SÜNEN EBU DAVUD

Bablar    Konular    Numaralar  

TAHARA BAHSİ

<< 242 >>

DEVAM: 97. Cünublükten Ğusletmek (Yıkanmak)

 

حَدَّثَنَا سُلَيْمَانُ بْنُ حَرْبٍ الْوَاشِحِيُّ وَمُسَدَّدٌ قَالَا حَدَّثَنَا حَمَّادٌ عَنْ هِشَامِ بْنِ عُرْوَةَ عَنْ أَبِيهِ عَنْ عَائِشَةَ قَالَتْ كَانَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ إِذَا اغْتَسَلَ مِنْ الْجَنَابَةِ قَالَ سُلَيْمَانُ يَبْدَأُ فَيُفْرِغُ بِيَمِينِهِ عَلَى شِمَالِهِ وَقَالَ مُسَدَّدٌ غَسَلَ يَدَيْهِ يَصُبُّ الْإِنَاءَ عَلَى يَدِهِ الْيُمْنَى ثُمَّ اتَّفَقَا فَيَغْسِلُ فَرْجَهُ وَقَالَ مُسَدَّدٌ يُفْرِغُ عَلَى شِمَالِهِ وَرُبَّمَا كَنَتْ عَنْ الْفَرْجِ ثُمَّ يَتَوَضَّأُ وُضُوءَهُ لِلصَّلَاةِ ثُمَّ يُدْخِلُ يَدَيْهِ فِي الْإِنَاءِ فَيُخَلِّلُ شَعْرَهُ حَتَّى إِذَا رَأَى أَنَّهُ قَدْ أَصَابَ الْبَشْرَةَ أَوْ أَنْقَى الْبَشْرَةَ أَفْرَغَ عَلَى رَأْسِهِ ثَلَاثًا فَإِذَا فَضَلَ فَضْلَةٌ صَبَّهَا عَلَيْهِ

 

(Ebu Davud'un Süleyman b. Harb el-Vaşihi ve Müsedded'den rivayet ettiği hadiste) Aişe (r.anha) şöyle demiştir: "Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) cünuplükten dolayı guslet (mek iste)diği zaman -Süleyman b. Harb'in rivayetine göre,- önce sağ eliyle sol eline su döker  -Müsedded'in rivayetine göre de- önce kaptan suyu sağ eli üzerine dökerek ellerini yıkar,- sonra ikisinin ittifakla rivayetine göre- ve fercini yıkardı. (Bundan sonra Müsedded): Suyu sol eline dökerdi. Aişe (r.anha) bazan ferci kinayeli olarak söylerdi (sözlerini ilave etti).

 

(Hadis'in bundan sonraki kısmında Süleyman ve Müsedded ittifak etmişlerdir:) Resulullah (s.a.v.) sonra namaz için aldığı abdest gibi abdest alır, her iki elini de kab'a daldırıp (su alır) suyun (başının) derisine ulaştığını bilinceye veya deriyi paklayıncaya kadar saçlarını hilaller ve başına üç defa su dökerdi. Sudan artan olursa onu da vücuduna dökerdi."

 

 

Diğer tahric: Ahmed b. Hanbel Müsned

 

AÇIKLAMA:     Hadiste Resulullah'ın gusle ellerinden başladığı ancak Süleyman'a göre sağ el'i ile sol eline su döktüğü; Müsedded'e göre ise, kab'tan direkt olarak sağ eline su döktüğü şeklinde beyan edilmektedir. Daha sonra her iki ravinin de ittifakı ile avret mahallini -burada Müsedded'in beyanına göre sağ eliyle döküyor sol eliyle avret yerini- yıkıyordu. Bunu müteakib namaz abdesti gibi abdest alıyor, sonra da iki elini kab'a daldırarak su alıyor, saçlarını ve vücudundaki kılları ovalayarak aralarına suyun nüfuz etmesini sağlıyordu. Suyun tenine değmesiyle oranın temizlenmesine kanaat getirdiği an, üç defa başına su alarak bütün vücudunu yıkıyordu. Artan su kalırsa hepsini birden vücuduna döküyordu.

 

Kadı İyaz, bazı kişilerin, bu hadise dayanarak vücuttaki bütün kılların ovalanmasının gerektiği görüşünü benimsediklerini söyler. Malikilere göre sık otsun, seyrek olsun, vücuttaki bütün kılların ovalanması vacibtir. Şafii ve Hanbelilere göre, ovalanmadığı takdirde su deriye ulaşıyorsa kılların ovalanması mendub, ulaşmıyorsa vacibtir (Vacib lafzı Hanefi hariç farz anlamındadır).

 

Bu meselede Hanefilerin görüşü de şöyledir: Ovalanmadan su deriye kadar ulaşırsa saçın ve sakalın ovalanması müstehap, ovalanmadan deriye ulaşmazsa, farzdır.

 

Gusülde bedenin ovalanmasını şart koşmayanlar bu hadisi delil gösterirler. Zira (....) suyu akıtmak, dökmek anlamına gelmektedir, derler. Vücudu ovalamanın hükmü ile ilgili görüşler, abdestle ilgili bahiste verilmiştir.

 

 

DEVAM