بَاب
سُتْرَةُ
الْإِمَامِ
سُتْرَةُ
مَنْ خَلْفَهُ
110. İmamın Sütresi
Cemaatin De Sütresidir
حَدَّثَنَا
مُسَدَّدٌ
حَدَّثَنَا
عِيسَى بْنُ
يُونُسَ
حَدَّثَنَا
هِشَامُ بْنُ
الْغَازِ
عَنْ عَمْرِو
بْنِ شُعَيْبٍ
عَنْ أَبِيهِ
عَنْ جَدِّهِ
قَالَ هَبَطْنَا
مَعَ رَسُولِ
اللَّهِ
صَلَّى اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
مِنْ
ثَنِيَّةِ أَذَاخِرَ
فَحَضَرَتْ
الصَّلَاةُ
يَعْنِي فَصَلَّى
إِلَى
جِدَارٍ
فَاتَّخَذَهُ
قِبْلَةً
وَنَحْنُ
خَلْفَهُ
فَجَاءَتْ
بَهْمَةٌ
تَمُرُّ
بَيْنَ
يَدَيْهِ
فَمَا زَالَ
يُدَارِئُهَا
حَتَّى
لَصَقَ
بَطْنَهُ
بِالْجِدَارِ
وَمَرَّتْ
مِنْ
وَرَائِهِ
أَوْ كَمَا
قَالَ
مُسَدَّدٌ
Amr b. Şuayb, büyük
babası (Abdullah b. Amr b. As)'ın şöyle dediğini rivayet etmiştir: Nebi
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte (Mekke ile Medine arasındaki) Ezahir
yolundan inmiştik. Namaz (vakti) giriverdi. Bunun üzerine Nebi (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) duvarı kıblesine aldı, (onu sütre edinerek) namaza durdu. Biz
de arkasındaydık. Hemen bir kuzu gelerek Önünden geçmeye yeltendi. Nebi
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) karnı duvara değinceye kadar ona engel olmaya
çalıştı. Kuzu da (mecburen) O (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'nun arkasından
(cemaatin önünden) geçti. (Ebu Davud,hadisi) yahutta Müsedded'in dediği gibidir
(de ben iyi hıfz edememişimdir, dedi).
AÇIKLAMA: Seniyye, dağyolu, dağ başlarındaki sel yatağı
manalarına geldiği gibi, aynı zamanda da Mekke ile Medine arasındaki bir yerin
ismidir. Hadis-i şerifte geçen "kıble" kelimesi sütre manasında kullanılmıştır.
Sütre namaz kılanın kıblesinde bulunur. İşte bu alakadan dolayı kıble kelimesi
mecazen sütre manasında kullanılmıştır.
Bu
hadis-i şeriften anlaşılıyor ki, imamın sütresi cemaat için de geçerlidir.
Çünkü Resul-i Ekrem, önünden geçmek isteyen kuzuya sadece kendisi müdahale
etmiş, müdahalesiz kalan cemaati tenkid etmemiştir. Eğer onlar için de ayrı bir
sütrenin bulunması söz konusu olsaydı, onların da önlerinden geçmek isteyen
kuzuya müdahale etmelerini emretmeyi görevi icabı ihmal etmezdi.
Ayrıca
bu hadis-i şerif, "sizden biriniz namaz kılmak istediği zaman karşısına
bir sütre koysun" mealindeki 689 numaralı Ebu Hureyre hadisi ile,
"sizden biriniz namaz kıldığı zaman namazını sütreye doğru kılsın"
mealindeki 698 numaralı Ebu Said el-Hudrî hadisini tahsis etmektedir. Çünkü bu
iki hadis-i şerifden yalnız başına veya cemaatle namaz kılmak isteyen her
ferdin ayrı ayrı önüne sütre koyması anlaşılmaktadır. Oysa açıklamaya çalıştığımız
hadis-i şerif, cemaatle kılınan namazda imamın sütresinin cemaat için de
geçerli olduğunu belirterek önceki hadislerin hükmünü tahsis etmektedir.
Hadisin
sonundaki "yahutta Müsedded'in dediği gibidir" sözü, müellif Ebu
Davud tarafından ihtiyat için konmuş bir sözdür. Musannif Ebu Da-vud bu sözüyle
"Her ne kadar biz bu hadisi Müsedded'den bize intikal eden lafızlarla
nakletmişsek de naklederken yanılmış olabiliriz. Asıl olan Müsedded'in
dediğidir" demek istiyor.
Netice
olarak şunu söyleyebiliriz: İmamın sütresi cemaat için de geçerlidir. Ancak bu
mevzuda Malikîlerin iki ayrı görüşü vardır:
1.
İmamın kendisi, cemaat için sütre teşkil eder. İmamın sütresi de kendisi
içindir. Bu görüş Malikilerce itimad edilen görüştür.
2.
îmamın sütresi aynı zamanda cemaat için de geçerlidir.