SÜNEN EBU DAVUD

Bablar    Konular    Numaralar  

VİTR BAHSİ

<< 1442 >>

DEVAM: 10. (Farz) Namazlarda Kunut Yapmak

 

حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّحْمَنِ بْنُ إِبْرَاهِيمَ حَدَّثَنَا الْوَلِيدُ حَدَّثَنَا الْأَوْزَاعِيُّ حَدَّثَنِي يَحْيَى بْنُ أَبِي كَثِيرٍ حَدَّثَنِي أَبُو سَلَمَةَ بْنُ عَبْدِ الرَّحْمَنِ عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ قَالَ قَنَتَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فِي صَلَاةِ الْعَتَمَةِ شَهْرًا يَقُولُ فِي قُنُوتِهِ اللَّهُمَّ نَجِّ الْوَلِيدَ بْنَ الْوَلِيدِ اللَّهُمَّ نَجِّ سَلَمَةَ بْنَ هِشَامٍ اللَّهُمَّ نَجِّ الْمُسْتَضْعَفِينَ مِنْ الْمُؤْمِنِينَ اللَّهُمَّ اشْدُدْ وَطْأَتَكَ عَلَى مُضَرَ اللَّهُمَّ اجْعَلْهَا عَلَيْهِمْ سِنِينَ كَسِنِي يُوسُفَ قَالَ أَبُو هُرَيْرَةَ وَأَصْبَحَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ ذَاتَ يَوْمٍ فَلَمْ يَدْعُ لَهُمْ فَذَكَرْتُ ذَلِكَ لَهُ فَقَالَ وَمَا تُرَاهُمْ قَدْ قَدِمُوا

 

Ebu Hureyre (r.a.)'den; demiştir ki: Resulullah (s.a.v.) bir ay yatsı namazında kunut yaptı. Bu kunutunda: "Allahım! Velîd b. el-Velîd'i (kâfirlerden) kurtar. Ey Allahım, Seleme b. Hişam'ı kurtar. Ey Allahım, zayıf görülen (diğer) mu'minleri kurtar. Mutlar kabilesini daha kuvvetli çiğne (onlara olan azabını arttır) Allahım! (içinde bulundukları bu yılları) onlara Yusuf'un seneleri gibi (şiddetli) senelere benzet" diye dua etti.    

 

Bir gün Resulullah (s.a.v.) onlar için dua etmedi. Sebebini kendisine sordum: "Onların geldiklerini bilmiyor (musun)?" buyurdu.

 

 

İzah:

Buhârî, ezan; istiska; cihad; enbiya, tefsirü sure; edeb; Müslim, mesâcid; Nesaî, tatbik; İbn Mâce, ikâme

 

Hadis"i şerîfde Hz- Peygamber (s.a.v.)'in müşriklerden kaçan ya da onların elinde mahsur kalan müslümanlarm kurtulma­ları için dua, onlara işkence edenlere de azabı ilâhinin inmesi için beddua ettiği görülmektedir.

 

Ebû Davud'un rivayetinde Hz. Peygamber'in kurtulmaları için isimle­rini anarak dua ettiği kişiler Velîd b. el-Velîd ve Seleme b. Hişâm'dir. Buhâ-rî ve Müslim'deki rivayetlerde ise, bunlara ilâveten Ayyaş b. Ebi Rabiâ'nm ismi de bulunmaktadır.

 

Ebû Davud'un rivayetinden farklı olarak Buharî'de Ebû Hüreyre (r.a.) Resulüljah (s.a.v.)'ın namaz kılışını en ince teferruatına kadar tarif etmekte, sonra hadiste bahsedilen duayı haber vermektedir. Ayrıca oradaki rivayetin sonunda Efendimizin bu kunutu yaptığı esnada Mudâr kabilesi müşrikleri­nin Hz. Peygamber (s.a.v.)'e olan muhalefetlerinin devam etmekte olduğuna işaret edilmiş ve Ebû Davud'un rivâyetindeki Resulüllah'ın kunutu terk etti­ğine dâir ifâdeye ise, temas edilmemiştir.

 

Ebû Bekir b. Ziyâd en-Nisabûrî, Resul-i Zişan'm bu kunutunu Câbir (r.a.)'den naklen şöyle anlatmaktadır:

 

"Resûlüllah (s.a.v.) Ramazanın on beşinci günü sabahı, sabah namazı­nın son rükû'undan başını kaldırıp : Ey AHahım! Velîd b. Velîd'i kurtar...” (Câbir (r.a.) duanın geri kalan kısmını söyledikten son­ra sözlerine şöyle devam eder: Hz. Peygamber (s.a.v.) on beş gün bu duayı yapıp bayram günü sabahleyin terketti. Hz. Ömer (r.a.) Resûlüllah (s.a.v.)'a bunun sebebini sorunca;

 

"Onların, yani Velid b. Ayyaş ve Seleme'nin geldiklerini bilmiyor mu­sun?" buyurdu.

 

Onlar bu şekilde konuşurken üçü birden gözüküverdiler. Arkadaşları Velid'i sürükleyerek getiriyorlardı. Parmakları taşlara basmaktan dolayı pa­ram parça olmuştu. Yaya olarak üç gün yol yürümüşlerdi; Velîd (r.a.) Resulüllah'ın huzuruna gelince:

 

"Ya Resûlüllah! Ben ölünce beni, bedenine değmiş fazla elbisenle kefenle" deyip vefat etti. Hz. Peygamber-(s.a.v.);

 

"Şehid işte bu. Ben buna şahidim" buyurup onu gömleğine kefenledi.

 

Nisâbûrî'nin rivayetinde kunutun sabah namazında yapıldığı söylendi­ği halde, Ebû Dâvûd da kunut vakti olarak yatsı namazı geçmektedir. De­mek ki Hz. Peygamber hem sabah hem de yatsı namazında kunut yapmıştır. Yine Resûlüllah (s.a.v.)'a kunutu terk edişinin sebebini soran Ebu Davud'a göre, Ebu Hüreyre (r.a.) olduğu halde, Nisâbûrî soruyu Hz. Ömer (r.a.)'in sorduğunu bildirmektedir. Bu aynı soruyu her ikisinin de sorduğunu gösterir.

 

Resul-i Ekrem (s.a.v.)’in kurtuluşları için dua ettiği bir grup da “Mustaz’afin” denilen Mekke’de  kalmış zayıf ve aciz görülen müslümanlardır.Müşrikler  bunları hicretten men’ediyorlar ve kendilerine olmadık işkenceleri reva görüyorlardı.

 

Hz.Peygamber’in duasına mazhar olanların yanında bir de bedduasına uğrayan zümre vardı ki bunlar, Mu’darlardı.Hz.İsmail (a.s.)’in soyundan olan arablar, Mudar ve  Rabia  adlarındaki iki büyük kola ayrılırlar.Kureyş kabilesi  Mudar kolunun en halisidir.Ebu Hureyre (r.a.)’nin Buhari’deki rivayetinden anlaşıldığına göre, bu  kola mensup olup da henüz müslüman olmamış arap kabilelerinin Hz. Peygamber’e karşı olan muhalefetleri devam ediyor ve bu muhalefet mü’minlere eziyet etmelerine sebep oluyordu.bundan dolayı Hz.Peygamber kendilerine beddua buyurmuş ve onların Yusuf (a.s.) zamanında Mısırlıların başlarına gelen kıtlık ve kuraklık senelerine mübtela olmalarını niyazetmiştir.

 

Buhari’nin Ebu Hureyre’den yaptığı bir rivayette  de” Resulullah (s.a.v.) bir kimse için dua veya beddua etmek istediğinde ruku’dan sonra kunut yapardı.” Denilmekte, daha sonra hadis metnindeki dua misal gösterilmektedir.Yinew aynı yerde Hz.Peygamber’in bazı Arap kabileleri hakkında “Allah’ımfalana falana lanet et!”  diye sabah namazlarında beddua ettiğive Al-i İmran suresinin “(kullarım) i.inden hiçbir şey sana ait değildir.(Allah) ya onların tevbesini kabul eder,yahutta  onları kendileri zalim (kimse)ler  oldukları için azaplandırır” meali ndeki 128.ayetinin nüzulu ile buna son verdiği naklediliyor.

 

Buahari’deki bu rivayetle üzerinde durduğumuz hadis ayrı ayrı zaman ve hadislerle ilgili olsa gerektir.Üzerinde durduğumuz hadisin delaleti ve yukarıya Nisaburi’den naklen verdiğimiz Cabir hadisinin zahirinden anladığımıza göre, Hz.Peygamber (s.a.v.) zikri geçen kunuta ramazan ayının başında veya on beşinde başlamış ve bayramın birinci günü son vermiştir.Bu kunuta son veriş sebebbini  soran zata (ebu Hureyre veya Ömer –r.anhuma-) Efendimiz, kunuta sebep olan hadisenin son bulduğunu, kurtuluşu istenen sahabilerin Medine’ye döndüğünü söylemiştir.Bu, bir bela ve musibetten dolayı yapılan kunuta, o bela ve musibetin ortadan kalkması ile son verileceğini gösteririr.Kunut yapılacak zaman ve vakitler konusundaki görüşler sonraki hadisin açıklamasında  gelecektir.