SÜNEN EBU DAVUD

Bablar    Konular    Numaralar  

SALAT BAHSİ

<< 453 >>

DEVAM: 12. Mescid İnşası

 

حَدَّثَنَا مُسَدَّدٌ حَدَّثَنَا عَبْدُ الْوَارِثِ عَنْ أَبِي التَّيَّاحِ عَنْ أَنَسِ بْنِ مَالِكٍ قَالَ قَدِمَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ الْمَدِينَةَ فَنَزَلَ فِي عُلْوِ الْمَدِينَةِ فِي حَيٍّ يُقَالُ لَهُمْ بَنُو عَمْرِو بْنِ عَوْفٍ فَأَقَامَ فِيهِمْ أَرْبَعَ عَشْرَةَ لَيْلَةً ثُمَّ أَرْسَلَ إِلَى بَنِي النَّجَّارِ فَجَاءُوا مُتَقَلِّدِينَ سُيُوفَهُمْ فَقَالَ أَنَسٌ فَكَأَنِّي أَنْظُرُ إِلَى رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ عَلَى رَاحِلَتِهِ وَأَبُو بَكْرٍ رِدْفُهُ وَمَلَأُ بَنِي النَّجَّارِ حَوْلَهُ حَتَّى أَلْقَى بِفِنَاءِ أَبِي أَيُّوبَ وَكَانَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يُصَلِّي حَيْثُ أَدْرَكَتْهُ الصَّلَاةُ وَيُصَلِّي فِي مَرَابِضِ الْغَنَمِ وَإِنَّهُ أَمَرَ بِبِنَاءِ الْمَسْجِدِ فَأَرْسَلَ إِلَى بَنِي النَّجَّارِ فَقَالَ يَا بَنِي النَّجَّارِ ثَامِنُونِي بِحَائِطِكُمْ هَذَا فَقَالُوا وَاللَّهِ لَا نَطْلُبُ ثَمَنَهُ إِلَّا إِلَى اللَّهِ عَزَّ وَجَلَّ قَالَ أَنَسٌ وَكَانَ فِيهِ مَا أَقُولُ لَكُمْ كَانَتْ فِيهِ قُبُورُ الْمُشْرِكِينَ وَكَانَتْ فِيهِ خِرَبٌ وَكَانَ فِيهِ نَخْلٌ فَأَمَرَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ بِقُبُورِ الْمُشْرِكِينَ فَنُبِشَتْ وَبِالْخِرَبِ فَسُوِّيَتْ وَبِالنَّخْلِ فَقُطِعَ فَصَفُّوا النَّخْلَ قِبْلَةَ الْمَسْجِدِ وَجَعَلُوا عِضَادَتَيْهِ حِجَارَةً وَجَعَلُوا يَنْقُلُونَ الصَّخْرَ وَهُمْ يَرْتَجِزُونَ وَالنَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ مَعَهُمْ وَهُوَ يَقُولُ اللَّهُمَّ لَا خَيْرَ إِلَّا خَيْرُ الْآخِرَهْ فَانْصُرْ الْأَنْصَارَ وَالْمُهَاجِرَهْ

 

Enes b. Malik (r.a.)'den, demiştir ki; Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) (Mekke'den Medine'ye gelince Medine'nin (Necid tarafındaki) Ben-i Amr b. Avf denilen mahallesinin yüksek semtine indi. Orada on dört gün kaldı. Sonra, Neccar oğullarına haber gönderdi. Onlar da kılıçları omuzlarına asıllı bir vaziyette geldiler. Sanki şu anda Resulullah'ı hayvanının üzerinde, Ebu Bekr'i terkisinde, Neccar oğullarının ileri gelenlerini de Efendimizin etrafında görür gibiyim. Böylece, Ebu Eyyub'un bahçesine geldi.

 

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) namazı vakti geldiği yerde hatta koyun ağıllarında kılardı. Mescid'i bina etmekle emrolundu ve Neccar oğullarına haber gönderdi. (Onlar gelince): "Ey Neccar oğulları, Şu bahçenizin fiyatını söyleyiniz (ve bana satınız)" buyurdu.

 

Vallahi bunun ücretini ancak Allah (azze ve celle)'den isteriz, dediler.

 

Enes devamla dedi ki, bahçe'de şu söyleyeceğim şeyler vardı: Bir bölümünde müşriklerin kabirleri, bazı yerlerinde yıkık bina kalıntıları, bir kısmında da hurma ağaçları. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in emri ile müşriklerin kabirleri açılıp (kemikleri) başka yerlere nakledildi. Bina kalıntıları düzeltildi, hurmalar da kesildi. Bu hurmalar, mescidin kıble tarafına dizildi. Kapının kenarlarını taşla yaptılar. Sahabiler recez söyleyerek taş taşımaya başladılar. Hz. Nebi'de onlarla birlikte; "Allah'ım, yegane hayrdır; hayr-i ahiret - Sen Ensar'a ve Muhacirlere yardım et"

 

 

Diğer tahric: Buhari, salat; Buyu'; vesaya; Medine; Menakibu'l-Ensar; Müslim, mesacid; Nesai, mesacid; Ahmed b. Hanbel, III, 118, 163, 212, 244.

 

AÇIKLAMA:     Recez: Arap şiirinde bir aruz veznidir. Bazı alimler bunun şiir değil secİ'Ii bir söz olduğunu söylerler.

 

Bu "eser" Hz. Nebiin Mekke'den Medine'ye hicret ettikten sonra Mescid-i Nebevi'yi inşa edişini anlatmaktadır.Burada anlatıldığına göre,'Efendimiz Medine'ye teşrif edince önce şehrin Necid istikametindeki yüksek kısmında bulunan Benu Amr b. Avf kabilesinin ya­nına inmiş, orada on dört gün kaldıktan sonra Neccar oğulları yurduna gel­miş ve Neccar oğullarına ait bir bahçeyi satın almak istemiştir. Ancak Neccar oğulları bu bahçeyi maddi bir karşılık beklemeden Allah rızası için vermek istemişlerdir. Bu rivayette Neccar oğullarının bu rızasına karşılık Resulullah'ın para ödeyip ödemediği, tasrih edilmemiştir. Halbuki başka rivayet­lerde bu bahçenin Seni ve Süheyl adında iki yetime ait olduğu, bu yetimlerin bahçeyi karşılıksız hibe etmek istedikleri, fakat Hz. Nebi'in burayı hibe olarak kabul etmediği ve parasının Hz. Ebu Bekir tarafından ödenerek satın alındığı ifade edilmektedir. Bu farklı rivayetler bir araya getirilince, Neccar oğullarının bahçeyi karşılıksız vermek istemeleri üzerine, Hz. Nebi bu­rasının, o kabileden iki yetime ait olduğunu öğrenmiş ve hibe olarak kabul etmemiş, satın almakta ısrar etmiş, sonunda parası Ebü Bekir (r.a.) tarafın­dan ödenerek satın alınmış olduğu anlaşılmaktadır.

 

Kabristanda Namaz ve Kabristanın Mescide Çevrilmesi

 

Bu hadis-i şerifin belirlediği en önemli konu mescid yapılacak arazideki müşrik kabirlerinin başka tarafa nakledilmesi meselesidir. Bu bölüm incele­nince şu hususlar karşımıza çıkar:

 

1. Kabristanda namaz kılınması men'edilmiş olduğu halde, Hz. Peygam­ber, kabristanın yerini mescid yapmıştır.

 

2. Müşriklerin kabirleri açılmış ve içerisindeki kemikler başka tarafa nak­ledilerek yerine mescid yapılmıştır.

 

3. İhtiyaç anında müslümanların kabristanına da aynı uygulamanın ya­pılması caiz midir?

 

Şimdi teker teker bu maddeleri açıklamaya çalışalım: Birinci maddede belirtilen konu için, Hattabi aynen şunları söyler:

 

"Bu hadisten anlıyoruz ki, kabirler açılıp toprakları nakledilerek bura­da yere karışan bir necaset kalmayınca orada namaz kılmak caizdir. Kabris­tanda namazın men'edilmesi, oranın toprağına ölülerin irin ve kanları karıştığı içindir. Ama toprak başka tarafa nakledilince artık oraya kabristan denmez ve arazi tekrar temiz hükmüne döner."

 

2. İhtiyaç anında müşriklerin kabirlerinin açılıp açılamayacağı konusunda alimlerin değişik görüşleri vardır. Evzai, Hz. Nebi müşriklerin evleri­ne girmeyi men'etmiştir. Öyle olunca kabirlerine girme öncelikle yasaktır. O halde müşriklerin kabirleri açılarak içindeki ölülerin kemikleri çıkartıla­maz, der.

 

Ulemanın çoğunluğu ise, ihtiyaç duyulduğunda müşriklerin kabirleri­nin açılabileceği ve yerine mescid inşa edilebileceği görüşündedir.

 

Hattabi bu konuda da şunları söyler: "Bu hadisten öğrenmiş oluyoruz ki, ihtiyaç anında kafirlerin kabirleri­nin açılması mubahtır. Nitekim rivayet edilmiştir ki, Hz. Nebi Taife giderken ashabına Ebu Rigal'in kabrinin açılmasını emretmiş ve onunla be­raber altından bir dalır^ gömülmüş olduğunu söylemiş. Ashab da kabri açıp o dalı çıkarmıştır.

 

3. Müslümanların kabristanına cami yapılıp yapılamayacağı veya bir başka şey için kullanılıp kullanılamayacağı konusunda alimlerin görüşü de şudur: "Malikilerden İbn Kasım şöyle der, "Müslümanların kabirlerinin izi silinirse, oraya mescid inşa edilmesinde bir beis görmüyorum. Çünkü kabris­tan müslümanların ölülerini gömmek için bir vakıftır. Dolayısıyla oraya bir kimsenin malik olması caiz değildir. Kabirlerin izi kaybolur ve oraya ölü göm­meye ihtiyaç olmazsa, oranın mescide sariedilmesi caizdir. Çünkü mescid de müslümanlar için vakıftır."

 

Malikilerden İbn Vehb ve İbnü'l-Macişun'un görüşleri de aynı istika­mettedir. Ancak İbn Vehb bunu yirmi sene ile kayıtlamıştır.

 

Hanbeliler de şöyle derler: "Ölü çürümüş, ise, kabristana ekin ekmek, ağaç dikmek veya üzerine bina yapmak caizdir. Çürümemiş ise caiz değildir."

 

Hanefi alimlerinden Ayni bu konuda şöyle der: "Hanefi uleması der ki; mescid harab olup eskidiği ve etrafında cemaat kalmadığı, kabristan da harap olup kabirlerin izleri kaybolduğu zaman eski sahiplerinin mülküne dönerler. Buralar mülk olduğuna göre, mescidin ye­rine başka bir bina, kabristana da mescid veya başka bir şey yapılması caiz­dir. Eğer eskiyip harab olan mescid veya kabristanın sahibi yoksa buralar beytülmale intikal eder."

 

Şurası unutulmamalı ki; Hanefilere göre cami olarak yaptırılan yer ile ölülerin defnine tahsis edilen yerler içinde namaz kılınır veya bir ölü defne-dilirse vakıf olur. Onun defnedildiği yer; vakıfın ise, alınıp satılmayacağı, özel mülk olarak kullanılmayacağı hüküm olarak bilinmektedir. İslam diyarındaki uygulamalar da bu şekilde olmuştur.

 

Üzerinde durduğumuz hadis-i şerifte, Hz. Nebi'in içerisinde müş­riklerin kabirleri bulunan bahçeyi sahiplerinden satın alması, Ayni'nin söz­lerinin isabetini ortaya koymaktadır. Hattabi ölünün sarıldığı kefenin de kefen sahibinin mülkü olduğunu ilave etmiştir.

 

Şafiilerin bu konudaki görüşlerine gelince: Vakfedilmiş kabristanlarda mescid yapılması mekruhtur. Vakfedilme­yen yerlerde ise, haramdır. Binanın yerin üstünde veya altında olması ara­sında fark yoktur. Böyle binaların yıktırılması hakim üzerine vaciptir.

 

Yukarıya naklettiğimiz görüşlerden anlaşılıyor ki, eskiyen ve cenaze def­nedilmeye ihtiyaç olmayan kabristanların başka bir maksatla kullanılması, Maliki, Hanbeli ve Hanefi mezheblerine göre caiz, Şafiilere göre ise, mek­ruhtur.

 

Hadis-i şerifin son kısmında, Resulullah (s.a.v.)’in taş taşırken ashabı ile beraber recez söylediği ifade edilmektedir. Burada şöyle bir soru hatıra ge­lebilir.

 

Hz. Nebi'in Şiir Söylemesi

 

Cenabı Allah "Biz ona şiiri öğretmedik, O'na yakışmaz da..."[Yasin 69] ayet-i kerimesi ile Hz. Peygamberin şiir söylemesini haram kılmıştır. Nasıl oluyor da Hz. Nebi mes­cidi inşa ederken şiir söylemiştir?

 

Hatıra gelmesi muhtemel bu soruya iki şekilde cevap verilmiştir:

 

a. Hz. Nebiin söylediği şiir değil, seci'li sözdür,

b. Hz. Resulullah'ın söylediğinin şiir olduğu kabul edilirse, Hz. Pey­gamber kendi şiir yazmamıştır. Başkalarının yazdığı şiiri söylemiştir. Bu şiir söyleme değil, şiir okumadır. Bu da haram değildir. Cenabı Allah'ın men'-ettiği Hz. Nebi'in kendi şiirini söylemesidir.

 

Ayrıca şunu belirtelim ki, arapçada şiir nedir?

 

Arapça'da şiir Bahir denilen belirli kalıplar içinde uyum sağlanarak söy­lenen vezinli sözlerdir. Buna göre söylenen söz tesadüf eseri bir kalıba uyar­sa kasıt şartı bulunmadığından buna şiir denmez. Yine, seçili olan veciz ifadeler vezne uymadığı takdirde şiir olmamaktadır.

 

Resulullah'ın başkasına ait olan bir şiiri tekrarlamasına gelince tam bir beyti aynı kalıplar içinde tekrarladığını ifade eden bir delile rastlanmamak­tadır.. Hatta, müslüman olan Muallaka şairlerinden Lebid'e ait bir şiirin bir" beytinin bir mısraını söylediği ikinci mısraı tamamlamadığı siyer kitapların­da açıkça nakledilmektedir. Bundan da anlaşılıyor ki, Resulullah şiir söyle­memiş, söylenmiş bir şiirin yarısını şairlerin söylediğinin en doğrusu diyerek ashabına: "Allah'tan başka her şey yok olacaktır ve yok olmaya mahkumdur" manasına gelen Lebid'in mısraını nakletmiştir.

 

Bazı Hükümler

 

1. Kafir beldesinden, İslam ülkesine hicret caizdir.

2. Tebeanın, reisin etrafında toplanmaları vacıbtır.

3. Namaz vakti nerede girerse girsin orada kılınması caizdir.

4. Koyun ağıllarında (necaset üstünde olmamak şartıyla) namaz kılmak caizdir.

5. Cami yapımı teşvik edilmiştir.

6. Alış-veriş caiz, gasb memnudur.

7. Allah için teberruda bulunmak meşrudur.

8. Müşriklerin eskimiş olan kabirlerini açmak ve kabristanın yerini satmak caizdir.

9. İhtiyaç halinde meyveli de olsa ağaçların kesilmesi caizdir.

10. Müşriklerin kabirleri açılıp içindekiler başka bir tarafa taşındıktan sonra orada namaz kılmak caizdir.

11. Müslüman topluluğun ihtiyacına ait işleri birlikte çalışmak sureti ile yapmaları mümkündür.

 

 

DEVAM