بَاب
مَا جَاءَ فِي
بِئْرِ
بُضَاعَةَ
34 Buda'a Kuyusunun
Suyu
حَدَّثَنَا
مُحَمَّدُ
بْنُ
الْعَلَاءِ
وَالْحَسَنُ
بْنُ عَلِيٍّ
وَمُحَمَّدُ
بْنُ سُلَيْمَانَ
الْأَنْبَارِيُّ
قَالُوا حَدَّثَنَا
أَبُو أُسَامَةَ
عَنْ
الْوَلِيدِ
بْنِ كَثِيرٍ
عَنْ مُحَمَّدِ
بْنِ كَعْبٍ
عَنْ
عُبَيْدِ
اللَّهِ بْنِ
عَبْدِ
اللَّهِ بْنِ
رَافِعِ بْنِ خَدِيجٍ
عَنْ أَبِي
سَعِيدٍ
الْخُدْرِيِّ
أَنَّهُ
قِيلَ
لِرَسُولِ
اللَّهِ
صَلَّى اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
أَنَتَوَضَّأُ
مِنْ بِئْرِ بُضَاعَةَ
وَهِيَ
بِئْرٌ
يُطْرَحُ
فِيهَا الْحِيَضُ
وَلَحْمُ
الْكِلَابِ
وَالنَّتْنُ
فَقَالَ
رَسُولُ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
الْمَاءُ
طَهُورٌ لَا
يُنَجِّسُهُ
شَيْءٌ قَالَ
أَبُو دَاوُد
وَقَالَ
بَعْضُهُمْ
عَبْدُ
الرَّحْمَنِ
بْنُ رَافِعٍ
Ebu Sa'id el-Hudri
(r.a.)'den rivayet edilmiştir ki; Resuİullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'e
hayız bezlerinin, köpek leşlerinin ve kokmuş nesnelerin atıldığı bir kuyu olan
Buda'a kuyusundan abdest alabilir miyiz? diye soruldu. Resulullah (sallallahu
aleyhi ve sellem): "Su temizdir, onu hiç bir şey pisletmez" buyurdu.
Ebu Davud dedi ki: Bazı
raviler, senedde geçen Abdullah b. Rafi yerine Abdurrahman b. Rafi demişlerdir.
Diğer tahric: Tirmizi,
tahare; Nesaî, miyah; Ibn Mace, tahare; Ahmed b. Hanbel
AÇIKLAMA: Zikri geçen Buda'a
kuyusu Medine'de meşhur bir kuyu idi.Bulunduğu yer, çevresinden oldukça alçak
olduğundan halkın çöplüklerini, köpek, leşlerini ve diğer pislikleri sel suları
sürükler getirir buraya doldururdu. Hatta kadınlar hayız bezlerini de atarlardı.
Bütün çevrenin suları bu çukurda kalan kuyuya aktığı için büyük bir havuz
teşkil edecek kadar da çok su birikirdi.
Tirmizi
şarihi Mubarekfuri, bu hadis-i şerifle ilgili açıklamasında, bu sellerin aktığı
yerin bir kuyu olduğunu, yoksa Hidaye müellifi Merğınani'nin zannettiği gibi
bostanlar arasında akıp giden bir su olmadığını söylemiş ve eğer öyle olsaydı,
kuyu ismi verilmezdi, üstelik ağzının çapı da altı arşın idi, demiştir.
Bu
hadisin getirdiği hüküm ile kulleteyn (iki kulle) hadisi'nin arasında bir
çelişki var gibi ise de, gerçekte hiç bir çelişki bulunmamaktadır. Muhtelif
mezheb alimleri zahirde var gibi görülen bu çelişkinin giderilmesinde aşağıdaki
te'villere baş vurmuşlardır:
1.
Maliki ulemasına göre yukarıda da beyan edildiği gibi, az olsun çok olsun, akar
olsun durgun olsun vasıflarından birini kaybetmedikçe (necasetin eseri üzerinde
görülmedikçe) su pis olmaz. Bu nedenle Buda'a Kuyusundaki suyun vasıfları da
değişmediği için onun suyu temizdir.
2.
Şafii ulemasına göre ise, durgun sular iki kulleyi aştığı takdirde pis olmaz.
"Buda'a Kuyusundaki sular bu miktarı aştığı için pis değildir"
3.
Hanefilere göre ise, Ebu Davud Şarihlerinden Hattabi ve İbn Reslan'ın
açıkladıkları gibi Buda'a Kuyusu, bilinen mu'tad kuyulardan biri değil; Beni
Saide bostanlarına suyu akan bir pınardır. Buna göre Buda'a kuyusu, akan su
hükmünde olduğundan ve necaset eseri görülmediğinden bu kuyunun suyu temizdir.
Buna
rağmen bazı alimler, böyle bir kuyu suyunun kullanılması insan tabiatı ve temizlik
kaideleriyle bağdaşmayacağından bu kuyuya gelen nesacetlerin yine sel suları
ile akıp gittiğini, kalan suyun temiz bir su olduğu te'viline gitmişler ve
Maliki ve Şafii ulemasının te'villerinde zorlama görmüşlerdir.
Hadis-i
şerifte geçen "hayz bezlerinin, köpek leşlerinin atıldığı"
tabirlerine bakarak o zaman müslümanların bu kuyuya bu pislikleri kendi
elleriyle attıkları sanılmamalıdır. Yukarıda da işaret edildiği gibi, bu
pislikleri oraya sel suları veya rüzgar sürükleyip getiriyordu. Tabii ki, o
zaman Medine münafıklarının da böyle pislikleri buraya atabilecekleri
düşünülebilirse de sulara ve ağaç altlarına abdest bozmaktan nehyedilen
müslümanların bu işi yapacakları prensip olarak düşünülemez.