SÜNEN EBU DAVUD

Bablar    Konular    Numaralar  

LUKATA BAHSİ

<< 1706 >>

6. Muhammed bin Râfi'in Rivayeti

 

حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ رَافِعٍ وَهَارُونُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ الْمَعْنَى قَالَا حَدَّثَنَا ابْنُ أَبِي فُدَيْكٍ عَنْ الضَّحَّاكِ يَعْنِي ابْنَ عُثْمَانَ عَنْ سَالِمٍ أَبِي النَّضْرِ عَنْ بُسْرِ بْنِ سَعِيدٍ عَنْ زَيْدِ بْنِ خَالِدٍ الْجُهَنِيِّ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ سُئِلَ عَنْ اللُّقَطَةِ فَقَالَ عَرِّفْهَا سَنَةً فَإِنْ جَاءَ بَاغِيهَا فَأَدِّهَا إِلَيْهِ وَإِلَّا فَاعْرِفْ عِفَاصَهَا وَوِكَاءَهَا ثُمَّ كُلْهَا فَإِنْ جَاءَ بَاغِيهَا فَأَدِّهَا إِلَيْهِ

 

Zeyd b. Hâlid el-Cühenî'den rivayet edildiğine göre, Resûlullah (S.A.V.)'e buluntu mal(ın nasıl bir muameleye tabi tutulacağı) sorulmuş, o (S.A.V.)'da şöyle cevap vermiş: "Onu bir sene ilân et. Eğer arayıcısı gelirse, ona ver. Eğer gelmezse, onun kabını ve ağız bağını tesbit et, onu malına kat. Eğer (onu harcadıktan sonra bir gün onun) arayıcısı çıkıp gelecek olursa, onu(n değerini) kendisine veriver."

 

 

İzah:

Müslim, lukata; İbn Mace, lukata, Ahmed b. Hanbel, II, 180, 203; V, 193.

 

Hadis-i şerif, yitik mal bulan kimseye bir süre sonra bir kimsenin gelip de malın  vasıflarını  sayarak onun kendisine ait olduğunu iddia etmesi hâlinde bu malı teslim etmek gerektiğine delâlet etmektedir.

 

İmam Mâlik ile İmam Ahmed'e göre, malı arayan kimsenin malm vasıflarım sayıp dökmesi hâlinde, gerçekten ona ait olduğuna dair malı bulanın kalbinde bir kanaat hâsıl olursa, malı ona teslim etmesi farzdır.

 

Hanefî ulemâsı, îmam Şafiî ve cumhuru ulemâya göre ise, hadiste geçen "kendisine ver" emri "nedb," ifâde ettiğinden malı bulan kimse­nin, malın kendisine ait olduğunu söyleyerek vasıflarım sayıp döken kim­seye teslim etmesi farz değil, mendubtur. Ancak malın kendine ait oldu­ğunu iddia eden kimse bu iddiasını delille isbatlayacak olursa, o zaman, bu malı ona teslim etmek farz olur.

 

Bu durum malın harcanmasından sonra bile sâhabinin çıkması hâlin­de, en azından malın bedelinin ona ödenmesi gerektiğini yitik malın, onu bulanın elinde bir emânet olduğuna/ ve sahibinin belirlenmesi halinde ona teslim edilmesi icabettiğini gösterir.

 

Bu mevzuda Hattâbî şöyle demiştir:

 

"Sonra ondan yararlan" ifadesi, yitik bir mal bulan kimsenin usûlü­ne göre ve yeterince onu ilan ettikten sonra, sahibinin çıkmaması halinde, sahibi çıkınca kendisine bedelini ödemek şartıyla, onu harcayabileceğine, bunda hiçbir kerahet olmadığına delâlet etmektedir. Her ne kadar İmam Mâlik; "O, ya senindir, ya da kurdundur" mealindeki 1704 numaralı hadis-i şerife dayanarak "çölde bir koyun bulup da yiyen kimse sonradan sahibi­nin çıkması halinde o koyunun bedelini ödemekle mükellef değildir" de­mişse de bu hadiste geçen '*eğer arayıcısı çıkıp gelirse onu(n değerini) ken­disine veriver" cümlesi aleyhine bir delildir.

 

Bu cümleye dayanarak İmam Şafiî de "ister şehirde ister şehir dışın­da bulmuş olsun, bulduğu bir koyunu yiyen kimse sahibinin çıkması ha­linde onu ödemekle yükümlüdür," demiştir ki Hafız İbn Hacer'in dediği gibi, Hz. Peygamber'in ona yeme izni vermeden önce sahibinin gelmesi halinde ona teslim etmeyi emretmesi İmam Şafiî'nin bu görüşünü kuvvet­lendirmektedir.