
بَعِيرُهُ
قَالَ أَيْنَ
بَعِيرُكَ
قَالَ
أَضْلَلْتُهُ
الْبَارِحَةَ
قَالَ
فَقَالَ
أَبُو بَكْرٍ
بَعِيرٌ
وَاحِدٌ
تُضِلُّهُ
قَالَ
فَطَفِقَ يَضْرِبُهُ
وَرَسُولُ
اللَّهِ
صَلَّى اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
يَتَبَسَّمُ
وَيَقُولُ
انْظُرُوا
إِلَى هَذَا
الْمُحْرِمِ مَا
يَصْنَعُ
قَالَ ابْنُ
أَبِي
رِزْمَةَ فَمَا
يَزِيدُ رَسُولُ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
عَلَى أَنْ
يَقُولَ
انْظُرُوا
إِلَى هَذَا
الْمُحْرِمِ
مَا يَصْنَعُ
وَيَتَبَسَّمُ
Esma bint Ebî Bekr
(r.anha)'dan; demiştir ki: Biz hac maksadıyla Resûlullah'la birlikte (yola)
çıkmıştık. Arç (denilen yer)e varınca Resûlullah (s.a.v.) (hayvanından) indi.
Biz de indik. Aişe (r.anha) Resûlullah (s.a.v.)'in yanına oturdu, ben de
babamın yanına oturdum. Ebû Bekr (r.a.) ile Resûlullah (s.a.v.)'in (ortaklaşa
kullandıkları) bir tek yük hayvanı vardı. Ebû Bekr (r.a.)'a ait bir hizmetçinin
yanında bulunuyordu. Ebû Bekr oturdu, hizmetçisinin (hayvanıyla birlikte)
gelmesini bekliyordu. Derken çıkageldi ve yanında yük hayvanı yoktu.
Hayvanın nerede? diye
sordu. (O da): -Dün gece onu kaybettim, dedi. Ebû Bekr (r.a.): (Zaten) bir tane hayvan (vardı) sen de onu
kayıp (mı) ettin? dedi. Ve ona vurmaya başladı. Resulullah (s.a.v.)
gülümseyerek (şöyle) diyordu: "Şu ihramlıya bakın ne yapıyor?"
İbn Ebû Rizme dedi ki:
Resûlullah (s.a.v.) gülümseyerek "şu ihramlıya bakın ne yapıyor?"
dedi; (Bundan) fazla bir tepki göstermedi.
İzah:
İbn Mâce, menâsik;
Ahmed b. Hanbel, VI, 344; Beyhakî, es-Sünnenu'1-kübrâ, V,68.
"Arc"
Medine'nin güney-batısında ve 120 km. uzaklıkta bir yerdir.
Zimâle: Üzerinde yük ve
azık yükletilen deve demektir.
Her ne kadar Ebû Bekr
(r.a.)'in hizmetçisine bu şekilde davranması ihramına bir zarar vermezse de, af
ile muamele etmesi kendisi için daha efdal idi. Bununla beraber hizmetçiye
hakkettiği için bu şekilde davranmak; "Artık hacda kadına yaklaşmak,
günah işlemek, kavga etmek yoktur."[Bakara 197.] âyetinin kapsamına
girmiyor.
Fakat Hz. Ebû Bekr'in
bu hareketiyle efdal olanı terkettiğine işaret etmek için Resûl-i Ekrem Hz. Ebû
Bekr'in hareketini basite alarak tebessümle karşılamış ve, "Şuna bakın
ihramlı olduğu halde nasıl hareket ediyor?" sözleriyle ta'rizde
bulunmuştur. Ancak Ebû Bekr es-Siddîk'ın bu hareketi, mezkûr âyetin kapsamı
içine girmediği için daha fazla üzerine varmamıştır. Esasen hizmetçiyi
hakkettiği için tartaklamak şayet mezkûr âyetin kapsamına girmiş olsaydı, Ebû
Bekr es-Sıddîk (r.a.) buna cesaret edemezdi.