بَاب
مَا يَقُولُ
إِذَا سَمِعَ
الْمُؤَذِّنَ
36. Müezzini Duyan
Kişinin Söyleyecekleri
حَدَّثَنَا
عَبْدُ
اللَّهِ بْنُ
مَسْلَمَةَ
الْقَعْنَبِيُّ
عَنْ مَالِكٍ
عَنْ ابْنِ
شِهَابٍ عَنْ
عَطَاءِ بْنِ
يَزِيدَ
اللَّيْثِيِّ
عَنْ أَبِي
سَعِيدٍ الْخُدْرِيِّ
أَنَّ
رَسُولَ
اللَّهِ
صَلَّى اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
قَالَ إِذَا
سَمِعْتُمْ
النِّدَاءَ
فَقُولُوا
مِثْلَ مَا
يَقُولُ
الْمُؤَذِّنُ
Ebu Said el-Hudri
(r.a.), Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in şöyle buyurduğunu rivayet
etmiştir: "Ezan sesini duyunca, müezzinin dediğini siz de söyleyiniz"
Diğer tahric: Buhari,
ezan; Müslim, salat; Tirmizi, mevakit; Nesai, ezan; İbn Mace, ezan; Muvatta,
nida; Ahmed b. Hanbel, III, 6, 53, 78.
AÇIKLAMA: Bu hadis-i şerif’in
zahirine göre, baştan sona kadar müezzin’in okuduğu kelimelerin hepsini
söylemek ezanı işiten kimse için bir vazifedir. Ancak ilerde gelecek olan 527
no'lu hadis-i şerifte hay-ye ale's-salah ve hayye ale'l-felah cümleleri
okunurken, "La havle vela kuvvete illa billahi'l-aliyyi'l-azim"
(günahdan dönmek, çekinmek, itaate güç yetirmek ancak Allah Teala'nın
korumasıyla ve yardımı ile kabil olur) cümleleriyle karşlık verilir.
Bu
mevzuda fikir beyan eden ilim adamlarının kimisi mevzumuzu teşkil eden bu
hadisle amel ederek ezanın bütün cümlelerinin aynen tekrarlanacağını
söylemişler, bir kısmı da 527 no'lu Hz. Ömer hadisinin zahirine dayanarak,
hayye ale'lerde sadece .....لَا حَوْلَ
وَلَا
قُوَّةَ
إِلَّا
بِاللَّهِ denileceğini söylemişlerdir. Bir kısmı da "Hükmü genel
olan cümlelerle (522 no'lu hadis gibi) hükmünde özellik bulunan cümleler (527
no'lu hadis gibi) arasında te'lif mümkün olunca te'lif (birleştirme) yoluna
gitmek, esastır" kaidesinden hareket ederek hayyealelerde hem hayye alel
cümlelerinin aynen tekrarlanacağını, hem de لَا حَوْلَ
وَلَا
قُوَّةَ
إِلَّا
بِاللَّهِ cümlelerinin söylenmesi gerektiğini ifade etmişlerdir.
Namaza
çağrı mesabesinde olan ezana icabet fiilî ve kavlî olarak iki durumda
incelenebilir:
1.
Fiilî icabet de ikiye ayrılır: (a.) Ezanla namaz vakti bildirildiğine göre,
vakit içerisinde mükellefin namaz kılarak yapmış olduğu fiilî icabettir; (b.)
Şartlarını haiz mükellefin namazını cemaatle eda etmek için cemaate iştirak
icabetidir.
2.
Kavlî icabet ise, müezzinin söylediklerini aynen tekrar ederek yapacağı kavlî
icabettir ki, bu babda incelenecek husus ve işte bu mevzuyu açıklayan
hadislerdir.
Müezzinin
söylediklerini tekrarlama hakkında mezheb imamlarının görüşlerini de şöylece
sıralamak mümkündür:
1.
"Ezanı işiten herkesin, ister cünüb, ister hayızlı, ister nifaslı olsun
hayyelalelerin dışında bütün cümleleri aynen söylemesi, hayyealelelerde ise,
‘la havle vela kuvvete illa billahi aliyyul azim’ demesi mendubtur. Bu mesele
de bütün fakîhler ittifak etmişlerdir.
2.
Ancak Hanefîlere göre hayızlı ve nifaslı kadınlar bu faziletten mahrumdurlar.
Bunlar için ezana icabet etmek mendüb değildir.
Hanbelîlere
göre ise farz namaz kılmakla meşgul olmayan herkes için ezana icabet etmek
mendubtur. [472] el-Cezîrî, el-Fıkh ala'l-Mezahibi'l-erba'a, I, 317
3.
Sabah ezanında –esselatu hayrun minennevm cümlesi okunurken ise -sedekte ve
bererte- "doğrusun, gerçeksin, doğru söylemiş bulunuyorsun" denilir.
Bu son kelimelerin söyleneceğine dair bir delilin bulunmadığını söyleyen el-Hattabî
gibi bazı alimler varsa da İmam Nevevî el-Min'hac isimli eserinde böyle
söyleneceğini beyan etmiştir. Demiri de "İbn Rifa'a bu mevzuda delil
bulunduğunu söyledi" demiştir.
4.
Ezana sadece kalbi ile icabet etmek kafi gelmeyip dil ile telaffuz etmek
mendubtur.
5.
Bu hadisin zahirine göre, Hanefîlerin dışında bütün imamlarca hayızlı, nifaslı
ve cünübün ezan cümlelerine usulüne göre icabet etmesi men-dub iken Hanefîlerin
hayızlı ve nifaslının icabet edemeyeceğini söylemelerinin hikmeti şudur: Çünkü
hayızlı ve nifaslı kadınlar namaz kılmakla mükellef değillerdir. Bu sebeble
ezana da icabetle mükellef değildirler. Diğer imamların hareket noktaları da
ezana icabet etmek bir zikirdir. Mü'min içinse, her an zikir halidir. Hayız ve
nifas hali bunun dışında değildir.
6.
Hanefî, Şafiî ve Hanbelî mezheblerine göre farz olsun, nafile olsun namazda
olan bir kimse ezana icabet etmekle mükellef değildir. Şayet icabet ederse,
namazı bozulur. Fakat Şafiîler namazın bozulması için kişinin na-mazda olduğunu
ve işittiğinin bir insan sesi olduğunu bilmesini şart koşmuşlardır.
7.
İmam Malik'e göre ise, nafile namazı kılmakta olan kimse ezana icabet ederse
namazı bozulmaz.
8.
Her ne kadar bu hadis-i şerifin zahirine göre ezana icabet etmek farz ise de,
hadisdeki "müezzinin söylediğini siz de söyleyiniz" emrinin hükmünü
farz olmaktan çıkarıp müstehaba çeviren delil Sahih-i Müslim'deki şu hadis-i
şeriftir: "Resulullah (s.a.v.) fecr doğduğu zaman baskın yapardı. Ezanı
dinletirdi. Şayet ezan sesi işitirse, baskından vazgeçer, işitmezse baskın
yapardı. Bir defa Allahu Ekber, Allahu Ekber diyen birini işitti. Bunun üzerine
Resulullah (s.a.v.): "Fıtrat-ı İslam üzere" buyurdular. Sonra o zat:
"Eşhedü enla ilahe illallah, Eşhedu enla ilahe illallah" dedi.
Resulullah (s.a.v.) de; "Cehennemden çıktı" buyurdular. Müteakiben
ezanı okuyan kimsenin bir keçi çobanı olduğunu anladılar.[Müslim, salat]
Resul-i
Ekrem (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bu ezanı dinleyince kendisi icabet
etmemiştir. Şayet icabet farz olsaydı kendisi de icabet ederdi. Ancak bunun
aksini iddia edenler de vardır. Kemalüddin b. Hümam ( v.861) Fethu'I-Kadîr
isimli eserinde bu meselenin münakaşasını yapmış ve ezana icabetin müstehab olduğunu
söylemiştir.
9.
Ezan okunurken ve ikamet getirilirken cemaatin konuşmaması, mescid dışında
bulunanların Kur'an okumaması, selam almaması, hasılı müezzine icabetten başka
bir işle meşgul olmaması icab eder.
Hanefî
alimlerinden Hulvanî: "Dili ile müezzine icabet eden, fakat mescidde olup
da müezzinin söylediklerini tekrarlamayan günahkar olmaz" diyor . Bu
sözlerden bilfiil ezana icabetin esas olduğu anlaşılıyor ki Reddu'l-Muhtar'da
bu mana şöyle ifade ediliyor: "Ezana sözle icabet müstehab bilfiil icabet
ise. vacibtir"[Ahmed Davudoğlu, İbn
Abidin Tercemesi II, 91.]
10.
Yine Hanefi ulemasına göre, kişi her mescidden gelen ezan sesine değil, sadece
kendi mahallesinin müezzinine icabet etmekle de mükelleftir.