تَفْرِيعِ
أَبْوَابِ
السُّتْرَةِ
Sütre ile İlgili
Başlıkların Ayrıntıları
بَاب مَا
يَسْتُرُ
الْمُصَلِّيَ
101. Namaz Kılanın
Önüne Koyması Gereken Sütre
حَدَّثَنَا
مُحَمَّدُ
بْنُ كَثِيرٍ
الْعَبْدِيُّ
حَدَّثَنَا
إِسْرَائِيلُ
عَنْ سِمَاكٍ
عَنْ مُوسَى
بْنِ
طَلْحَةَ
عَنْ أَبِيهِ
طَلْحَةَ
بْنِ
عُبَيْدِ
اللَّهِ
قَالَ قَالَ
رَسُولُ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
إِذَا
جَعَلْتَ
بَيْنَ
يَدَيْكَ
مِثْلَ
مُؤَخِّرَةِ
الرَّحْلِ
فَلَا يَضُرُّكَ
مَنْ مَرَّ
بَيْنَ
يَدَيْكَ
Talha b. Ubeydillah
(r.a.)'den; demiştir ki: Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bana hitaben) şöyle
buyurdu: "Önüne, semerin arka kemerinin boyu kadar bir şey koyunca önünden
geçen kimse sana zarar vermez."
Diğer tahric: Müslim,
salat; Ebu Davud, salat; Nesaî, kıble; İbn Mace, ikame; Darimî, salat; Ahmed b.
Hanbel, I, 121, 162; II, 129; V, 149, 151, 155, 160, 161.
AÇIKLAMA: Hadis-i şerifte geçen مُؤَخِّرَةِ
الرَّحْلِ kelimesinin anlamı, "semerin arka kısmını teşkil eden
tahta veya odun"dur. Deveye binen kimse bu tahtaya yaslanır. Bu ağacın Hz.
Nebi devrindeki yüksekliğinin miktarı üzerinde ulema çeşitli görüşler ileri
sürmüşlerdir. Bazıları bu yüksekliğin bir arşın olduğunu söylerken, bazıları
da arşının üçte ikisine eşit olduğunu söylemişlerdir. Netice olarak namaz kılan
bir kimse bazılarına göre, bir arşın bazılarına göre de bir arşının üçte
ikisine eşit yükseklikte her hangi bir nesneyi önüne koyarsa bu kimsenin
önünden geçenler, namazına herhangi bir zarar vermezler. Namaz kılan kimsenin
önüne koyduğu bu nesneye sütre denilir.
1.
Sütrenin boyu ve eni üzerinde fakihler farklı görüşlere sahihtirler Nevevî
merhum diyor ki biz (Şafiîler)e göre» sütrenin inceliği veya kalınlığı söz
konusu değildir. Bu mevzuda bizim delilimiz Ebu Hureyre (r.a.)'den rivayet
edilen şu hadis-i şeriftir: Resul-i Ekrem (s.a.v.) buyurmuştur ki:
"Sütrenin semerin arkasına konan tahta boyunda olması kafidir. (Eni ise)
isterse kıl kadar ince olsun."[el-Müttekî, Kenzu'l-Ummal, VII, 352]
Aynı
şekilde Sebre b. Ma'bed'den rivayet edilen şu merfu hadis de bizim bu
görüşümüzü te'yid etmektedir: "Nebiyyi Ekrem (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
"Namazınızı hiç değilse bir ok arkasına gizlenerek kılınız."[A.A. el-Benna,
eI-Fethu*r-rabbanî, IV, 128; el-Muttakî, Kenzu'l-Ummal, VII, 346]
2. Hanbelî alimleri de aynı görüştedirler.
3.
Malikîlere göre ise, sütre en azından mızrak kalınlığında ve bir arşın boyunda
olmalıdır. Bundan daha kısa olursa, sütre ile ilgili mendub yerine getirilmemiş
olur.
4.
Hanefîlere göre, sütrenin boyu bir arşın, kalınlığı parmak kadar olmalıdır.[el-Menhel, V, 77] Sütre dikmekteki
hikmet, önünden herhangi bir kimsenin geçmesine engel olmakla birlikte gözün
sütrenin gerisine kaymasına mani olarak namazdaki huşu ve hudu'un kaybolmasını
önlemektir. Zaten namaz kılan kimseye önünden geçen bir kimsenin verebileceği
zarar da huşu'u dağıtarak sevabın azalmasına sebep olmaktır. Zira ileride
geleceği gibi, "namaz kılanın önünden geçmedeki günahın büyüklüğünü idrak
eden, kırk yıl bekler de yine geçmez" di.