بَاب
فِي
الْمَجْرُوحِ
يَتَيَمَّمُ
125. Yaralının
Teyemmümü
حَدَّثَنَا
مُوسَى بْنُ
عَبْدِ
الرَّحْمَنِ
الْأَنْطَاكِيُّ
حَدَّثَنَا
مُحَمَّدُ
بْنُ
سَلَمَةَ
عَنْ
الزُّبَيْرِ
بْنِ خُرَيْقٍ
عَنْ عَطَاءٍ
عَنْ جَابِرٍ
قَالَ
خَرَجْنَا
فِي سَفَرٍ فَأَصَابَ
رَجُلًا
مِنَّا
حَجَرٌ
فَشَجَّهُ
فِي رَأْسِهِ
ثُمَّ
احْتَلَمَ
فَسَأَلَ أَصْحَابَهُ
فَقَالَ هَلْ
تَجِدُونَ
لِي رُخْصَةً
فِي
التَّيَمُّمِ
فَقَالُوا
مَا نَجِدُ
لَكَ
رُخْصَةً
وَأَنْتَ
تَقْدِرُ عَلَى
الْمَاءِ فَاغْتَسَلَ
فَمَاتَ
فَلَمَّا
قَدِمْنَا عَلَى
النَّبِيِّ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ وَسَلَّمَ
أُخْبِرَ
بِذَلِكَ
فَقَالَ قَتَلُوهُ
قَتَلَهُمْ
اللَّهُ
أَلَا
سَأَلُوا إِذْ
لَمْ
يَعْلَمُوا
فَإِنَّمَا
شِفَاءُ الْعِيِّ
السُّؤَالُ
إِنَّمَا
كَانَ يَكْفِيهِ
أَنْ
يَتَيَمَّمَ
وَيَعْصِرَ
أَوْ
يَعْصِبَ
شَكَّ مُوسَى
عَلَى
جُرْحِهِ
خِرْقَةً
ثُمَّ
يَمْسَحَ عَلَيْهَا
وَيَغْسِلَ
سَائِرَ
جَسَدِهِ
Cabir bin Abdillah
(r.a.)'den, şöyle demiştir: Bir sefere çıkmıştık, bizden bir adama taş değdi ve
başını yardı. Sonra bu zat ihtilam oldu. Arkadaşlarına: Benim teyemmüm etmeme
ruhsat buluyor musunuz? diye sordu. Sen suyu kullanabilirsin, sana (teyemmüm
için) ruhsat bulmuyoruz dediler.
Adam yıkandı akabinde de
öldü. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in huzuruna geldiğimizde bu hadise
(kendisine) haber verildi. Bunun üzerine Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve
Sellem): "(Fetvayı verenler) onu öldürdüler, Allah da onları öldürsün.
Bilmediklerini sorsalardı ya! Cehaletin ilacı ancak sormaktır. Onun teyemmüm
etmesi, yarasının üzerine bir bez bağlayıp sonra üzerine meshetmesi ve
vücudunun geri kalan kısmım da yıkaması ona yeterdi, diye buyurdu.
Diğer tahric: İbn Mace
tahare (değişik şekilde).
AÇIKLAMA: Hadis, yaralı olan
kişinin teyemmüm edebileceğini göstermektedır.
Hattabi,
bu hadisin teyemmümle guslü beraber yapmayı emrettiğini, diğeri olmadan
birisinin kafi olmayacağını söyledikten sonra, Hanefi ve Şafiilerin bu
meseledeki görüşlerini kaydeder. Hattabi'nin kaydına göre, Hanefi mezhebinde,
uzuvların azı yaralı ise, su ile teyemmüm arası birleştirilir. Azaların çoğu
yaralı ise, yıkanmaya lüzum yoktur, her tarafı için teyemmüm yeterlidir.
Şafii'de esah olan görüşe göre, yara az olsun çok olsun mutlaka gusül gerekir.
Ancak
Hanefilerden Ayni, Hanefi Mezhebinin görüşünün, Hattabi'nin isnad ettiği gibi
olmadığını, doğrusunun şu şekilde olduğunu söyler: "Bir kimsenin vücudunun
yarıdan çoğu sağlam olup da bazı yerlerinde yara varsa, sıhhatli yerlerini
yıkar, sargıların üzerine mesheder, teyemmüm edemez. Eğer bedeninin çoğu yaralı
ise, sadece teyemmüm eder sıhhatli yerlerini yıkamasına lüzum yoktur."
Hanefi Mezhebinin yaralılar hakkındaki görüşü Hattabi'nin dediği gibi değil,
Ayni'nin söylediği gibidir.
Ayni,
üzerinde durduğumuz Hadisteki, teyemmümle guslü birleştirmeyi ifade eder
mahiyetteki ibareyi de şu şekilde izah etmiştir: "Peygamber (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) gusulle teyemmümü birlikte yapmayı emretmemiştir. Ancak
yaralı olan cünub bir kimsenin, ya teyemmüm edeceğini, ya da yaranın üzerini
meshedip bedeninin kalan kısmını yıkayacağını beyan etmiştir. Fakat buradaki
"teyemmüm edip yarasını mesheder" sözü, vücudunun ekserisinin yaralı
oluşuna,"bedeninin geri kalanını yıkar" sözü de vücudunun ekserisinin
sıhhatli oluşuna hamledilir. Böyle olmasa bile bu hadis ma'luldür. Çünkü
senedinde Zübeyr bin Hurayk vardır. Darakutni bu zat için "kuvvetli
değildir", Beyhaki de bu hadis kuvvetli değildir, demektedir." ---Ayni'nin sözleri burada sona ermektedir.
Ayni
ve Hattabi'nin söyledikleri ile beraber diğer mütalaalar da değerlendirilirse,
şöyle bir sonuca varılabilir: Suyu kullandığı takdirde öleceğinden korkan bir
kimsenin teyemmüm etmesi ittifakla caizdir. Eğer hastalığın artması veya
tedavinin gecikmesinden korkarsa, Ebu Hanife ve Malik'e göre teyemmüm ederek
namaz kılabilir, iadesi de gerekmez. Şafii mezhebindeki racih görüş de budur.
Bir kimsenin bir uzvunda yara, çıban veya kırık olur da üzerine sargı sarar ve
onu çözdüğü takdirde öleceğinden korkarsa, Şafii'ye göre sargının üzerine
mesheder ve teyemmüm eder. Eğer sargıyı taharet üzere iken sarmışsa, bu şekilde
kıldığı namazı iade gerekmez. Hanefilerle Malik'e göre vücudunun bir kısmının
yaralı veya çıban olmakla beraber, sağlam tarafı fazla ise, oraları yıkayıp
yaranın üzerini mesheder. Yaralı kısım daha fazla ise, sadece teyemmüm eder. Ahmed
bin Hanbel ise sağlam kısımların yıkanacağını, kalan kısımların da teyemmüm
edileceğini söyler.
Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem), yaralı olan sahabiye teyemmüm ruhsatı
vermedikleri için ölümüne sebep olanlara "Onu öldürdüler" dediği
halde diyet almaması, haksız yere de olsa yanlış fetva verip de birisinin
ölümüne sebep olan müftüye diyet gerekmediğine işaret eder.
Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)ın yanlış fetva verenler için, "Onu öldürdüler,
Allah da onları öldürsün” buyurması, onların ölümü için dua değil, onları
tehdid ve azarlamak içindir. Bundan sonra da Efendimiz, bilmeden fetva vermeyi
ayıplamış ve bilmediklerini sorup öğrenmeye teşvik etmiştir.