DEVAM: 24. Kim'e Zekât
Verilir Ve Zenginliğin Ölçüsü Nedir?
حَدَّثَنَا
عَبْدُ
اللَّهِ بْنُ
مُحَمَّدٍ
النُّفَيْلِيُّ
حَدَّثَنَا
مِسْكِينٌ حَدَّثَنَا
مُحَمَّدُ
بْنُ
الْمُهَاجِرِ
عَنْ
رَبِيعَةَ
بْنِ يَزِيدَ
عَنْ أَبِي
كَبْشَةَ
السَّلُولِيِّ
حَدَّثَنَا
سَهْلُ ابْنُ
الْحَنْظَلِيَّةِ
قَالَ قَدِمَ
عَلَى
رَسُولِ
اللَّهِ صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
عُيَيْنَةُ
بْنُ حِصْنٍ
وَالْأَقْرَعُ
بْنُ حَابِسٍ
فَسَأَلَاهُ
فَأَمَرَ
لَهُمَا
بِمَا سَأَلَا
وَأَمَرَ مُعَاوِيَةَ
فَكَتَبَ
لَهُمَا
بِمَا سَأَلَا
فَأَمَّا
الْأَقْرَعُ
فَأَخَذَ
كِتَابَهُ
فَلَفَّهُ
فِي
عِمَامَتِهِ
وَانْطَلَقَ
وَأَمَّا
عُيَيْنَةُ
فَأَخَذَ
كِتَابَهُ
وَأَتَى
النَّبِيَّ
صَلَّى
اللَّهُ عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
مَكَانَهُ
فَقَالَ يَا مُحَمَّدُ
أَتُرَانِي حَامِلًا
إِلَى
قَوْمِي
كِتَابًا لَا
أَدْرِي مَا
فِيهِ
كَصَحِيفَةِ
الْمُتَلَمِّسِ
فَأَخْبَرَ
مُعَاوِيَةُ
بِقَوْلِهِ
رَسُولَ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ وَسَلَّمَ
فَقَالَ
رَسُولُ
اللَّهِ
صَلَّى اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
مَنْ سَأَلَ
وَعِنْدَهُ
مَا يُغْنِيهِ
فَإِنَّمَا
يَسْتَكْثِرُ
مِنْ النَّارِ
وَقَالَ
النُّفَيْلِيُّ
فِي مَوْضِعٍ
آخَرَ مِنْ
جَمْرِ
جَهَنَّمَ
فَقَالُوا
يَا رَسُولَ
اللَّهِ
وَمَا
يُغْنِيهِ
وَقَالَ النُّفَيْلِيُّ
فِي مَوْضِعٍ
آخَرَ وَمَا الْغِنَى
الَّذِي لَا
تَنْبَغِي
مَعَهُ الْمَسْأَلَةُ
قَالَ قَدْرُ
مَا
يُغَدِّيهِ
وَيُعَشِّيهِ
وَقَالَ
النُّفَيْلِيُّ
فِي مَوْضِعٍ
آخَرَ أَنْ
يَكُونَ لَهُ
شِبْعُ
يَوْمٍ
وَلَيْلَةٍ
أَوْ
لَيْلَةٍ
وَيَوْمٍ
وَكَانَ
حَدَّثَنَا
بِهِ
مُخْتَصَرًا
عَلَى هَذِهِ
الْأَلْفَاظِ
الَّتِي
ذَكَرْتُ
Sehl b.
el-Hanzeliyye'den; demiştir ki: Uyeyne b. Hısn ile el-Akra b. Habis Resûlullah
(s.a.v.)'e geldiler ve ondan (bir şeyler) istediler. Bunun üzerine Resûlullah
(s.a.v.) onlara istedikleri şeylerin verilmesini emretti. Muâviye'ye (onlara
istedikleri şeylerin verilmesi için oturdukları yerlerin zekât memurlarına
yazmasını) emretti. O da onlara istedikleri şeyleri yazdı. Akra mektubunu aldı,
sarığının içine sardı ve gitti. Uyeyne ise, mektubunu aldı, Resûlullah
(s.a.v.)'in yanına geldi ve (kendi kendine) dedi ki: "Ya Muhammed ! Benim, Mütelemmis'in
sayfası (mektubu) gibi içinde ne olduğunu bilmediğim bir mektubu, kavmime
götüreceğimi mi zannediyorsun?"
Bunun üzerine Muaviye,
onun bu sözünü Resûlullah (s.a.v.)'e haber verdi, Resûlullah (s.a.v.):
"Kimin yanında kendisine yetecek malı olduğu halde dilenirse, kendisini
ateşe götürecek şeyi çoğaltmış olur" buyurdu. Nüfeylî bir diğer rivayette
("ateş" sözü yerine) "cehennemin kor ateşi", dedi,
Ordakiler: Ya Resûlullah! Kişiye yetecek malın miktarı nedir? dediler. -Nufeylî
bir diğer rivayette, bunun yerine "varlığıyla beraber dilenmek uygun
olmayan zenginliğin miktarı nedir? dedi.
"Ona öğle ve akşam
yemeğinde yetecek miktardır" buyurdu. Nufeylî bir diğer rivayette bunun
yerine, "Onu bir gün bir gece veya bir gece bir gün doyuracak yiyeceğinin
olmasıdır" dedi ve bize bunu zikredilen bu sözlerle kısa olarak rivayet
etti.
İzah:
Ahmed b. Hanbel, IV,
181.
Uyeyne b. Hısn ile
Akra' müellefe-i kulübtan olup Mekke'nin Fethinden sonra müslümân olmuşlardır.
Uyeyne,
Huneyn ve Taif
gazvelerine katılmıştır. Hz. Ebû Bekr döneminde yalancı Peygamber Tüleyha
el-Esedî'ye beyat edip irtidât etmişse de daha sonra bir daha İslâm'a
dönmüştür.
Mütelemmis, câhiliyet
devri şairlerindendir. Asıl adı Cerîr b. Abdilmelik'tir. Tarafe b. el-Abd ile
beraber kral Amr b. Hind'i hicvetmişti. Bunun üzerine Amr, valisine onları
öldürmesi için mektup yazmış; ama onlara hediye vermesi için mektup yazdığını
söylemiş. Tarafe kendisi için yazılan mektubu almış valiye götürmüş ve
öldürülmüştü. Mütelemmis ise, mektubtan şüphelenmiş ve onu açmış içindekini
öğrenince onu yırtmış ve öldürülmekten kurtulmuştu. İşte Arablar bunu darb-ı
mesel yapmışlardır.
Resûlullah (s.a.v.) bu
iki adama müellefe-i kulûb payından vermiştir. Çünkü ikisi de fakir değillerdi.
Bazıları da Peygamber (s.a.v.)'in onlara zekâttan değil de Huneyn ganimetinden
yüzer deve verdiğini söylemiştir.
Nufeylî bu hadisi Ebû
Davud'a iki sefer rivayet etmiştir. Birinde: "kimin yanında kendisine
yetecek malı olduğu halde dilenirse kendisini ateşe götürecek şeyi çoğaltmış olur.**
Oradakiler: Ya Resûlullah! Ona yetecek malın miktarı nedir? dediler. O da:
"Ona öğle ve akşam yemeğinde yetecek miktardır" diye buyurdu. Diğer
bir rivayette ise, "kimin yanında kendisine yetecek malı olduğu halde
dilenirse kendisini cehennemin kor ateşine götürecek şeyi çoğaltmış
olur." Ordakiler: Ya Resûlullah! Varlığıyla beraber dilenmek uygun olmayan
zenginliğin miktarı nedir? dediler. O da: "Onu bir gün bir gece -veya bir
gece bir gün- doyuracak yiyeceğinin olmasıdır." buyurdu" dedi.
Râvî hadisin kendisine
"birgün bir gece" şeklinde mi, yoksa "bir gece bir gün"
olarak mı rivayet edildiğinde tereddüt etmiştir.
Bu hadîse göre, öğle ve
akşam yemeği olanın dilenmesi helâl değildir.
Bazıları bu hadîsi öğle
ve akşam yemeğini devamlı bulabilene hamletmişlerdir.
Cumhur: "Bir
günlük yiyeceği olan kimsenin nafile sadaka istemesi haramdır. Ama zekât
istemesi caizdir," demişlerdir. Bununla ilgili geniş malumat için 1634
no'lu hadisin açıklamasına bakılmalıdır.