SÜNEN EBU DAVUD

Bablar    Konular    Numaralar  

SALAT BAHSİ

<< 726 >>

DEVAM: 114-115. Namazda Ellerin Kaldırılması

 

حَدَّثَنَا مُسَدَّدٌ حَدَّثَنَا بِشْرُ بْنُ الْمُفَضَّلِ عَنْ عَاصِمِ بْنِ كُلَيْبٍ عَنْ أَبِيهِ عَنْ وَائِلِ بْنِ حُجْرٍ قَالَ قُلْتُ لَأَنْظُرَنَّ إِلَى صَلَاةِ رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ كَيْفَ يُصَلِّي قَالَ فَقَامَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَاسْتَقْبَلَ الْقِبْلَةَ فَكَبَّرَ فَرَفَعَ يَدَيْهِ حَتَّى حَاذَتَا أُذُنَيْهِ ثُمَّ أَخَذَ شِمَالَهُ بِيَمِينِهِ فَلَمَّا أَرَادَ أَنْ يَرْكَعَ رَفَعَهُمَا مِثْلَ ذَلِكَ ثُمَّ وَضَعَ يَدَيْهِ عَلَى رُكْبَتَيْهِ فَلَمَّا رَفَعَ رَأْسَهُ مِنْ الرُّكُوعِ رَفَعَهُمَا مِثْلَ ذَلِكَ فَلَمَّا سَجَدَ وَضَعَ رَأْسَهُ بِذَلِكَ الْمَنْزِلِ مِنْ بَيْنِ يَدَيْهِ ثُمَّ جَلَسَ فَافْتَرَشَ رِجْلَهُ الْيُسْرَى وَوَضَعَ يَدَهُ الْيُسْرَى عَلَى فَخِذِهِ الْيُسْرَى وَحَدَّ مِرْفَقَهُ الْأَيْمَنَ عَلَى فَخِذِهِ الْيُمْنَى وَقَبَضَ ثِنْتَيْنِ وَحَلَّقَ حَلْقَةً وَرَأَيْتُهُ يَقُولُ هَكَذَا وَحَلَّقَ بِشْرٌ الْإِبْهَامَ وَالْوُسْطَى وَأَشَارَ بِالسَّبَّابَةِ

 

Vail b. Hucr (r.a.)'dan; demiştir ki: Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in nasıl namaz kıldığını mutlaka görmeliyim dedim (ve bu maksatla Resul-i Ekrem (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i takib ettim). Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kalktı, kıbleye yöneldi ve tekbir alıp ellerini kulaklarının hizasına kadar kaldırdı. Sonra sağ eliyle sol elini tuttu. Rüku'a varmak isteyince ellerini (yine) aynı şekilde kaldırdı. Sonra (rüku'a varmak isteyince) ellerini dizleri üzerine koydu. Rüku'dan başını kaldırınca ellerini (yine) aynı şekilde (kulakları hizasına) kaldırdı. Secdeye varınca başını hemen önüne (gelen yere) koydu. Sonra oturup sol ayağını (yere) yatırdı. Sol elini sol uyluğu üzerine koydu ve sağ dirseğini de (temas etmeyecek şekilde) sağ uyluğu üzerine koydu. (Sağ elinin parmaklarından) ikisini (serçe parmakla yanındakini) yumdu, iki parmağını (orta parmakla baş parmağı) da birleştirerek halka şekline getirdi. (Vail dedi ki:) Ben (Nebiyi) işte böyle gördüm.

 

(Ravi) Bişr (ise, Nebinin hareketini gösterebilmek maksadıyla) orta parmakla baş parmağı (birleştirerek) halka yaptı, şehadet parmağıyla da işaret etti.

 

 

Diğer tahric: Müslim salat; Tirmizî, salat; Nesaî, sehv, iftitah, tatbîk; İbn Mace, ikame; Darimî, salat ; Ahmed b. Hanbel, II, 8; V, 424.

 

AÇIKLAMA:     Tercemeden anlaşıldığı gibi Vail b.Hucr Resul-i Ekrem'in nasıl namaz kıldığını görmek için kesin bir karar vermiş ve Efen­dimizi namaz kılacağı bir anda gözetlemeye başlamıştır. Bundan önceki hadis-i şeriflerde de beyan edildiği üzere Efendimiz kıyamdan sonra rüku'a ve rüku'dan sonra da secdeye varmıştır. Daha sonra sol ayağını yere yayarak üs­tüne oturmuş, sağ ayağını da parmakları kıbleye gelecek şekilde dikmiştir. Burada sol elini sol uyluğu üzerine koyduğu, sağ dirseğini de sağ uyluğu üzerine koyduğundan söz edilmektedir ki, bu ifade içerisinde حَدّ kelimesine hadis sarihleri üç ayrı mana vermişlerdir. Şemsü'l-Hak Azimabadî bu görüşleri üç madde halinde özetlemiştir:

 

1. حَدّ fül-i mazidir, uzaklaştırdı, ayırdı, manasına gelir. Kendinden önce geçen (koydu وَضَعَ) fiili üzerine atıftır. Bu durumda حَدّ den son­ra gelen harf-i cerri de عَنْ manasınadır. Buna göre mana şöyle olur: "Dirseklerini uyluklarından ayırdı. Biribirine temas ettirmedi. Uylukları üze­rine sadece eli temas etti."

 

2. حَدّ kelimesi "mirfak" kelimesine muzaf ve mübteda olarak gelmiş merfu' bir kelimedir. عَلَى فَخِذِهِ kelimesi de haberidir. Yani mübteda ve haberden meydana gelmiş bir hal cümlesidir. Buna göre mana şöyle olur: "Sonra sol ayağını yayarak oturdu ve sol elini sol uyluğunun üzerine koy­du; sağ dirseği, sağ uyluğunun üstünde ve sağ uyluğuna değmeyecek bir hal­de bulunuyordu."

 

3. Daha önce geçen وَضَعَ fiilinin mef'ulu olarak mensub ve mirfak ke­limesine muzaf bir kelimidir. Bu durumda mana şöyledir: "Ve sağ dirseğini de sağ uyluğu üzerine koydu.” [Avnu'l-Ma'bud, II, 414, Bezlu'l-mechud. C. IV, 436-437]

 

Ayrıca Bezl'ul-mechud sahibi bir dördün­cü mana daha nakletmiştir ki, buna göre حَدّ kelimesinin önünde bulu­nan و harfi kelimenin aslındandır. Yani kelimenin aslı وحَدّ dir. Dirseğini uyluğuna temas ettirmedi. Onu ayrı ve tek başına bıraktı demektir.[Bezlu'l-mechud, IV, 437]

 

Ravi Vail, anlaşılan Resul-ü Ekrem'i sağ tarafından gözetlemiş olacak ki, sadece sağ dirseğinin durumunu görmüş sol dirseğini iyice göremediği için ondan söz etmemiştir. Yahutta sol dirseğinin durumu da sağ dirsek gibi ola­cağı için ayrıca ondan da bahsetmeye lüzum görmemiştir.

 

Yine bu hadis-i şerifte geçen رَأَيْتُهُ يَقُولُ هَكَذَا cümlesi "söylerken gördüm" manasına değil, "yaparken gördüm" anlamında kullanılarak sadece söze de­ğil, fiillere de şamil bir mana ifade etmiştir.