8. Musa bin İsmail'in
Rivayeti
حَدَّثَنَا
مُوسَى بْنُ
إِسْمَاعِيلَ
عَنْ
حَمَّادِ
بْنِ
سَلَمَةَ
عَنْ يَحْيَى
بْنِ سَعِيدٍ
وَرَبِيعَةَ
بِإِسْنَادِ
قُتَيْبَةَ
وَمَعْنَاهُ
وَزَادَ
فِيهِ فَإِنْ
جَاءَ
بَاغِيهَا
فَعَرَفَ
عِفَاصَهَا
وَعَدَدَهَا
فَادْفَعْهَا
إِلَيْهِ و قَالَ
حَمَّادٌ
أَيْضًا عَنْ
عُبَيْدِ اللَّهِ
بْنِ عُمَرَ
عَنْ عَمْرِو
بْنِ شُعَيْبٍ
عَنْ أَبِيهِ
عَنْ جَدِّهِ
عَنْ النَّبِيِّ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ مِثْلَهُ
قَالَ
أَبُو دَاوُد
وَهَذِهِ
الزِّيَادَةُ
الَّتِي
زَادَ
حَمَّادُ
بْنُ
سَلَمَةَ فِي
حَدِيثِ
سَلَمَةَ
بْنِ
كُهَيْلٍ
وَيَحْيَى
بْنِ سَعِيدٍ
وَعُبَيْدِ
اللَّهِ بْنِ
عُمَرَ وَرَبِيعَةَ
إِنْ جَاءَ
صَاحِبُهَا
فَعَرَفَ
عِفَاصَهَا
وَوِكَاءَهَا
فَادْفَعْهَا
إِلَيْهِ
لَيْسَتْ
بِمَحْفُوظَةٍ
فَعَرَفَ
عِفَاصَهَا
وَوِكَاءَهَا
وَحَدِيثُ
عُقْبَةَ
بْنِ سُوَيْدٍ
عَنْ أَبِيهِ
عَنْ
النَّبِيِّ
صَلَّى اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
أَيْضًا قَالَ
عَرِّفْهَا
سَنَةً
وَحَدِيثُ
عُمَرَ بْنِ
الْخَطَّابِ
أَيْضًا عَنْ
النَّبِيِّ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
قَالَ عَرِّفْهَا
سَنَةً
(Bir önceki (1707.)
hadisin) manası (bir de 1704 numaralı) Kuteybe (b. Abdurrahman) hadisinin
senediyle yani Rabia b. Ebî Abdurrahman yoluyla (rivayet edilmiştir. Şu farkla
ki Hammâd b. Seleme) bu rivayete şu cümleyi de eklemiştir: "Eğer arayıcısı
gelir de (malın) çıkınını ve miktarını bilirse, onu ona verîver".
(Bu hadisin) bir
benzerini de yine Hammâd, Ubeydullah b. Ömer, Amr b. Şuayb, onun babası ve
dedesi yoluyla Peygamber (S.A.V.)'den rivayet etmiştir.
İzah:
Buhari, lukata; Müslim,
lukata; Tirmizî, ahkâm; İbn Mâce, lukata; Muvatta, akdiye; Ahmed b. Hanbel II,
180, 186, 203; IV, 115-117.
Ebû Davud'un hadise ait
üç ta'liki aşağıda ayrı ayrı ele alınarak değerlendirilecektir.
Bilindiği gibi bu
hadisin benzeri daha önce 1704 numarada geçmiştir.
Ancak burada 1704
numaralı hadisten fazla olarak bir de Hammâd b. Seleme'nin ilâve ettiği
"eğer arayıcısı gelir de malın çıkınım ve miktadıfını bilirse, malı ona
veriver" anlamına gelen bir cümle bulunmaktadır.
Bu hadisin zahirine
bakarak İmam Mâlik (r.a.) buluntu bir malın vasıflarını sayarak onun kendisine
ait olduğunu iddia eden bir kimseye bu malın başka bir delil aranmadan teslim
edilmesi farz olduğunu söylemiştir.
Şâfiîlerle Hanefîler
ise yine bu hadisten, malın sahibi olduğunu iddia eden kimsenin malın
vasıflarını sayıp dökmesi neticesinde malı bulan kimsenin kalbinde malın o
kimseye ait olduğuna dair bir kanaat uyanırsa malı o kimseye teslim etmesi caiz
olmakla beraber, farz değildir. Çünkü "buradaki emir farziyyet ifâde
etmez, mendupluk ifâde eder" demişlerdir.
Hammâd b. SeJeme'nin
metinde geçen ilâvesini Müslim, Hammâd b. Seleme Yahya b. Said, Rabiatü'r-Rey,
İbn Ebi Abdirrahman, Yezid, Zeyd b. Halid el-Cüheni zinciriyle ve şu mânâya
gelen lâfızlarla rivayet etmiştir:
Bir adam Peygamber (S.A.V.)'e
kaybolan develerin hükmünü sormuş..." Rabia şunu ilâve etmiş: "Bunun
üzerine kızdı. Hatta yanakları da kızardı" ve hadisi yukandakilerin hadisi
gibi rivayet etmiş şunu da ilave etmiş: "Şayet sahibi gelir de
muhafazasını, sayısını ve bağını bilirse, onu kendisine veriver! Aksi takdirde
o senindir."[Müslim, lukata]
(a) Ebû Dâvûd dedi ki:
Hammâd b. Seleme'nin, Seleme b. Kü-heyl, Yahya b. Said, ubteydullah b. Ömer ve
Rabia'nın "Eğer sahibi gelir (yitik malın) çıkınını ve (çıkının) ağız
bağım bilecek olursa, o malı ona teslim ediver" (şeklindeki) hadisine
yaptığı şu "çıkını ve (çıkının) ağız bağını bilirse" (sözlerinden
oluşan) ilâve (bu hadisin diğer yollardan gelen rivayetlerine) tercih
edilebilecek nitelikte değildir.
İzah:
Her ne kadar musannif,
Hammâd b. Seleme'nin bu ilâvesinin diğer rivayetlerden daha sağlam olmadığını
söylemişse de aslında bu ilâveyi Müslim de Sahih'inde rivayet etmiş [Müslim,
lukata] ve İbn Hacer de Musannif Ebû Davud'un bu tespitinin isabetsiz olduğunu
söylemiştir.[İbn Hacer, Fethul-Bârî, VI.4] Nitekim 1703 numaralı hadisin
şerhinde açıklamıştık. Ayrıca İbn Hazm da Musannifin bu kanaatinin doğru
olmadığını ifade etmiştir.[ibn Hazm, el-Muhallâ, lukata, VIII, 265.]
(b) (Ebû Dâvûd dedi ki:)
Ukbe b. Süveyd'in babası vasıtasıyla Peygamber (S.A.V.)'den (rivayet ettiği)
hadiste de (Zeyd b. Hâlid el-CühenVnin rivayet ettiği 1706 no'lu hadiste)
olduğu gibi (Hz. Peygamber'in kendisine yitik malın nasıl bir işleme tabi
tutulacağını soran bir kimseye):
"Onu bir sene ilan
et!" buyurdu(ğu ifade edilmektedir.)
İzah:
Her ne kadar musannif,
Hamnıâd ibn Seleme'nin bu ta'lîki buluntu bir malın bir sene ilan edilmesi
gerektiğini ifâde eden 1706 numaralı hadîsi takviye için getirmişse de aslında
Ebû Davud'un bu ta'lîkini Taberâni ile Beğavi, Elhumeydî ve ibn Seken şu
senedle zinciriyle Hz. Peygambere ulaştırmışlardır. "Muhammed ibn
Ma'n-elğıfârî, Rabîa, Ukbe ibn Süveyd ve babası Süveyd. Söz konusu ta'lîk şu
manaya gelen lafızlardan ibarettir. "Resûlullah (S.A.V.)'e lükatayı sordum
da:
"Onu bir sene ilan
et, sonra onun kabım muhafaza et", buyurdu.[İbn Hazm, el-Muhallâ,
(lukata), VIII, 265.]
(c) (Ebû Dâvûd dedi ki)
Ömer b. ei-Hattâb'ın Peygamber (S.A.V.)'den rivayet ettiği hadiste de (Zeyd b.
Halid el-CühenVnin rivayet ettiği 1706. hadiste) olduğu gibi (Hz.
Peygamber'in, kendisine yitik malın nasıl bir işleme tâbi tutulacağını soran
bir kimseye):
"Onu bir sene ilân
et." buyurdu(ğu ifâde edilmektedir.)
İzah:
Bu ta'lîki de Tahâvi
ile Beyhakî, Amr ibn Şuayb'dan O'da Süfyân ibn Abdillâh'ın oğullan Amr ile
Asım'dan, O'nlar da babaları Süfyân ibn Abdillah'dan O'da Hz. Ömer'den O'da Hz.
Peygamberden rivayet etmiştir.[Tahavî, Şerhu Meâni'l-âsâr, lukata, IV, 138;
Beyhakî, es-sünenü'l-Kübrâ, VI, 187.]