SÜNEN EBU DAVUD

Bablar    Konular    Numaralar  

TAHARA BAHSİ

<< 78 >>

DEVAM: 39. Kadın'ın Abdest Suyu Artığı İle Abdest Almak

 

حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ مُحَمَّدٍ النُّفَيْلِيُّ حَدَّثَنَا وَكِيعٌ عَنْ أُسَامَةَ بْنِ زَيْدٍ عَنْ ابْنِ خَرَّبُوذَ عَنْ أُمِّ صُبَيَّةَ الْجُهَنِيَّةِ قَالَتْ اخْتَلَفَتْ يَدِي وَيَدُ رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فِي الْوُضُوءِ مِنْ إِنَاءٍ وَاحِدٍ

 

Ümm-ü Subeyye el-Cuheniyye'den rivayet edildiğine göre,  O, şöyle demiştir: "Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) ile birlikte bir o, bir ben ellerimizi suya batırarak aynı kaptan abdest alırdık."

 

 

Diğer tahric: Ahmed b. Hanbel

 

AÇIKLAMA:     Hadis-i şerifte geçen Ümmü Subeyye el-Cüheniyye'nin Havle bint-i  Kays oldyğu söylenir Havle (r..anna) Harice bin Haris'in ninesidir. Efendimize biat eden bahtiyar kadınlardandır. Kendisinden Nafi' ve Salim rivayette bulunmuşlardır.                                               

 

Hadis-i şerifte geçen Ümm-ü Subeyye (r.a.) Hazretlerinin aralarında mahremiyyet veya nikah bağı olmadığı halde Resulullah'la bir kaptan su almasını bazıları, "bu hadise örtünme ayetleri gelmeden olmuştur'* diye açıklarken; bazıları da "Resulullah (s.a.v.) ile Ümm-ü Subeyye aralarında birbirlerini görmelerine engel bir örtü olduğu halde aynı kaptan aynı zamanda sıra ile avuçlayarak abdest alıyorlardı'* diye yorumlamışlardır. Üçüncü bir görüşe göre ise, aynı kaptan peş peşe su almaktan maksat, Önce Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) söz konusu kaptan abdest alması sonra da Hz. Ümmü Subeyye'nin aynı kaptan abdest almasıdır. Ancak bu te'vil hadisin zahirine uygun değildir.

 

Bazı ilim adamları mevzumuzu teşkil eden bu hadis-i şerif ile 81 ve 82 numaralı hadisler arasındaki zahiri çelişkiye bakarak sözü geçen hadislerin zayıf olduğunu ve mevzumuzu teşkil eden hadisin onlara tercih edilmesi gerektiğini, şayet 81 ve 82 numaralı hadislerin sıhhati kabul edilse bile, mevzumuzu teşkil eden hadisle neshedilmiş oldukları cihetle hükümsüz kaldıklarını söyleyerek bu çelişkiyi gidermeye çalışmışlardır. Ancak Hafız İbn Hacer'in de ifade ettiği gibi, böyle zahiren biribirlerine aykırı gibi görünen hadislerin aralarını te'Iif etmek mümkün olduğu zaman tercih edilip, nesh yoluna gitmemelidir. Burada da 81 ve 82 nolu hadislerdeki nehyi, kerahat-i tenzihiye'ye hamlettiğimiz zaman, söz konusu tezat ortadan kalkmış olacaktır. Bu nedenle mevzumuzu teşkil eden hadisteki cevazı mutlak caizliğe; 81 ve 82. hadislerdeki nehyi de kerahet-i tenzihiyyeye yormak bu hadisler arasındaki tezadı ortadan kaldırmak için en isabetli yol olmalıdır.

 

 

DEVAM