DEVAM: 22. Nebi
(s.a.v.) Gece Hangi Saatlerde (Namaza) Kalkardı?
حَدَّثَنَا
مُحَمَّدُ
بْنُ
الْمُثَنَّى
حَدَّثَنَا
يَحْيَى بْنُ
سَعِيدٍ
وَابْنُ أَبِي
عَدِيٍّ عَنْ
سَعِيدٍ عَنْ
قَتَادَةَ
عَنْ أَنَسٍ
فِي قَوْلِهِ
عَزَّ
وَجَلَّ
كَانُوا
قَلِيلًا
مِنْ اللَّيْلِ
مَا
يَهْجَعُونَ
قَالَ
كَانُوا
يُصَلُّونَ
فِيمَا
بَيْنَ
الْمَغْرِبِ
وَالْعِشَاءِ
زَادَ فِي
حَدِيثِ
يَحْيَى
وَكَذَلِكَ
تَتَجَافَى
جُنُوبُهُمْ
Azîz ve Celîl olan
Allah'ın; "onlar gecenin (ancak) az bir kısmında uyurlardı"[Zâriyât
17] âyeti hakkında Enes (r.a.)'in (şöyle) dediği rivayet edilmiştir: "(Bu
âyette övülen ashâb-ı kiram) akşam ile yatsı arasında namaz kılarlardı."
(Muhammed
b. Müsennâ) Yahya'nın hadisine; "Yanları yataklarından
uzaklaşır"[Secde 16] âyet-i kerimesini de ilâve etmiştir.
İzah:
Bu âyet-i kerîmede
ashâb-ı kiramın Allah sevgisi ve âhiret endişesiyle gecenin ekseriyetinde
gözlerine uyku girmeyip ibâdetle meşgul oldukları beyân edilmektedir. Bu
hareketleriyle de Cenâb-ı Kibriya diliyle medh-ü senaya mazhar olmuşlardır.
Hz. Enes (r.a.)'e göre
bu âyetin mânâsı (ashâb-ı kiram); "Akşam namazı ile yatsı namazı arasında
namaz kılarlardı" demektir. Her ne kadar Enes (r.a.) âyet-i kerimeye böyle
mânâ vermişse de ulemânın büyük çoğunluğuna göre ashâb-ı kiramın gece
ibâdetini akşam ile yatsı arasına inhisar ettirmek doğru değildir. Hasen
el-Basrî, Abdullah b. Revâha, Müslim b. Yesâr başta olmak üzere tefsîr ilminin
tanınmış büyük simalarından pek çoğuna göre bu âyetin mânâsı; "onlar
geceleri pek az uyurlardı. Sonra kalkarlar ibâdetle meşgul olurlardı"
demektir. Âyet-i kerimeye bu şekilde mânâ veren cumhûr-ı ulemâya göre, âyet-i
kerîmede geçen kelimesinin başında bulunan "mâ" harf-i
"zâide"dir.
Bazılarına göre de bu
"mâ" masdariyyedir ki, kendinden sonra gelen fiili muzârisine masdâr
mânâsı kazandırır. Bu takdirde âyet-i kerîme'ye "onların geceleyin uyuması
pek az idi" şeklinde mânâ verilir. Buradaki "mâ"yı
"nâfiye" olarak kabul edenlere göre ise, şöyle mânâ verilir:
"Bazı gece hiç uyumazlar hepsini ihya ederlerdi." Bir rivayette de
"az idiler, geceleyin uyumazlardı" diye iki ayrı cümle olarak mânâ
verilmişse de en isabetli olan, cumhurun verdiği mânâdır.
Âyet-i kerîmede medih
ve sena edilen mübarek kimseler Allah'ın, "gecenin birazı hâriç olmak
üzere kalk"[Müzemmil 2] âyet-i kerimesinin emrine uyarak gecenin pek
çoğunu ibâdetle geçirmişlerdir.[Elmahlı, Hak Dini Kur'ân Dili, VI, 4531] Ancak
1305 numaralı hadisin şerhinde de açıkladığımız gibi Cenab-ı Hak ashab-ı
kiramın ileride buna tahammül edemeyeceklerini bildiği için; "Artık
Kur'ân'dan kolay geleni okuyun"[Muzemmil 20] âyet-i kerîmesini indirerek
gece namazını en az hadde indirmek suretiyle gece namazının iki rekatle bile
ifa edilmiş sayılacağını bildirdi. Bu âyet-i kerimenin inmesinden sonra Resûl-i
Ekrem Efendimiz (s.a.v.), 1317-1318 numaralı hadîs-i şeriflerin şerhinde de
beyân ettiğimiz gibi gecenin üçte birini ibâdet ile geçirmiş, ibâdetten
bıkkınlık gelmemesi ve sabah namazına da hazinde kalkabilmesi için gecenin ilk
yansıyla son altıda birini uykuyla geçirmiştir. Ancak yaşlandıkça bu namazı
yavaş yavaş daha da azaltmıştır.[bk. 1251 no'lu hadis. ]