DEVAM: 46. Cemaati
Terk Etmenin Vebali
حَدَّثَنَا
سُلَيْمَانُ
بْنُ حَرْبٍ
حَدَّثَنَا
حَمَّادُ
بْنُ زَيْدٍ
عَنْ عَاصِمِ بْنِ
بَهْدَلَةَ
عَنْ أَبِي
رَزِينٍ عَنْ
ابْنِ أُمِّ
مَكْتُومٍ
أَنَّهُ
سَأَلَ
النَّبِيَّ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
فَقَالَ يَا
رَسُولَ
اللَّهِ
إِنِّي رَجُلٌ
ضَرِيرُ
الْبَصَرِ
شَاسِعُ
الدَّارِ
وَلِي
قَائِدٌ لَا
يُلَائِمُنِي
فَهَلْ لِي
رُخْصَةٌ
أَنْ
أُصَلِّيَ
فِي بَيْتِي قَالَ
هَلْ
تَسْمَعُ
النِّدَاءَ
قَالَ نَعَمْ
قَالَ لَا أَجِدُ
لَكَ
رُخْصَةً
İbn-i Ümm-i Mektum
(r.a.)'den rivayet edilmiştir ki; Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e;
"Ya Resulullah, ben gözü görmeyen ve evi mescide uzak olan bir adamım.
Bana kılavuzluk etmeyen bir hizmetçim var. Benim namazımı evimde kılmama ruhsat
var mı?" diye sormuştur. ResUlullah'ın,
"Ezanı duyuyor musun?" sualine de "Evet" cevabını vermiştir. Bunun
üzerine ResUlullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Sana ruhsat
bulamıyorum" buyurmuşlardır.
Diğer tahric: İbn
Mace, mesacid; Ahmed b. Hanbel III, 423; IV, 43: Ayrıca bk. Müslim, mesacid;
Nesaî, imame
AÇIKLAMA: Metindeki ...... kelimesi bazı nüshalarda
.......şeklindedir. Hattabî doğru olanın, yardım etme, muvafakat etme manasına
gelen olduğunu söyler.
Bu
hadis-i şerifin zahirî cemaate devamın farz-ı ayn olduğunu iddia edenlerin
görüşünü desteklemektedir. Sübülü's-Selam'da cemaati farz-ı ayn kabul
edenlerin delillerinin yukarıda geçen "ev yakma..." hadisi ile bu
hadis olduğu söylenir. Hattabî de bu hadisin, cemaatin vücUbuna delalet ettiğini
söyler ve şunları nakleder: Ata b. Ebî Rebah "Şehirde ve köyde ezanı
işiten hiç kimsenin cemaati terk etmesine ruhsat yoktur" demiştir. Evzaî
de ebeveynin evladını cemaate gitmekten men etmesi halinde, ebeveyne itaatin
gerekli olmadığını söyler.
Cemaatin
sünnet-i müekkede olduğuna kail olanlar, ResUlullah'ın son ifadesine "sana
cemaat sevabı getirecek bir ruhsat bulamıyorum" şeklinde mana
vermişlerdir.
Ayrıca
hanefî mezhebi imamları başka birinin yardımı ile muktedir hale gelen kişiye
cuma ve cemaat namazlarının gerekli olup olmadığında değişik ictihadlara
sahiptirler.
İmam-ı
A'zam'a göre, kudretin bizatihi kendisinde bulunması gerektiğini, başkasının
kudreti ile muktedir olamayacağını, dolayısıyla ama üzerine cuma'nın farz
olmadığın söylerken, talebeleri Ebu Yusuf ve îmam Muhammed, insanın başkasından
alacağı güçle güçlü sayılacağından cuma namazının ama üzerine farz olacağına
zahib olmuşlardır. Bu ihtilaf cemaat namazında da aynen variddir.
Yardımcı
bulamamasına rağmen ama olan İbn Ümmü MektUm'a ruhsat tanınmaması o günkü
zemin şartları ile mütenasib olabilir. Günümüzde, özellikle trafik akımının
yoğun olduğu yerlerde, amanın, sakatın cemaate gitmemesi için mazeret daha da
açıktır kanaatindeyiz.
Cemaatle
namazın hükmü hakında bu babın ikinci hadisinin şerhinde geniş malumat
verilmiştir.