SÜNEN EBU DAVUD

Bablar    Konular    Numaralar  

SALAT BAHSİ

<< 451 >>

DEVAM: 12. Mescid İnşası

 

حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ يَحْيَى بْنِ فَارِسٍ وَمُجَاهِدُ بْنُ مُوسَى وَهُوَ أَتَمُّ قَالَا حَدَّثَنَا يَعْقُوبُ بْنُ إِبْرَاهِيمَ حَدَّثَنَا أَبِي عَنْ صَالِحٍ حَدَّثَنَا نَافِعٌ أَنَّ عَبْدَ اللَّهِ بْنَ عُمَرَ أَخْبَرَهُ أَنَّ الْمَسْجِدَ كَانَ عَلَى عَهْدِ رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ مَبْنِيًّا بِاللَّبِنِ وَالْجَرِيدِ قَالَ مُجَاهِدٌ وَعُمُدُهُ مِنْ خَشَبِ النَّخْلِ فَلَمْ يَزِدْ فِيهِ أَبُو بَكْرٍ شَيْئًا وَزَادَ فِيهِ عُمَرُ وَبَنَاهُ عَلَى بِنَائِهِ فِي عَهْدِ رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ بِاللَّبِنِ وَالْجَرِيدِ وَأَعَادَ عُمُدَهُ قَالَ مُجَاهِدٌ عُمُدَهُ خَشَبًا وَغَيَّرَهُ عُثْمَانُ فَزَادَ فِيهِ زِيَادَةً كَثِيرَةً وَبَنَى جِدَارَهُ بِالْحِجَارَةِ الْمَنْقُوشَةِ وَالْقَصَّةِ وَجَعَلَ عُمُدَهُ مِنْ حِجَارَةٍ مَنْقُوشَةٍ وَسَقْفَهُ بِالسَّاجِ قَالَ مُجَاهِدٌ وَسَقَّفَهُ السَّاجَ قَالَ أَبُو دَاوُد الْقَصَّةُ الْجِصُّ

 

Abdullah b. Ömer (r.a.) haber vermiştir ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) devrinde mescid-i Nebevi'nin (duvarları) kerpiç, tavanı ve direkleri hurma ve hurma dallarındandı.

 

-Mücahid (rivayetinde) dedi ki: Direkleri hurma dallarındandı. -Ebu Bekir (r.a.) buna bir şey ilave etmedi. Ömer (r.a.), Hz. Nebi zamanında olduğu gibi kerpiç ve dallarla inşa etti, fakat biraz (kıble tarafına) ilave yaptı. Eski ağaç direklerini yine yerine dikti.  --Mücahid, direklerini ağaç dallarından yaptı-- Osman (r.a.) ise o'nu (mescid'in binasını) değiştirdi ve çok büyük ilavelerde bulundu. Duvarını nakışlı taşlar ve kireçle yaptırdı. Direklerini nakışlı taşlardan yaptı, tavanını da sac'la (abanoz ağacı veya hind çınarı ile) kaplattı.

 

Mücahid, (metindeki "bi's-sac" kelimesini harf-i cersiz olarak) "sac" (manasını verecek şekilde isim cümlesi) olarak rivayet etti.

 

Ebu Davud dedi ki; "kassa" kireç'dir.

 

 

Diğer tahric: Buhari, salat; Ahmed b. Hanbel, II, 130.

 

AÇIKLAMA:     Müellif, bu hadisi Muhammed b. Yahya ve Mücahid b. Musa'dan rivayet etmiştir. Metinde ravilerin rivayetleri arasındaki farka işaret edilmiştir. Muhammed b. Yahya "direkler" manasına ge­len kelimeyi "ameduhu" şeklinde rivayet ettiği halde Mücahid, "Umuduhu" şeklinde nakletmiştir.

 

Hadis-i şeriften anlaşıldığına göre Mescid-i Nebevi ilk üç halife devrin­de yıkılıp yeniden inşa edilmiştir. Hz. Ebu Bekir mescidde her hangi bir de­ğişiklik yapmamış Hz. Nebi'in yaptırdığı hey'et üzere inşa ettirmiş ve mescidi büyütme cihetine gitmemiştir. Hz. Ömer, mescidin kıble tarafına bir miktar ilavede bulunmuşsa da malzemede bir değişiklik yapmamış, eskiyen­lerin yerine yenisini koymuş, ilk halini korumuştur. Hz. Ömer, bu ilaveyi yaparken, Fahr-i Kainattan duyduğu "Mescidimizi büyütmemiz gerekir" ha­disine dayanmış ve "eğer bunu duymasaydım hiç bir şey ilave etmezdim" demiştir. Bu rivayet Ahmed b. Hanbel'in Müsned'in de mevcuttur.

 

Bu konuda İbn Sa'd Salim b. Ebi'n-Nadr'dan şunları nakletmektedir: Hz. Ömer zamanında müslümanlar çoğalıp Mescid daralınca Hz. Ömer, mescidin etrafındaki evleri satın alıp mescide ilhak etti. Bunlar içinde Hz. Abbas'ın evi de vardı. Hz. Abbas'a, Hz. Ömer evini istimlak edeceğini söyleyince Hz. Abbas buna razı olmadı. Hz. Ömer de üç şey ile muhayyersin:

 

1. Evini istimlak ederiz, paranı alırsın,

2. Evinin benzeri bir ev satın alırız veya,

3. Kendi rızanla müslümanların istifadesine verirsin.

 

Abbas hiçbirine razı olmadı. Bunun üzerine Ubey b. Ka'b'ı hakem tayin ettiler. Ubey;

 

İsterseniz Resulullah'tan duyduğum bir hadisi nakledeyim, dedi. Ka­bul ettiler. Ubey dedi ki:

 

Resulullah (S.A.V.) "Cenab-ı Hak Davud'a içinde zikir edeceği bir ev yap­masını vahyetti. Hz. Davud mescidin planını hazırladı fakat bu plan İsrail oğullarından birisine ait olan bir evin bir bölümünü içine almaktaydı. (O mescid, Mescid-i Aksa'ya aitti) Hz. Davud bu evi satın almak istedi, sahibi ver­memekte direnince, Hz. Davud gönlünden zorla almayı geçirdi. Bunun üzerine Cenab-ı Allah:

 

"Ya Davud, ben sana içinde zikredeceğin bir ev yapmanı emrettim. Sen ise, evime zorla alınan bir malı katmak istedin. Halbuki gasb, benim şanım­dan değildir. Cezan da bu evi yapmamandir" buyurdu. Hz. Davud:

 

Ya zürriyetimden biri yapmak isterse, diye niyaz edince, Cenab-ı Hak:

 

Onlar için de aynıdır, buyurdu.

 

Bunun üzerine, Hz. Ömer, Ubeyy'in yakasına yapışıp; "sana bir şey ge­tirdim sen daha şiddetlisini gösterdin" dedi. "Bu söylediklerinden kendini kurtarman gerekir" diye ekledi. Daha sonra kendisini alıp sahabilerin toplu olduğu mescide getirdi. Sahabilere Ubeyy:

 

Mescid-i Aksa'nın yapılışı ile ilgili Resulullah'tan bir şey duyan var mı? diye sordu. Ebu Zerr ve diğer bir sahabi peş peşe duyduklarını söyleyin­ce Hz. Ömer'e:

 

"Beni bu konuda itham edici hareketlerin vardı ya Ömer, işte şahitlerim" dedi. Hz. Ömer de;

 

"Hayır ya Eba Munzir, seni itham etmedim; ancak Resulullah'tan nakledilen hadise bir destek aradım, hepsi o kadar" dedi.

 

Daha sonra Hz. Abbas'a dönüp:

 

Gidebilirsin artık evine dokunmayacağım, dedi. Hz. Abbas ise:

 

Madem ki bunu söyledin ben de evimi müslümanlara vakfettim mes­citlerini genişlet, dedi. Hz. Ömer de FVviet bütçesinden .bir miktar para ayı­rıp mescidi genişletti.

 

Hz. Osman ise, cemaatin çoğalması dolayısıyla mescid dar geldiği için hem sahasını genişletmiş, hem de malzemelerde büyük değişiklikler yapmış­tır. Eskiden kerpiç olan duvarları nakışlı taşlarla ördürmüş, sağlam olması için harcını kireçten yaptırmış, tavanını da Hindistan tarafından getirilen ve sac denilen bir ağaçla örtmüştür.

 

Hz. Osman duvarları taşla ördürürken bu taşlara kendisi nakış yapma­mış ve nakışlanmasını da emretmemiştir. Bu taşlar, bazı civar bölgelerden getirilmiş ve nakışlarına dokunulmamıştır. Bazı alimler Hz. Nebiin, "Benim ve Raşid halifelerimin sünnetine sanlınız" hadisi şerifinin delaleti ile, Hz. Osman'ın bu hareketine bakarak böbürlenme maksadı olmaksızın mescidi tazim ve sağlamlaştırmak maksadıyla nakış yapmanın ve bazı mal­zemelerin kullanılmasını caiz görmüşlerdir. Her ne kadar Hz. Osman'ın yap­tığı, devrindeki bazı sahabiler tarafından hoş görülmemiş ise de mekruh olacak şekilde süs ve övünme için değildir.

 

 

DEVAM