SÜNEN EBU DAVUD

Bablar    Konular    Numaralar  

SALAT BAHSİ

<< 721 >>

أَبْوَابُ تَفْرِيعِ اسْتِفْتَاحِ الصَّلَاةِ

NAMAZA BAŞLAMA İLE İLGİLİ MESELELER

 

بَاب رَفْعِ الْيَدَيْنِ فِي الصَّلَاةِ

114-115. Namazda Ellerin Kaldırılması

 

حَدَّثَنَا أَحْمَدُ بْنُ مُحَمَّدِ بْنِ حَنْبَلٍ حَدَّثَنَا سُفْيَانُ عَنْ الزُّهْرِيِّ عَنْ سَالِمٍ عَنْ أَبِيهِ قَالَ رَأَيْتُ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ إِذَا اسْتَفْتَحَ الصَّلَاةَ رَفَعَ يَدَيْهِ حَتَّى يُحَاذِيَ مَنْكِبَيْهِ وَإِذَا أَرَادَ أَنْ يَرْكَعَ وَبَعْدَمَا يَرْفَعُ رَأْسَهُ مِنْ الرُّكُوعِ وَقَالَ سُفْيَانُ مَرَّةً وَإِذَا رَفَعَ رَأْسَهُ وَأَكْثَرُ مَا كَانَ يَقُولُ وَبَعْدَ مَا يَرْفَعُ رَأْسَهُ مِنْ الرُّكُوعِ وَلَا يَرْفَعُ بَيْنَ السَّجْدَتَيْنِ

 

İbn Ömer'den; demiştir ki: Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i gördüm, namaz'a başlarken, ruku'a varmak istediğinde ve başını ruku'dan kaldırdıktan sonra ellerini omuzlarının hizasına kadar kaldırıyordu.

 

(Ahmed b. Hanbel der ki:) Sufyan b. Uyeyne; (bu hadisi) bir defa "başını kaldırırken" çoğu kere de "başını ruku'dan kaldırdıktan sonra (ellerini omuzları hizasına kadar kaldırır) ve iki secde arasında ise kaldırmazdı" diye rivayet etmiştir.

 

 

Diğer tahric: Müslim, salat; Tirmizî, salat; Nesaî, sehv; îbn Mace, ikame; Darimî, salat; Ahmed b. Hanbel, II-8, 5, 424.

 

 

AÇIKLAMA:     1. Bu hadis-i şerif namaz için başlama tekbiri alınırken ellerin kaldırılacağını açıkça ifade etmektedir.

 

Nitekim İbn Münzir, "Ulema Resulullah (s.a.v.)'in iftitah tekbiri alırken ellerini kaldırdığına dair görüş birliğine varmışlardır" demiş, el-mühezzeb şerhinde de "İftitah tekbiri alırken elleri kaldırmanın müstehab olduğuna bu ümmet icma etmiştir" denilmiştir.

 

Gerçekten İbn Münzir ve başkaları bu hususta icma olduğunu naklederler. Zeydiyye taifesinden iftitah tekbiri alırken ellerin kaldırılmayacağı rivayet olunmuşsa da, onların sözlerine itibar yoktur. "Fetava el-Kaffal" isimli eserde Ebu'I-Hasen Ahmed b. Seyyar el-Mervezî'nin, "bir kimse ifti­tah tekbiri için ellerini kaldırmazsa, namazı sahih olmaz. Çünkü iftitah tek­biri vacibtir. Binanaleyh onun için elleri kaldırmak da vacibdir. Fakat diğer tekbirler vacib olmadığı için onlarda el kaldırmak da vacib değildir" dediği naklolunmuştur.

 

Nevevî bu söze itiraz etmiş, daha önce geçen ulemanın icma'ı ile bu sözün merdut olduğunu söylemiştir. ibn Hazm iftitah tekbiri için el kaldırmanın farz olduğunu söyler. O'na göre, el kaldırmadan alınan iftitah tekbiri ile namaz sahih olmaz. Bu kavil, Evzai’den de rivayet olunmuştur. Hakim'in rivayetine göre, Humeydî ile İbn Huzeyme'nin mezhebleri de budur. Mez­kur kavli Kadı Hüseyn, İmam Ahmed'den de rivayet etmiştir. İbn Abdil-berr "iftitah tekbiri vacibtir," diyenlere göre, onu terk etmekle namazın batıl olmayacağını söylemiş, yalnız Evzaî ile Humeydî'den bir rivayete göre, batıl olacağını bildirmiştir. Kurtubi bu sözü bazı Malikîlerden nakletmiştir.

 

2. Ellerin nasıl kaldırılacağı ihtilaflıdır. Tahavî'ye göre, parmaklar ya­yılarak ellerin içi kıbleye karşı gelecek şekilde kaldırılacaktır. Bu kavli ile Tahavî, Taberanî'nin, "el-Evsat" isimli kitabında merfuan rivayet ettiği İbn Ömer (r.a.) hadisine işaret etmiş olmalıdır. Mezkur hadiste; "her hangi biri­niz namaza niyetlenirken ellerini kaldırsın, onların içlerini kıbleye karşı çevirsin" buyurmuştur. "el-Muhît" isimli eserde de "iftitah tekbiri alan kimse parmaklarının arasını fazla açmaz" denilerek Tirmizî'nin rivayet ettiği Ebu Hureyre hadisine işaret edilmiştir. O hadiste Ebu Hureyre (r.a.); "Üç şey vardır ki onlarla amel olunuyordu. Sonra insanlar onları terk ettiler: Pey­gamber (s.a.v.) namaza kalktığı zaman şöyle yapardı." demiş; Ebü Amir-i Akadî, Ebu Hureyre (r.a.)'nin işaretini parmaklarıyla göstererek "onları ne fazla açar, ne de fazla kapardı/' demiş.Fakat bu hadisi zayıf bulmuştur.

 

Marudî'nin "el-Havî" adlı eserinde iftitah tekbiri alınırken avuçların içleri birbirine doğru çevrilerek kaldırılacağı beyan edilmiştir. Bazılarına göre eller kaldırılırken üstleri semaya, avuçlarıniçleri ise yere bakacaktır. Bir ta­kımları, parmakların açılmasını müstehab görmüşlerdir. İmam Gazalî, par­makları ve elleri açıp kapamak hususunda tekellüffe gidilmeyip ellerin hali üzere bırakılmasını tercih etmiştir. Rafiî, "parmaklar orta derecede açılır" demiştir. İbn Kudame, "el-Muğnî" isimli eserinde, parmakların bir birin­den ayrılmadan açılmasının müstehab olduğunu söylemiştir.

 

3. Buharî'nin rivayetinde, ellerin iftitah tekbiri ile beraber kaldırılacağı; Müslim'in bir rivayetinde ise, evvela eller kaldırılıp sonra tekbir alınacağı bildirilmektedir. Resulullah (s.a.v.) bunları caiz olduklarını bildirmek için yapmıştır. **et-Tevhîd" sahibi ellerin tekbirle beraber kaldırılacağını söyle­miştir ki, Hanefiyye ulemasına göre, en güzel şekil de budur. İmam Ahmed b. Hanbel ile, meşhur kavline göre İmam Malik'in mezhebi de budur.

 

Mezkur kavli İmam Gazali, muhakkikîn-i Ulemaya nisbet eder. Hanefî kitablarından "el-Hidaye" şerhinde, evvela eller kaldırılacak sonra tekbir alınacağı bildirilmektedir. Yine Hanefiyye kitablarından "el-Mebsüt" da, "ekser-i ulemamızın kavilleri budur" deniliyor, fakat Hanefilerden Haher-zade, "Eller tekbirle beraber kaldırılır" demiştir. "el-Mühezzeb" şerhinde şöyle denilmiştir: "Sahih olan şekil, ellerin tekbirle beraber kaldırılması ve tekbir biterken indirilmesidir."

 

Bazıları ellerin tekbir almadan kaldırılacağını ve indirdikten sonra tek­bir alınacağını, diğer bazıları da ellerin tekbir almadan kaldırılacağını, fa­kat tekbir bittikten sonra indirileceğini söylemişlerdir. Begavî bu görüşü sahih bulmuştur. Rafiî'nin sahih bulduğu bir kavle göre, eler tekbirle beraber kal­dırılacaktır. İndirilmesi hususunda müstehab bir vecih yoktur.

 

İbn Battal el kaldırmanın bir teabbüd olduğunu söylemiş, bazıları da bunun tevhide işaret olduğunu ileri sürmüşlerdir. El kaldırmanın hikmeti hu­susunda bir hayli kavil vardır. Bazılarına göre el kaldırmanın hikmeti, ce­maatten sağır olanların görmesi, tekbir de ama olanların işitmesi ve böylelikle namaza niyet etmeleri içindir. Diğer bazılarına göre, el kaldırmak dünya iş­lerini arkaya attığına ve bütün varlığı ile namaza yöneldiğine işarettir. El Kal­dırmak namaza ta'zimdir, kıyamın tamamına işarettir. Kul ile ma'bud arasındaki hicabın kaldırıldığına işarettir. Bütün bedeni ile kıbleye istikbal içindir, diyenler de vardır. Rivayete nazaran, Rabi "İmam Şafiî'ye el kal­dırmanın manası nedir?" diye sormuş. Şafiî de "Allah'ı ta'zim Nebi (s.a.v.)'in sünnetine ittiba'dır. cevabını vermiştir. İbn Abdilber, Hz. AbdulIah b. Ömer'in "el kaldırmak namazın ziynetlerindendir. Her el kaldırmada on sevab, her parmağa mukabil bir sevab vardır" dediğini nakletmiştir.

 

4. Hadisin zahirine göre, eller omuzların hizasına kadar kaldırılır. Eimme-i selase denilen İmam Malik, İmam Şafiî ve İmam Ahmed ile İshak'ın kavil­leri budur. Kurtubî "İmam Malik’in iki kavlinden esah olanı budur, ikinci kavline göre eller göğse kadar kaldırılır" diyor.

 

Hanefilere göre, eller kulakların yumuşağına kadar kaldırılır. Baş par­maklar kulakların yumuşaklarına, diğer parmaklar da kulakların sair aksa­mı hizasına gelir. Çünkü imam Müslim'in Malik b. Huveyris'ten rivayet ettiği bir hadiste; "Nebi (s.a.v.) ellerini kaldırdığı zaman ta kulaklarının hi­zasına vardırırdı.”[bk. Müslim, salat] denilmektedir. Bu manada bir başka hadisi de Darekut- sahih bir senetle Hz. Enes'den rivayet etmiştir. Tahavî'nin el-Bera b. Azib (r.a.)'den rivayet ettiği bir hadiste ellerin baş parmakları kulak yumuşağına yaklaşacak surette kaldırılacağı bildirilmektedir. İbn Habîb'e göre, eller ku­laklar hizasına kadar, bir rivayette başın üzerine kadar kaldırılır.

 

Bu kavillerin hepsine delalet eden meşhur ve mahfuz rivayetler vardır. Bunlar bu hususta müsaade ve cevaza delalet ederler. İbn Tavus'un nakline göre, Tavus ellerini başından yukarı geçinceye kadar kaldırır ve bunu İbn Abbas'dan böyle gördüğünü, O'nun da Nebi (s.a.v.)'den böyle rivayet ettiğini söylermiş. İbn kattan bunu sahih bulmuştur. İftitah tekbiri bir defa yapılır. Rafizîler üç defa yapılacağına kail,olmuşlardır.

 

5. Hadis-i şerif rüku' tekbiri ile rüku'dan doğrulurken dahi ellerin kaldırılacağına delildir. İmam Şafiî ile İmam Ahmed b. Hanbel'in ve ulemadan İshak, Ebu Sevr, İbn Cerîr e-Taberî, Hasan el-Basrî, îbn Sîrîn, Ata b. Ebî Rebah, Tavus, Mücahid, Kasım b. Muhammed, Salim, Katade, Mekhul, Said b. Cübeyr, Abdullah b. Mübarek ve Süfyan b. Uyeyne hazeratının mezhebleri budur. Bir rivayette İmam Malik dahi buna kail olmuştur. İmam Buharî mezkur kavli eshabResulüllah'dan on dokuz zata nisbetle, bunların her birinin rüku'da el kaldırdıklarını rivayet eylemiştir. Beyhakî daha da ileriye giderek, bunların cemaatler teşkil edecek kadar çok olduklarını söylemiştir. İbn Esir rüku'a giderken el kaldıran sahabenin yirmi kişi olduğunu söylemiştir. Hakim, aşere-i mübeşşere denilen (hayatta iken Cennetle müjdelenen) on zatın da onlar cümlesinden olduğunu bildirmiş; bazıları, Resulullah (s.a.v.) ruku'a giderken el kaldırdığı otuz küsur sahabî tarafından rivayet olunmuştur demişlerdir.

 

Şafiîlerin "et-Tevhîd" isimli eserinde şöyle deniliyor: "Sonra meşhur olan kavle göre, el kaldırmak hiç bir yerde vacib değildir. Bu hususta icma naklolunur." Davud-ı Zahirî'nin, iftitah tekbirinde elleri kaldırmak vacibdir, dediği rivayet olunur. Bizim ulemamızdan İbn Seyyar'ın Kavli de budur. Bu, kavl bazı Malikîlerden de rivayet olunmuştur. Ebu Hanife'den el kaldırmamanın günahı iktiza edeceğini gösteren bir kavil rivayet edilmiştir: İbn Huzeyme, "Namazda el kaldırmayı ihmal eden, onun rükünlerinden birini terk etmiştir" demiştir. Ulemadan bazılarının secdede dahi el kaldırmak vacibdir, dediklerini İbn Rüşd "Kavaid" isimli eserinde rivayet etmiştir.

 

Hanefîlere göre namazda eller yalnız iftitah tekbiri alınırken kaldırılır Süfyan es-Sevrî ile İbrahim en-Nehaî, İbn Ebî Leyla, Alkame, Kays, Esved b. Yezid, Amirî, Şa'bî, Ebu'l-İshak es-Sebiî, Hayseme, Muğîre, Vekî', Asim b. Küleyb ve İmam Züfer'in kavilleri de budur. îbn Kasım'ın, imam Malik'den rivayet ettiği meşhur ve malikilerce kabul edilen görüş de budur.

 

Tirmizî, "Sahabe-i Kiram ile tabiin hazeratından bir çoklarının kavilleri de budur" diyor. "el-Bedayi" isimli eserde İbn Abbas (r.a.)'ın, "Resulullah (s.a.v.)'ın Cennetle müjdelediği on zat, iftîtah tekbirinden başka namazın hiç bir yerinde ellerini kaldırmazdı" dediği rivayet olunmaktadır. Başkaları Abdullah b. Mes'ud, Cabir b. Semure, el-Bera b. Azib Abdullah b. Ömer ve Ebu Said (r.a.) hazeratının da aynı görüşü paylaştıklarını söylemişlerdir.

 

Hanefîlerin delili (ileride 749 numara ile gelecek olan) el-Bera b. Azib (r.a.) hadisidir. Bu hadiste; "Nebi (s.a.v.) namaz için iftitah tekbiri al­dığı vakit ellerini ta baş parmakları kulak yumuşaklarına varıncaya kadar kaldırır, bir daha bunu tekrarlamazdı" denilmektedir. Mezkur hadisi Ebu Davud, et-Tahavî ve İbn Ebî Şeybe tahrîc etmişlerdir. Vakıa Hanefîlerin mu­arızları bu hadise itiraz edebilirler. Çünkü Ebu Davud: "Bu hadisi Hüşeym, Halid ve İbn İdris, Yezid b. Ebi Ziyad'dan o da Abdurrahman b. Ebî Ley­la'dan, o da el-Bera'dan naklen rivayet etmişler, fakat hiç biri "bunu tekrarlamazdı' 'cümlesini zikretmemişlerdir.'' demiştir:Hattabî dahi bu hadis­te "Bunu tekrarlamazdı" cümlesini, Şerîk'den başka nakleden olmadığını söylemiştir.

 

Ebu Ömer, "Bu cümleyi yalnız Yezîd rivayet etmiştir. Hadisi ondan ri­vayet eden hafızlardan hiç biri "bunu tekrarlamazdı" cümlesini zikretmemişlerdir" demiş. Bezzar, "Yezîd'in el kaldırma hususundaki "bu­nu tekrarlamazdı" sözü sahih değildir" dediği gibi, Yahya b. Maîn'in "Bu hadisin isnadı sahih değildir"; İmam Ahmed'in, " Bu hadis hiçtir" dedikle­ri rivayet olunmuştur. Bazıları Yezîd'in ahir ömründe hadisleri karıştırma­ğa başladığı ve başkalarının telkinlerine kapıldığını söylerler.

 

Muarızların bu babdaki itirazlarına Hanefîler tarafından şöyle cevap ve­rilir: "Ebu Davud'un yukarıdaki sözü İbn Adiyy'in "el-Kamil" isimli ese­rindeki sözüne muarızdır. Çünkü İbn Adiyy bu hadisi Hüseyn, Şerîk ve onlarla beraber bir cemaate isnad ile Yezid'den rivayet etmiş ve hepsi "bunu tekrarlamazdı" cümlesini nakletmişlerdir. Bu suretle mezkur ziyadeyi yal­nız Şerîk'in rivayet etmediği anlaşılır ve Hattabî'nin bu babtaki iddiası da suya düşer. Eğer, Yezîd zayıf bir ravidir ve bu hadisi yalnız başına rivayet etmiş denilirse, buna da hayır diye cevap verilir. Çünkü aynı hadisi İsa b. Abdurrahman, İbn Ebî Leyla'dan rivayet ettiği gibi, Tahavî dahi tahrîc et­miştir. Yezîd'e gelince, Bu zat hakikatte mevsuktur. Onun hakkında Yakub b. Süfyan, "Yezid için her ne kadar değişmiştir diye söz edilmişse de o yine sözü makbul, adil ve mutemed bir zattır" demiş; Ebu Davud dahi, "Onun hadisini terk eden kimse bilmiyorum, ama başkası bence ondan daha makbuldür" mütaleasında bulunmuştur. İbn Şahin "Kitabü's-Sikaf'ında Ahmed b. Salih'in, "Yezid sikadır, onun hakkında konuşanların sözü hoşuma gitmiyor" dediğini rivayet etmiştir. Yezid'in makbul olduğunu daha başka­ları da söylemişlerdir. İmam Müslim onun hadisini tahric ettiği gibi, Buharî de onunla istişhad eylemiştir. Hal böyle olduğuna göre Yezid, hadisin bir kısmını bir defa, başka bir cümlesini de başka bir defa rivayet etmiş olabile­ceği gibi evvela unutmuş sonra hatırlayarak rivayet etmiş olması da muhte­meldir.

 

Hanefîlere muarız olanların ihticac ettiği hadisler İslamiyetin ilk zaman­larına hami olunur. Bu hadisler sonradan nesh edilmişlerdir. Neshe delil Ab­dullah b. ez-Zübeyr hadisidir. Bu hadiste beyan edildiğine göre, Hz. Abdullah namazda rüku'a giderken ve rüku'dan doğrulurken ellerini kaldırmayan bir zat görmüş de ona, "Böyle yapma çünkü bu Resulullah (s.a.v.)'ın bir zaman­lar yaptığı bir iştir. Sonra onu terk etti" demiştir. Neshi Tahavî'nin sahih bir isnadla tahric ettiği Mücahid hadisi de te'yid etmektedir. Mezkur hadiste Mücahid; "İbn Ömer'in arkasında namaz kıldım, iftitah tekbirinden başka namazın hiç bir yerinde ellerini kaldırmadı" demiştir. Tahavî bu hadisi ri­vayet ettikten sonra şunları söylemiştir: "İşte İbn Ömer.,., Nebi (s.a.v.)'in vaktiyle ellerini kaldırdığını görmüş, sonra bundan vazgeçmiştir. O bunu an­cak kendince nesh sabit olduğundan yapmıştır." Aynı hadisi İbn Ebî Şeybe dahi tahrîc etmiştir. Hanefîlerin muarızları bu hadis için "münkerdir" der­ler. Çünkü Tavus, İbn Ömer'i rüku'larda el kaldırırken gördüğünü rivayet etmiştir.

 

Hanefiler buna. da şu cevabı verirler: "Tavus gördüğü vakit İbn Ömer (r.a.), hadisin nesh edildiğini henüz bilmediği için el kaldırmıştır. Fakat son­radan rüku'larda el kaldırmanın neshedildiğini öğrenmiş ve bundan vazgeç­miştir. Mühasımların diğer delillerini Hanefiler zayıf bulmuş ve zayıf olduklarını birer birer ispat etmişlerdir.

 

6. Hadis-i şerif secdede ve secdeden doğrulurken ellerin kaldırılmayacağına delildir. Ekseri fukahanın kavilleri de budur.

 

7. Nevevî'nin beyanına göre iftitah tekbiri Ebu Hanife, Malik, Şafiî ve Ahmed b. Hanbel hazeratı ile Sevrî'ye ve sahab-i kiram ile tabiinin bütün ulemasına, keza bunlardan sonra gelen ulemaya göre vacibtir (farzdır). An­cak Kadı Iyaz ile diğer bazı ulema Said b. el-Müseyyeb, Hasan el-Basrî, Zührî, Katade ve Evzaî'nin vacib (farz) değil, sünnet olduğuna kail bulunduklarını rivayet etmişlerdir. Onlar namaza girmek için niyeti kafi görmüşlerdir. Fa­kat Nevevî bunu kabul etmemekte ve "ortada bunca sahih hadisler varken, bu gibi namlı zevatın böyle bir şeyler söyleyeceklerini ben zannetmem" de­mekte ve sözüne şöyle devam etmektedir:"Tekbir lafzı "Allahu Ekber''dir, namaza girmek için bu bi'l-icma' kafidir. Şafii'ye göre "Allahu kebîr" dahi denebilir. Bunlardan başkasıyla tekbir caiz değildir. Malik (r.a.)'e göre "Al­lahu ekber" den başka hiç bir sözle iftitah tekbiri caiz değildir. Şafiî'nin es­ki mezhabine uygun olan budur. Hanefîlerden Ebu Yusuf'a göre "Allahu kebîr" diyerek iftitah tekbiri almak caizdir. Ebu Hanife'ye göre, ise, Allah (cc)'ı ta'zim ifade eden her sözle, mesela "Errahmanü" ekber, Allahu eceli, Allahü a'zam" gibi sözlerle tekbir caizdir. Selef ve halefin cumhuru bu babda Ebu Hanife'ye muhaliftir.

 

Namaza tekbir ile başlamanın hikmeti, namaza Allah'ı tenzih, ta'zim ve bütün kemal sıfatlan ile tavsif ederek girmiş olmaktır... Allah'ü A'lem"[Davudoğlu, Sahih-i Müslim Terceme ve Şerhi, III, 42-49]