DEVAM: 83. İnzalsiz
(meni gelmeyen) Cima'ın Hükmü
حَدَّثَنَا
مُسْلِمُ
بْنُ
إِبْرَاهِيمَ
الْفَرَاهِيدِيُّ
حَدَّثَنَا
هِشَامٌ وَشُعْبَةُ
عَنْ
قَتَادَةَ
عَنْ
الْحَسَنِ عَنْ
أَبِي
رَافِعٍ عَنْ
أَبِي هُرَيْرَةَ
أَنَّ
النَّبِيَّ
صَلَّى اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
قَالَ إِذَا
قَعَدَ
بَيْنَ
شُعَبِهَا
الْأَرْبَعِ
وَأَلْزَقَ
الْخِتَانَ
بِالْخِتَانِ
فَقَدْ وَجَبَ
الْغُسْلُ
Ebu Hureyre (r.a.)
Resulullah (sallallahu aşeyhi ve sellem)'in şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir;
"Erkek, kadının dört dalı (kolları ve bacakları) arasına oturur, (erkek)
sünnet mahallini, (kadının) sünnet mahalline bitiştirirse (inzal vuku bulsun,
bulmasın) gusül vacip olur."
Diğer tahric: Buhari
Gusl, Müslim, hayz; Tirmizî, Tahare; Nesai, tahare; îbn Mace, tahare; Darimî,
Vudu; Muvatta, tahare; Ahmed b. Hanbel
AÇIKLAMA: Hadiste geçen
"Şu'ab" kelimesi "Şu'be"kelimesinin çoğuludur.
İbnu'l-Esir'ln bildirdiğine göre; herşeyin bir kısmı ve parçası demektir.
Buradaki "Şu'be"den ne kasdedildiği ulema arasında ihtilaflıdır.
Bazılarına göre bunlar; kollarla bacaklardır. Nitekim, "Şu'ab"
kelimesi "Misbah" isimli eserde ifade edildiği gibi "Şu'be"
kelimesinin çoğulu olup ağacın gövdesinden sarkan dalları manasına, teşbih
(benzetme) yoluyla da kadının kol ve bacakları manasına gelmektedir. Bu
teşbihten maksat cima'dır.
Diğer
bazıları "şuab"ın ayaklarla uyluklar olduğunu söylemişlerdir. Kadı
İyaz'a göre; bundan murat kadının dört tarafı, yani kollarıyla bacaklarıdır.
Bununla, kinaye suretiyle cinsi münasebet kasdedilmiştir. Yani cinsi münasebete
niyetlenir ve aletini sünnet yeri kayboluncaya kadar idhal ederse meni gelmese
bile gusül vacip olmuş olur. Tirmizi, bu
hükmün, ulemanın ekserisinin görüşü olduğunu söyler.
Ebu
Bekir, Ömer, Osman, Ali, Aişe (Radiyallahu anhum) gibi büyük sahabiler,
Süfyan-ı Sevri, Şafii, Ahmed İshak ve Hanefiler bu görüştedirler.
Şafii
olan imam Nevevi bu mevzuda şunları söylemektedir; "Ashabımız (şafii
alimler) şöyle demiştir; Kesinlikle yasak olmasına rağmen Haşefe, kadın veya
erkeğin dübüründe, bir hayvanın dübür veya fercinde kaybolursa yine gusül vacip
olur. Bu durumda kendi ile temas edilen insan ölü veya diri, büyük veya küçük,
isteyerek veya istemiyerek, bilerek veya unutarak olması aletinin sert olup
olmaması veya sünnetli ya da sünnetsiz olması hükmü değiştirmez. Bütün bu
pozisyonlarda fail ve mef'ule gusül lazımdır. Yalnız taraflardan birisi
çocuksa, mükellef olmadığı için ona gusül lazım gelmez. Fakat onun için de
"cünüp oldu" denir. Eğer mümeyyiz ise, velisinin ona abdesti
emrettiği gibi guslü de emretmesi gerekir..."
Nevevi'nin
ifadeleri aslında Şafii Mezhebi'nin görüşleri olmakla beraber, bir çok hususta
diğer mezheplerin de görüşlerini yansıtmaktadır. Farklı olarak Maliki ve
Hanbeliler, küçük kızla temas halinde, çocuk müştehat olmadığı takdirde meninin
inmesini şart koşmuşlardır.
Hanefilere
göre de hayvana veya ölüye temas halinde guslün farz olması için meninin inmesi
şarttır. aletin bez gibi bir şeye sarılmış vaziyette temas edilmesi halinde,
fercin hareketi hissedilir ve lezzet alınırsa, meni gelmese de gusül farz olur.
Aksi halde meni gelmeden farz olmamakla beraber ihtiyata binaen uygun olanı
guslün lüzumudur.