SÜNEN EBU DAVUD

Bablar    Konular    Numaralar  

TAHARA BAHSİ

<< 53 >>

بَاب السِّوَاكِ مِنْ الْفِطْرَةِ

29. Misvak kullanmak fıtrattandır

 

حَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ مَعِينٍ حَدَّثَنَا وَكِيعٌ عَنْ زَكَرِيَّا بْنِ أَبِي زَائِدَةَ عَنْ مُصْعَبِ بْنِ شَيْبَةَ عَنْ طَلْقِ بْنِ حَبِيبٍ عَنْ ابْنِ الزُّبَيْرِ عَنْ عَائِشَةَ قَالَتْ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ عَشْرٌ مِنْ الْفِطْرَةِ قَصُّ الشَّارِبِ وَإِعْفَاءُ اللِّحْيَةِ وَالسِّوَاكُ وَالِاسْتِنْشَاقُ بِالْمَاءِ وَقَصُّ الْأَظْفَارِ وَغَسْلُ الْبَرَاجِمِ وَنَتْفُ الْإِبِطِ وَحَلْقُ الْعَانَةِ وَانْتِقَاصُ الْمَاءِ يَعْنِي الِاسْتِنْجَاءَ بِالْمَاءِ قَالَ زَكَرِيَّا قَالَ مُصْعَبٌ وَنَسِيتُ الْعَاشِرَةَ إِلَّا أَنْ تَكُونَ الْمَضْمَضَةَ

 

Aişe (r.anha)'dan rivayet edildiğine göre, Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "On şey fıtrattandır:  Bıyığın kırpılması,  sakalın bırakmak, misvaklanmak,  istinşak (buruna su çekilip temizlenmesi),  tırnakların kesilmesi,  parmak eklemlerinin yıkanması,  koltuk altı kıllarının yolunması,  eteklerin tıraş edilmesi,  Su serpmek (yani necasetten su ile temizlenmek)”

 

Ravilerden Zekeriyya diyor ki: Mus'ab şöyle dedi: "Onuncuyu unuttum, ancak bu mazmaza olabilir.”

 

 

Diğer tahric: Müslim, tahare; Tirmizi, edeb; Nesaî, Ziyne; İbn Mace, tahare; Ahmed b. Hanbel

 

AÇIKLAMA:     Fıtrat insan yaradılışında kendisine verilen herşeydir ve gayesi vardır. Gaye Kulluktur. Bu nedenle gayeye uygun haller için 'fıtrattandır' ifadesi kullanılır. Yani -misvak kullanmak yaradılış gayesine, kulluğa uygundur-  demek olur.

 

Yaradılışta kişiye verilen şekli vasıfları sonradan değiştirmek yasaktır. Bununla beraber sünnet olmak bıyık traş etmek gibi fiiller yaradılışta kişi ile beraber olan bazı şeyleri değiştirmektir, ancak Allah Resulü bu işler için 'fıtrattandır' diye bahsedince bu işler fıtratı bozmak'tan sayılan işlerden sayılmaz.

 

İnsan fıtratında kötü'ye yönelme de iyiye yönelme de vardır. Allah Azze ve Celle insanı sadece kulluk etsin diye yarattığı için ve kulunu bununla imtihan ettiği için insan'ın bu iki taraftan biri olan iyi tarafını besleme görevi vardır.

 

Bu besleme'nin nasıl olacağını da yaratıcı'dan daha iyi bilecek te olamayacağına göre ve bilen Allah kullarına çok merhametli olduğuna göre furu'dan sayılan bir çok ayrıntı da sadece insan'a fayda sağlayacaktır. Kulluk sadece belli farz ve sünnet ibadetler değil, tüm yaşam boyu Allah'ın çizdiği sınırlar içerisinde yaşamaktır. İşte bu yaşantıda Allah'ın elçisi Muhammed s.a.v. bir işi '....fıtrattandır.' diyerek tavsiye yada emir buyurursa bu insanın yaradılış gayesine yani Allah'a kulluğuna da sağlığına da çevresindekilerle ilişkilerine de fayda sağlar. Örneğin sünnet olmak hem kişinin sağlığı, hem cinsel hayatı hem tahareti için gereklidir. Bu örnek bütün maddeler için geçerlidir.

 

Bu giriş'ten sonra şerhe geçersek: Hadis-i şerifte geçen fıtrat kelimesine ulema iki şekilde mana vermişlerdir:

 

1. Ekseri alimlere "bu kelime ile kast edilen sünnettir" demişlerdir. Yani bu kelime ile kast edilen "Onların yoluna uy" [EnAm 90]  ayet-i kerimesinde uyulması emredilen ve Nebilerin hiç bir değişikliğe uğratmadan uygulaya geldikleri "tevhid, iman, ikan, istikamet, salah, fazilet, ihsan, kitab hikmet, nübüvvet" gibi akla ve delile dayanan ve körü körüne taklidden uzak olan hidayet yoludur. Bu görüş, hadis-i şerifin vuruduna (gelişine) daha uygun olduğu için alimlerin çoğu tarafından benimsenmiştir.

 

2. Allah (c.c.) katında değişmeyen dini esaslardır. Dini muhafaza, nesli ' muhafaza, aklı muhafaza, malı muhafaza, nefsi muhafaza ve imanın altı esası gibi.

 

3. Hz. İbrahim aleyhisselamın ve onun neslinden gelen Nebilerin sünnetleridir. "Bıyıkları kesmek, sünnet olmak, etek tıraşı ile koltuk altlarını tıraş etmek, tırnak kesmek, sakal salmak gibi" Buradaki lafzı “ba’z” ifade ettiğinden İbn Hacer bu fıtratın zikredilenden ibaret olmadığını İbnü'l-Arabi'nin bunun otuz kadarını saydığını kaydediyor. [İbn-i Hacer, Fethu'I-Bari. XII, 458-459]

 

Bunlarla ilk görevlendirilen Hz. İbrahim olmuştur. Bu husus ayet-i kerimede şöyle beyan edilmiştir: "Hani İbrahim'i Rabbi bir takım kelimelerle (emirlerle) imtihan edip de o bunları tamamen yerine getirince "seni insanlara imam (rehber) yapacağım" buyurmuştu"[Bakara 124] 

 

İbn Abbas (r.a.)'ın beyanına göre, Allah Teala Hz. İbrahim'e bazı emirler vermiş, Hz. İbrahim bunları hakkıyla yerine getirince Allah Celle ve A'la: "Seni insanlara imam yapacağım" [Bakara 124] buyurmuştur.

 

Ümmet-i Muhammed de diğer ümmetler gibi bu emirlere uymakla mükellef olmuştur. Nitekim ümmet-i Muhammed'in bu mükellefiyeti şu ayet-i Kerimede açıkça beyan buyurulmuştur: "Sonra sana, "Muvahhid olarak İbrahim'in dinine uy, o hiç bir zaman müşriklerden olmadı" diye vahyettik.[Nahl 123]

 

Ulemadan bazılarına göre, Allah'ın Hz. İbrahim'e emredip de Hz. İbrahim'in yerine getirmeye muvaffak olduğu emirlerin sayısı otuzdur. Bunlardan onu Tevbe Suresinin 112. ayetinde olan ayetlerde, onu Ahzab Suresinin 35. ayetinde, onu da mu'minun suresinin 1. ayetinden beşinci ayetine kadar olan kısımlarda ve Mearic Suresinde 22-34 numaralı ayetleri arasındadır.

 

Abdurrezzak'ın Ma'mer tarikiyle İbn Tavus'tan rivayet ettiği bir hadis-i şerife göre, İbn Abbas: Bu emirler on adettir. Beşi başta, beşi de cesettedir. Başta olanlar, bıyıkları kesmek, mazmaza, istinşak, misvak, saçları ayırmaktır. Cesette olanlar da, tırnak kesmek, kasıkları kazımak, sünnet olmak, koltuk altlarını traş etmek, taharetlenmektir. ayetin zahirine en uygun olan görüş de budur.[Kurtubî, el-Camiu'l-Ahkami'l-Kur'an, II, 97-98.] demiştir.

 

Bıyıklan kesmek, sakal salmak, Hanefi ulemasından Ayni'nın beyanına göre bıyıkları keserken sağdan başlamak müstehabtır. Kendi kesebildiği gibi, başkalarına da kestirebilir. Fakat koltuk altını ve kasıkları ancak kendisi tıraş edebilir.

 

Tahavi'nin beyanına göre ise, bıyıkları kesmek iyi ise de kökünden tıraş etmek sünnettir, kırpmaktan yani kısaltmaktan daha iyidir, bu İmam-ı  Azam ve Ebu Yusuf'un görüşüdür. [Aynî, Umdetu'l-Kari, XXII, 44]

 

Malikler ise, bıyıkları, kökünden kazımayı uygun görmemişlerdir.

 

Bıyıkları kesmekten maksat, üst dudaklarını kırmızısı görününceye kadar, sarkan kısımları kesmektir. İmam Malik, "Bıyıklarını kesenlerin tazir edileceklerini bunun bir bid'at olduğunu" söylemiştir.

 

Şafii Mezhebinde de esas olan üst dudağın üzerinden sarkan kısımları kesmektir.

 

Kısacası hadis-i şeriflerde bazan "kazıyınız" bazan da "kesiniz" tabirleri geçmekte, bunun ikisiyle de amel edilebilmektedir. Nitekim Hanefi ulemasının da görüşü budur. Hanefilerden bazıları ve İbn Hazm, bıyığı kesmek farzdır, demişlerdir. Delil olarak da "Kim bıyığını kesmezse bizden değildir"[Tirmizî, edeb; Nesaî tahare; Ziyne; Ahmed b. Hanbel]  hadisini göstermişlerdir.

 

Sakal: "Sakalları uzatınız" emrinin hükmü farzdır. Te'vil etmek için bir karine mevcut değildir.

 

Hanefilere göre: Hanefi mezhebinin görüşleri Durru'l-Muhtar'da şöyle zikrolunmaktadır: "Erkeklere sakal kesmek haramdır"

 

Hidaye şerhi Nihaye'de sakalın bir tutamdan fazlasının kesilmesinin vacip olduğu zikrolunmaktadır. Fethu'l-Kadir'de ise, şu bilgiler verilmektedir. "Kadınlaşan erkeklerin ve bazı mağriblilerin yaptığı gibi sakalın bir tutamdan az bırakılmasını hiç bir alim, "sünnet yerine geldi" şeklinde mutalea etmemiştir. Sakalın tamamen kesilmesini ise fukahanın cumhuru ruhsat kabul etmemiştir."[İbnu'l-Humam, Fethu'l-Kadîr, II, 77.]

 

Nihaye müellifi de sakal'dan bir tutam'dan fazlasının kesilmesinin vacib olduğunu söyler. Tirmizi'nin de Cami'inde rivayet ettiği gibi, "Nebi s.a.v. sakalının eninden ve boyundan alırdı."[Tirmizi edeb]

 

Maliki mezhebinde de sakal kesmek haramdır. Eğer sakalı kısaltmak çirkinlik meydana getiriyorsa, kısaltmak da haram olur.

 

Şafii mezhebinden imam Nevevi ve imam Rafii, sakalı traş etmenin mekruh olduğundan bahsederler. Fakat bazı fukaha, "imam Şafii'nin el-Umm isimli eserinde haram olduğuna dair açık ifadesinin bulunması bu iki alimin verdikleri hükme ters düşmektedir" demişlerdir. Ancak Şafii fukahasının bu  iki yetkili imamının görüşlerine, başka bir görüş tercih edilemiyeceğinden, mezheb içinde şeyhayn lakabı ile tanınan bu iki imamın görüşüne göre, Şafii Mezhebi'nde sakal kesmek mekruhtur.

 

Hanbelilere göre de sakal kesmek haramdır. Ancak onlardan bir kısmı, sakalı kesmenin haram olduğu görüşünün en kuvvetli bir görüş olduğunu zikrederek bunun dışında Hanbeli imamlara ait başka görüşler bulunduğuna işaret ederken, diğer bazıları da Sakal kesmenin haram olduğunu yegane görüşmüş gibi zikretmektedirler. Sakalların fazla uzayıp da çirkin bir manzara arzetmeleri halinde yanlarından ve sarkan kısımlarından kesilebileceği hakkında ittifak vardır. Kesmenin haddi hususundaki görüş, bir kabzadır. Bir kabzayı geçen kısımlar kısaltılabilir.

 

Netice: Sakal kesmek haramdır. Fakat çirkin bir hal almamasına da dikkat etmek gerekir. 4198-4200 numaralı hadislerin şerhinde bu konuyu tekrar ele alacağız, inşaallah.

 

Tırnaklar, parmaklara zarar vermemek şartıyla dipten kesmek müstehaptır. Tırnak kesilirken tertibe riayet olunacağına dair hadislerin hiç birinde bir kayıt yoktur. Nevevi, Müslim Şerhi'nde tırnakların kesiliş sırasını şöyle tarif etmiştir: Önce sağ elin şehadet parmağı, sonra orta parmak, sonra yanındaki yüzük parmağı, sonra küçük parmak kesilecek, ondan sonra da baş parmak kesilmelidir. Bu müstehaptır. Sol elde ise, küçük parmaktan başlayarak şehadet parmağına doğru gidileceğini bildirmiştir.

 

Ayak tırnakları kesilirken sağ ayağın küçük parmağından başlayarak sıra ile ötekilere gidilecek. Sol ayakta ise baş parmaktan başlayarak atlanmadan sırasıyla hepsi kesilecektir. Ancak, her ne kadar imam Nevevi bu tertibin Müstehap olduğunu söylemişse de, ibn Dakiki'l-İyd haklı olarak "bu tertibin müstehab olduğuna dair hiç bir delil yoktur” demiştir. [Nevevî, Şerhu Sahlh-i Müslim, III, 149]

 

Aynı şekilde Birgivi merhum Kırk Hadis Şerhi'nde bu hususta ve tırnak kesmenin zamanı üzerinde hayli durmuşsa da sağlam bir kaynak göstermemiştir.

 

Savaş sırasında düşman heybetli görünmek maksadıyla erkekler tırnak uzatabilirler. Bunun dışında, erkek - kadın ister süslenmek, ister bir başka maksatla olsun tırnak uzatmak İslama göre haramdır.

 

Hadis-i şerifte geçen انْتِقَاصُ الْمَاءِ tabiri çeşitli şekillerde açıklanmıştır. Aslında bu kelimeyi Veki’ , taharet diye tefsir etmiştir. Bazılarına görede su kullanarak bevlin akıntısını kesmek demektir. Böyle tefsir edildiği zaman, istibra şekilleri içine gireceğinden yukardaki şerh gayeye daha uygun görülmektedir.

 

Beracim: Parmak boğumlandır. Maksat, buralar kirin birikebileceği yerler olduğundan, insan vücudundaki bütün boğum ve kıvrımların temizlenmesidir ve bu sünnettir.

 

الْعَانَةِ  Aneh'den kast edilen ise, erkek ve kadınların (etek) mahrem yerlerindeki kıllardır.

 

Bunun haftada bir defa yapılması uygun olmakla beraber, kırk günü aşmaması gerekir. Zira Hanefi fakihleri kırk günü aştığı takdirde tahrimen mekruh olacağını söylemişlerdir. Nitekim Hz. Enes ibn Malik'in rivayet ettiği hadis-i şerifde [265] bunu ifade etmektedir. Traştan maksat, kılların izale edilmesidir. Bunun traş bıçağı, nevra ve vücuda zarar vermeyecek herhangi bir ilaçla tüy dökücüyle yapılmasında da mahzur yoktur.

 

Özellikle etek kıllarının pislik ve mikrop toplaması sebebiyle deri altı bakterilerinin meydana gelmesine sebeb olacağı İçin tedavisi güç durumlar meydana getireceği dikkate alınırsa, İslam'ın bu hususta gösterdiği titizliğin önemi açıkça anlaşılacaktır.

 

Pis insanların pis adetlerini edinmek ibadet'ten mahrum kalmayı, pis görünüp kokmayı kazandırır. Müslümanlar temizdir. Avrupa da bazılarının koltuk altı kıllarını etek altı kıllarını kesmedikleri bilinmektedir. Serseri yaşam tarzını benimsemiş insan gurupları da bu tür eğilimler göstermekteler. Bu tür insanlara yakından bakıldığında kendi kendilerinden bile nefret ettikleri görülecektir. Onlara özenenler ise sevilmemeyi göze almış isyanı benimsemişlerdir.

 

Koltuk, altlarını yolmak: Aslında traş etmekle de sünnet yerine gelirse de Ayni'nin beyanına göre, gücü yetenler için yolmak daha iyidir. Acı çekenlerse, traş ederek bu sünneti yerine getirirler. İşe sağdan başlamak mus-tehaptır. Gazali merhum "başlangıçta yolmak zor gelirse de sonra kolaylaşır, acı çekilmez” demiştir. Gerek etek, gerekse koltuk altlarının temizliğinde ateşle kılları yakmak doğru değildir. Hele zor işlerde çalışıp terleyen, sonra da yıkanamayan kişilerin buralarım traş etmemeleri halinde meydana gelecek kokular, karı-koca arasında bulunması gereken ülfet ve yakınlığa gölge düşürebilecektir. Bunun için sık sık bu temizliğin yapılması gerekir.

 

 

DEVAM