بَاب
فِي الْأَذَى
يُصِيبُ
الذَّيْلَ
Eteğine Bulaşan
Necaset İn Hükmü
حَدَّثَنَا
عَبْدُ
اللَّهِ بْنُ
مَسْلَمَةَ
عَنْ مَالِكٍ
عَنْ
مُحَمَّدِ
بْنِ عُمَارَةَ
بْنِ عَمْرِو
بْنِ حَزْمٍ
عَنْ مُحَمَّدِ
بْنِ
إِبْرَاهِيمَ
عَنْ أُمِّ
وَلَدٍ لِإِبْرَاهِيمَ
بْنِ عَبْدِ
الرَّحْمَنِ
بْنِ عَوْفٍ
أَنَّهَا
سَأَلَتْ
أُمَّ
سَلَمَةَ زَوْجَ
النَّبِيِّ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
فَقَالَتْ
إِنِّي
امْرَأَةٌ أُطِيلُ
ذَيْلِي
وَأَمْشِي
فِي
الْمَكَانِ الْقَذِرِ
فَقَالَتْ
أُمُّ
سَلَمَةَ
قَالَ
رَسُولُ
اللَّهِ صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
يُطَهِّرُهُ
مَا بَعْدَهُ
Abdurrahman bin Avf'ın
oğlu İbrahim'in Ümmü Veledi (Humeyde)den rivayet edilmiştir. O; ResuluIIah
(s.a.v.)'in hanımı Ümmü Seleme (r.anha) ya; Ben eteğini uzatan bir kadınım, pis
yerlerde yürüyorum (ne yapmalıyım)? diye sordu. Ümmü Seleme (r.anha);
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Onu sonraki (temiz yerler)
temizler" buyurdu diye cevap verdi.
Diğer tahric: Tirmizi,
tahare; İbn Mace, tahare; Dârimi, vudu; muvatta, tahare
AÇIKLAMA: Ümmü Seleme (r.anha)
kendisine sorulan bir soruya delilini söyleyerek cevab vermiştir. Çünkü soru
soran hanımı zeki, anlayışlı zaptı kuvvetli ve ilmi nakletmeye kabiliyetli
görmüştür. Bundan anlaşılmaktadır ki, bir alime soru sorulduğu zaman soru soran
anlayışlı ve talime kabiliyetli ise, cevabı verirken delilini de zikretmeli ve
bu konu ile ilgili lüzumlu malumatı aktarmalıdır.
Ulemadan
bir gurup bu Hadisin zahirini alarak, "temiz bir yerde yürümek pis yerden
geçerken elbisenin eteğine ve paçasına bulaşan pisliği temizler. Elbisenin
eteği ayakkabı hükmündedir. Eteği pisleten yerin kuru veya yaş olması arasında
fark yoktur" demişlerdir.
Cumhura
göre ise, bir kimse üzerinde necaset olan kuru bir yerden geçip de elbiseye
pislik bulaşmazsa sonradan yürüdüğü temiz yerlerle temizlendiği görüşündedir.
Üzerinde necaset bulunan yer yaş ise, ancak yıkamakla temizlenebilir. İmam
Şafii, "Bu, kuru bir yerden geçip de üzerine necaset bulaşmayan kimse
hakkındadır. Ama yaş (ve pis) yerden geçerse ancak yıkamakla temizlenir"
demiştir.
Şafiilerde
mezhebin görüşüne göre pis olan yolun çamuru şu dört şartın tahakkuku ile
affedilir:
1.
Necasetin görülmemesi, 2. Yoldan geçenin
dikkat edip, necasetten sakınması, 3.
Yürürken veya binek üzerinde iken kendisine isabet etmesi.Şayet düşer veya
başkasından sıçrayarak kendisine bulaşırsa af yoktur. 4. Necasetin elbiseye veya vücuda isabet
etmesi. Başka bir şeye isabet ederse af yoktur.
İmam
Ahmed bin Hanbel de şöyle der: "Bunun manası, üzerine idrar bulaşır sonra
da temiz bir yerden geçerse, o elbise temizlenir demek değildir. Maksat, bir
yerden geçerken eteği pislenirse sonraki temiz yer Onu temizler demektir."
Zürkani,
İmam Malik'ten şunu nakleder: "Resululah'tan rivayet edilen "arzın
bazısı bazısını temizler" hadisinin manası şudur: Bir kimse pis bir yere
basar sonra da kuru ve temiz bir yerde yürürse, sonraki yürüdüğü yer,
evvelkinin pislettiğini temizler. Fakat necaset bevl veya bu hükümde olan bir
şey olur ve elbise yada bedene bulaşırsa, ancak yıkamakla temizlenir. Bunda
icma vardır."
Bu
hadis hakkında Şah Veliyullah Dehlevi'nin şu sözleri de kayda değer: "Bu
şu demektir. Bir kimsenin eteğine yol pisliği bulaşır, sonra bir başka yerden
geçer ve necasete temiz yerin çamur veya tozu karışıp kurur. Bu durumdaki etek
ovalamak veya çitilenmekle temizlenir. Bu kadar zorIuğa binaen Şari' tarafından
affedilmiştir."
Hanefilere
göre üzerinde necasetin aynı görülmedikçe yol çamurları temizdir. Bu çamurun
cıvık veya kuru, az veya çok olması arasında fark yoktur. Köpeklerin yattığı
yerler, pis şeylerden çıkan buharlar ve hayvan gübresinin tozu da aynı
hükümdedir. Çünkü bunlardan korunmak mümkün değildir.
Şunu
unutmamak gerekir ki "elbiselerini de temiz tut" ayet-i kerimesi
genel manada elbiselerin temizlenmesini emrettiği gibi, "eteklerini yerde
sürünemeyecek şekilde kısaltarak temiz tut" şeklinde de tefsir edilmiştir.
Ayrıca etekleri yere sürünecek şekilde elbise giymek kibir ve gurur alameti
olduğu için İslam'da makbul sayılmamıştır. Kadınların ayaklarını, topuk üstü
göstermeyecek tarzda ve bilhassa çorap giyme adeti olmayan Arap köylü kadınları
için lüzumlu görülmüştür ki, bu bir istisna niteliğindedir.