DEVAM: Namaz Kılanın
Teşehhüdden Sonra Söyleyeceği Söz
حَدَّثَنَا
عَبْدُ
اللَّهِ بْنُ
عَمْرٍو أَبُو
مَعْمَرٍ
حَدَّثَنَا
عَبْدُ
الْوَارِثِ
حَدَّثَنَا
الْحُسَيْنُ
الْمُعَلِّمُ
عَنْ عَبْدِ
اللَّهِ بْنِ
بُرَيْدَةَ
عَنْ
حَنْظَلَةَ
بْنِ عَلِيٍّ
أَنَّ
مِحْجَنَ
بْنَ
الْأَدْرَعِ
حَدَّثَهُ
قَالَ دَخَلَ
رَسُولُ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
الْمَسْجِدَ
فَإِذَا هُوَ
بِرَجُلٍ
قَدْ قَضَى
صَلَاتَهُ
وَهُوَ
يَتَشَهَّدُ
وَهُوَ
يَقُولُ اللَّهُمَّ
إِنِّي أَسْأَلُكَ
يَا أَللَّهُ
الْأَحَدُ
الصَّمَدُ
الَّذِي لَمْ
يَلِدْ
وَلَمْ
يُولَدْ وَلَمْ
يَكُنْ لَهُ
كُفُوًا
أَحَدٌ أَنْ
تَغْفِرَ لِي
ذُنُوبِي
إِنَّكَ
أَنْتَ
الْغَفُورُ
الرَّحِيمُ
قَالَ
فَقَالَ قَدْ
غُفِرَ لَهُ
قَدْ غُفِرَ
لَهُ
ثَلَاثًا
Mihcen b. el-Edra (r.a.)'den;
rivayet edilmiştir: Dedi ki: Resûlullah (s.a.v.) mescid'e girmişti ki teşehhüd
halinde namaz kılan bir adam gözüne ilişti. Bu zat şöyle diyordu: Allah'ım! Ey
tek olan, her ihtiyaçta kendisine müracaat edilen, doğmayan, doğurmayan ve
kendisinin hiç dengi olmayan Allah'ım! Senden benim günahlarımı bağışlamanı
istiyorum. Çünkü sen bağışlayıcısın, merhametlisin.
Mihcen diyor ku: (Bunu
duyan) Resûlullah üç defa; "Muhakkak bağışlandı, muhakkak bağışlandı,
muhakkak bağışlandı." buyurdu.
Diğer tahric: Nesâî, sehv
AÇIKLAMA:
Hadis-i Şerifin Nesâî
ve Ahmed b. Hanbel'in rivayetlerinde
yerine "(Yâ Allahü,
vahidü'l-ehad) sözü yer almaktadır, âlimler (Ehad) kelimesi ile (Vahid)
kelimesi arasında bazı farklara işaret etmişlerdir. Burada o farkların anlatılmasında
herhangi bir fayda mülâhaza etmemekteyiz.
"Her ihtiyaçta
kendisine müracaat edilen" diye terceme ettiğimiz (samed) kelimesinin
başka mânâları da vardır. Bunlardan bazıları şunlardır: Efendiliğin bütün
şekillerini kendinde toplayan Efendi, isteklerde kendisine yönelinen ve
belâlarda kendisinden yardım istenen, mahlukâtın yok olmasından sonra da
kalıcı, kendisinden üstün kimse olmayan.
Bu kelimeden sonraki
"doğmayan, doğurmayan" cümlesinin "samed" kelimesinin
tefsiri olduğunu söyleyenler de vardır.
Gerek İhlâs Sûresi'ndeki,
gerekse bu hadisteki "doğurmamıştır, doğuruImamıhtır" cümlesi, İsa'ya
"Allah'ın oğlu" diyen Hı-ristiyanları, Üzeyir.'e "Allah'ın
oğlu" diyen Yahudileri ve Meleklere "Allah'ın kızları" diyen
müşrikleri reddetmektedir.
Hz. Nebi mescidde bu
şekilde dua eden zatı görünce, üç defa bu zatın bağışlandığını haber
vermiştir.Resûlullah'in bunu bilmesi,bu zat Cenab-ı Allah'a kendisi anılarak
istenileni vereceği ve edilen duayı kabul edeceği bir isimle yalvarışı ya da
Hz. Nebi'in bu zatın bağışlandığını vahy vasıtası ile haber almış olmasıyla
yorumlanabilir.
Teşehhüdden sonra
okunacak dua konusunda bunlardan başka rivayetler de mevcuttur.
Buhârî ve Müslim'in Hz.
Ebû Bekr (r.a.)'den rivayet ettikleri "Ya Resûlullah bana bir duâ öğret onunla
namazımda dua edeyim, dedim. O da:
“Allah'ım ben nefsime
çok zulmettim, günahlan senden gayrî kimse bağışlamaz, katından bir bağış ile
beni bağışla ve bana merhamet et. Çünkü sen çok bağışlayıcısın çok
merhametlisin" de" buyurdu hadisi bu cümledendir. Buhârî, ezan; tevhid; deâvât; Müslim, zikir;
hudûd; İbn Mâce, duâ; Tirmizi, deavât ; Nesâî, sehv; Ahmed b. Hanbel, I, 4, 7.