بَاب
زَكَاةِ
الْفِطْرِ
18. Fıtır Sadakası
حَدَّثَنَا
مَحْمُودُ
بْنُ خَالِدٍ
الدِّمَشْقِيُّ
وَعَبْدُ
اللَّهِ بْنُ
عَبْدِ الرَّحْمَنِ
السَّمْرَقَنْدِيُّ
قَالَا حَدَّثَنَا
مَرْوَانُ
قَالَ عَبْدُ
اللَّهِ
حَدَّثَنَا
أَبُو يَزِيدَ
الْخَوْلَانِيُّ
وَكَانَ
شَيْخَ صِدْقٍ
وَكَانَ
ابْنُ وَهْبٍ
يَرْوِي عَنْهُ
حَدَّثَنَا
سَيَّارُ
بْنُ عَبْدِ
الرَّحْمَنِ
قَالَ
مَحْمُودٌ
الصَّدَفِيُّ
عَنْ
عِكْرِمَةَ
عَنْ ابْنِ
عَبَّاسٍ
قَالَ فَرَضَ
رَسُولُ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ زَكَاةَ
الْفِطْرِ
طُهْرَةً
لِلصَّائِمِ
مِنْ
اللَّغْوِ
وَالرَّفَثِ
وَطُعْمَةً
لِلْمَسَاكِينِ
مَنْ
أَدَّاهَا
قَبْلَ الصَّلَاةِ
فَهِيَ
زَكَاةٌ
مَقْبُولَةٌ
وَمَنْ أَدَّاهَا
بَعْدَ
الصَّلَاةِ
فَهِيَ صَدَقَةٌ
مِنْ
الصَّدَقَاتِ
İbn Abbâs (r.a.)'dan;
demiştir ki: Resûlullah (s.a.v.) fıtır sadakasını oruçluyu faydasız ve
müstehcen söz ve fiillerden temizleyici, fakirlere de yiyecek olmak üzere farz
kıldı. Kim onu bayram namazından önce verirse, o kabul olunmuş bir zekâttır.
Kim de onu bayram namazından sonra verirse, o sadakalardan bir sadakadır.
İzah:
İbn Mâce, zekât; Hâkim,
el-Mustedrek, I, 409.
Fıtır oruç açmaktır.
Şevval ayının ilk günü olan Ramazan bayramının birinci gününde oruç tutulmayıp
iftar edildiği için ona fıtır günü, o gün verilmesi gereken sadakaya da fıür sadakası
denilmiştir. Buna "fıtır zekâtı, fitre, oruç sadakası, Ramazan sadakası
ve baş zekâtı" da denilmektedir. Fıtır kelimesi, orucun zıddı olarak
İslâm'dan önce kullanılmışsa da terkib olarak İslâmdan sonra kullanılmış, dinî
bir ıstılahtır.
Istılahta fıtır
sadakası, belirli bir surette zekât müstehaklarına verilen bir miktardır.
Fıtır sadakası Ramazan
orucunun farz kılındığı yıl olan hicrî II. yılda meşru kılınmıştır. Oruç Şaban
ayında, fıtır sadakası da Ramazan bayramından iki gün önce vâcib olmuştur.
Hadiste geçen diğer
kelimelere gelince:
Lağv: Faydasız söz ve
fiildir.
Refes; müstehcen ve pis
sözlerdir. Cinsî münâsebet anlamında da kullanılmaktadır. Ancak burada kast
edilen mana birincisidir.
kelimesini cumhur,
"Farz kıldı" anlamında kabul ederken Hanefîler, onu dildeki hakiki
mânâsı olan "tayin ve takdir etti" anlamına almış ve fıtır
sadakasının farz değil, vâcib olduğunu söylemişlerdir.
Ibn Abdilberr bu konuda
şöyle demektedir:
"ibn Ömer
hadisindeki (1611 ve 1612 no'lu hadisler) kelimesinin, iki manaya ihtimâli
vardır:
a. Dini bir ıstılah
olarak "farz kıldı" mânâsı,
b. Dildeki asıl mânâsı
olan "takdir etti" anlamı. Buna göre hadisteki ilgili cümlenin mânâsı
"Resûlullah (s.a,) fıtır sadakasının miktarını takdir ve tayin elti"
oluyor. Ancak bence birinci ihtimal olan vücub manası ikinci ihtimal olan
takdir mânâsından daha kuvvetlidir. Çünkü farz kelimesi kullanıldığı zaman
dinde ondan vücûb mânâsı kast edilmektedir. Bu kelimenin başka manaya alınması
ancak icma' ile olabilir. Halbuki hadisteki farzı vâcib manasından ayıran ve
fıtır sadakasının vâcib (farz) olmadığına delâlet eden bir icma' yoktur."
İbn Dakiki'1-İyd de bu
manaya yakın bir açıklamada bulunuyor ve diyor ki:
"İbn Ömer
hadisindeki farzın lügatte asıl manası takdirdir. Bilâhere dinde vücub manasına
nakledilmiştir. Doiayisıyle farzı vücûba hamletmek, asıl mânâsı olan takdire
yormaktan daha doğrudur. Farzı takdir mânâsına hamlederek fıtır sadakasının
sünnet olduğunu söylemek yanlıştır."
Cumhura göre farz ile
vâcib aynı şey olup kat'î veya zannî bir delil ile yapılması kesinlikle istenen
şeydir. Binaenaleyh fıtır sadakası, zekât gibi farzdır.
Hanefîlere göre ise,
farz ve vâcib ayrı şeylerdir. Sübût ve'delâleti kat'î olan bir delil ise sabit olana
farz; sübut veya delâleti zannî olan bir delil ile sabit olana da vâcib denir.
Fıtır sadakası, haber-i vâhid ile sabit olduğu için delili, zannîdır.
Doiayısıyle fıtır sadakası vâcibtir, farz değildir.
İbn Uleyye ile Ebu bekr
b. Keysân el-Esamm'a göre fıtır sadakası, zekât farz kılınmadan önce farzdı.
Zekâtın farz kılınmasıyla farziyyeti neshedilmiştir. Delilleri Nesâî, İbn
Mâce'nin Kays b. Sa'd'den rivayet ettikleri şu hadistir:
"Rasûîuîlah
(s.a.v.) zekât farz olmadan önce bize fıtır sadakası vermemizi emretti. Sonra
zekât emri inince, bize ne emretti, ne de men'etti. Biz onu vermeye devam
ediyorduk."[Nesaî, zekât; İbn Mâce, zekât]
Ancak, "bunda
fıtır sadakasının neshedildiğine delâlet eden bir delil yoktur. Çünkü daha önce
verilmiş olan emir ile yetinilmiş olma ihtimali vardır. Ayrıca bir farzın
inişi, başka bir farzın kalkmasını gerektirmez" denilmiş ve- iddiaları reddedilmiştir.
“ = oruçluyu
temizleyici" sözündeki "sâim" kelimesi, bazı nüshalarda
"sıyâm" şeklinde geçmektedir. Sâim, oruç tutan; sıyâm ise oruç
demektir. Buna göre mana "orucu temizleyici" olur.
Hasan el-Basrî, bu
hadisin zahirî mânâsına bakarak, fıtır sadakasının sadece oruç tutması farz
olanlara farz olduğunu söylemiştir. Dolayısıyla ona göre çocuklarla deliler
için fıtır sadakası gerekmez. Fakat âlimlerin çoğu çocuklarla deliler için de
fıtır sadakasının verilmesinin gerekli olduğunu söylemişlerdir. Çünkü bu
sadakanın meşru oluşunun hikmetlerinden biri kusur ve günahlardan arındırmak,
diğeri fakirlerin yemek ihtiyacını karşılamaktır. Her ne kadar birinci hikmet
mevcut değilse de, ikinci hikmetin varlığı kâfidir. Ayrıca İbn Ömer'in (1612
no'lu) hadisinde ve diğer hadislerde onun küçüğe de büyüğe de farz olduğu
bildirilmektedir.
Bayram namazından önce
verilen fıtır sadakası, sevabı tam olarak Allah katında makbul olan bir
zekâttır. Bayram namazından sonra verilen fıtır sadakası ise, sair zamanlarda
verilen sadakalar gibidir. Buna göre namazdan sonra verilenin savabı diğerinden
azdır. Âlimler bunda ittifak etmişlerdir.
Bu hadisten bayram
namazından sonra verilen fıtır sadakasının kabul olmayacağı anlaşılmamalı, onnu
da geçerli olduğu hakkında icmâ vardır. Bu konuyla ilgili hükümler bundan
sonraki hadisin açıklamasında verilecektir.