6. Muhammed bin
Râfi'in Rivayeti
حَدَّثَنَا
مُحَمَّدُ
بْنُ رَافِعٍ
وَهَارُونُ
بْنُ عَبْدِ
اللَّهِ
الْمَعْنَى
قَالَا
حَدَّثَنَا
ابْنُ أَبِي
فُدَيْكٍ
عَنْ الضَّحَّاكِ
يَعْنِي
ابْنَ
عُثْمَانَ
عَنْ سَالِمٍ
أَبِي
النَّضْرِ
عَنْ بُسْرِ
بْنِ سَعِيدٍ
عَنْ زَيْدِ
بْنِ خَالِدٍ
الْجُهَنِيِّ
أَنَّ
رَسُولَ
اللَّهِ صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
سُئِلَ عَنْ
اللُّقَطَةِ
فَقَالَ
عَرِّفْهَا
سَنَةً
فَإِنْ جَاءَ
بَاغِيهَا
فَأَدِّهَا
إِلَيْهِ
وَإِلَّا
فَاعْرِفْ
عِفَاصَهَا
وَوِكَاءَهَا
ثُمَّ كُلْهَا
فَإِنْ جَاءَ
بَاغِيهَا
فَأَدِّهَا
إِلَيْهِ
Zeyd b. Hâlid
el-Cühenî'den rivayet edildiğine göre, Resûlullah (S.A.V.)'e buluntu mal(ın
nasıl bir muameleye tabi tutulacağı) sorulmuş, o (S.A.V.)'da şöyle cevap
vermiş: "Onu bir sene ilân et. Eğer arayıcısı gelirse, ona ver. Eğer
gelmezse, onun kabını ve ağız bağını tesbit et, onu malına kat. Eğer (onu
harcadıktan sonra bir gün onun) arayıcısı çıkıp gelecek olursa, onu(n değerini)
kendisine veriver."
İzah:
Müslim, lukata; İbn
Mace, lukata, Ahmed b. Hanbel, II, 180, 203; V, 193.
Hadis-i şerif, yitik
mal bulan kimseye bir süre sonra bir kimsenin gelip de malın vasıflarını
sayarak onun kendisine ait olduğunu iddia etmesi hâlinde bu malı teslim
etmek gerektiğine delâlet etmektedir.
İmam Mâlik ile İmam Ahmed'e
göre, malı arayan kimsenin malm vasıflarım sayıp dökmesi hâlinde, gerçekten ona
ait olduğuna dair malı bulanın kalbinde bir kanaat hâsıl olursa, malı ona
teslim etmesi farzdır.
Hanefî ulemâsı, îmam
Şafiî ve cumhuru ulemâya göre ise, hadiste geçen "kendisine ver" emri
"nedb," ifâde ettiğinden malı bulan kimsenin, malın kendisine ait
olduğunu söyleyerek vasıflarım sayıp döken kimseye teslim etmesi farz değil,
mendubtur. Ancak malın kendine ait olduğunu iddia eden kimse bu iddiasını
delille isbatlayacak olursa, o zaman, bu malı ona teslim etmek farz olur.
Bu durum malın
harcanmasından sonra bile sâhabinin çıkması hâlinde, en azından malın
bedelinin ona ödenmesi gerektiğini yitik malın, onu bulanın elinde bir emânet
olduğuna/ ve sahibinin belirlenmesi halinde ona teslim edilmesi icabettiğini
gösterir.
Bu mevzuda Hattâbî
şöyle demiştir:
"Sonra ondan
yararlan" ifadesi, yitik bir mal bulan kimsenin usûlüne göre ve yeterince
onu ilan ettikten sonra, sahibinin çıkmaması halinde, sahibi çıkınca kendisine
bedelini ödemek şartıyla, onu harcayabileceğine, bunda hiçbir kerahet
olmadığına delâlet etmektedir. Her ne kadar İmam Mâlik; "O, ya senindir,
ya da kurdundur" mealindeki 1704 numaralı hadis-i şerife dayanarak
"çölde bir koyun bulup da yiyen kimse sonradan sahibinin çıkması halinde
o koyunun bedelini ödemekle mükellef değildir" demişse de bu hadiste
geçen '*eğer arayıcısı çıkıp gelirse onu(n değerini) kendisine veriver"
cümlesi aleyhine bir delildir.
Bu cümleye dayanarak
İmam Şafiî de "ister şehirde ister şehir dışında bulmuş olsun, bulduğu
bir koyunu yiyen kimse sahibinin çıkması halinde onu ödemekle
yükümlüdür," demiştir ki Hafız İbn Hacer'in dediği gibi, Hz. Peygamber'in
ona yeme izni vermeden önce sahibinin gelmesi halinde ona teslim etmeyi emretmesi
İmam Şafiî'nin bu görüşünü kuvvetlendirmektedir.